Bir önceki yazıyı içinde yaşadığımız yerleşkelerin yönetimini elinde tutan kaç belediye ve belediye başkanı kendilerine yasa ile tanınmış yetkileri yeterince kullandı? sorusu ile sonlamıştık. Belediye yasasının 15. Maddesi ile belediyelere verilen yetki ve ayrıcalıkları hatırlatmaya devam edelim. Belediyeler, kentte yaşayanların yerel ve ortak nitelikli ihtiyaçlarını karışlamamak üzere her türlü etkinlik ve girişimlerde bulunmaya yetkilendirilmiştir. Bu noktada belediye başkanları yöntem ve icraatları ile kentte yaşayan tüm unsurların ortak ve nitelikli ihtiyaçlarını karşılamakla mükelleftir.
***
Belediyeler; vergi, resim, harç ve katılım payı toplamak, bunların dışında kalan özel hukuk kurallarına göre toplanması gereken su, atık su ve hizmet karşılığı olan belediye alacaklarını toplar. Yerleşkenin, beldenin ya da ilçe halkının sağlık, esenlik ve gönencini sağlamak ve kentin düzenini bozulmaktan korumak adına yönetmelik çıkarmak, belediye yasakları koymak ve bunları uygulamaya koymak, yasalarda belirtilen cezaları vermek yine yasalarda belirtilen ruhsat belgelerini vermek belediyelerin yetkileri arasında bulunuyor.
***
Bunların dışında yerel ve ortak nitelikte hizmetlerin yerine getirilmesi için belediye sınırlarında ve komşu alanlar içinde taşınmaz mal satın almak, kiralamak satmak, kiraya vermek, takas ve tahsis etmek, kamulaştırmak, borç almak, fuar alanı, yat limanı, hayvan kesim yerleri kurmak, işletmek, gerçek ve tüzel kişilere izin vermek, belediyelerin yetkileri arasında.
***
Belediyelere tanınan en önemli yetkilerden birisi de “İmtiyaz Sözleşmeleri” yapabilmek. İçme suyu, kullanma suyu, sanayi suyu sağlamak ve atık sularla yağmur sularının uzaklaştırılması için sistemler kurmak, tünel, raylı sistemler gibi her türlü toplu taşıma sistemleri kurmak, katı atıkları işletmek gibi hizmetleri sağlamak amacıyla Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararı ile 49 yıllığına ayrıcalık (imtiyaz) tanıyarak başkalarına da yaptırabiliyor. Bunların tümüne “İmtiyazlı Sözleşme” hakkı deniliyor.
***
Belediyelerin yetkileri arasında en stratejik olanı ise “Borçlanma” yetkisi. Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar su, kanalizasyon, otobüs işletmesi gibi kurum ve şirketler, yetkili kurulların karırı ile iç ve dış borçlanma yetkisine sahip. Dış borçlanma sadece yatırımların finansmanı amacı taşıyor ve Hazine Müsteşarlığı üzerinden yürütülüyor. İç borçlanma ise en son kesinleşmiş bütçe gelirinin yüzde 10’una kadar, belediye meclisinin üçte iki çoğunluklu karar ile bundan fazlası ise İçişleri Bakanlığının onayı ile yapılıyor.
***
Biz belediyelerin yetki ve ayrıcalıklarını ortaya koyalım, siz bu yetkilerle kimin ne yaptığına bakın, size en yakın belediyenin sizin için ne yaptığının kararını varın siz verin. Kent Yazıları yerelleşme ve yönetişim kavramlarını anlatmak, demokrasinin tabana yayılmasını ve halkın katılımının sağlamak amacı taşır. Örgütlü ve yönetime katılan, kendisini yakından ilgilendiren kararların oluşum sürecinin içinde yer alan bir toplum yaratma çabasıdır. Kent Yazıları, belediyelerin yöntem ve uygulamalarının toplumdan uzaklaştığı şu günde halkını hasım gibi, müşteri gibi gören, sosyal belediyecilik anlayışından uzaklaşan belediyecilik anlayışına karşı duruştur. Demokratik bir yöntem inşa edilinceye kadar belediyelerin sosyal yönü ağır basan yerel yönetim organizasyonları olduğu konusunda ısrarcılığını sürdürmek arzusundadır.
***
Neo-liberal politikaların benimsenmesi ile piyasacı bir mantığa bürünen ulaşım, çöp ve benzeri hizmetleri sağlamada kendi birimlerinden çok özel sektör kullanmaya başlayan ya da işleri şirketlere havale eden belediyecilik anlayışı hizmet görenlerin sayısını azaltırken, ücretlerin asgariye çekilmesi sağlanırken biz belediyelerimiz ile gurur duyamayız. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile bu hizmetlerin piyasadan satın alınması özel sektörün iştahını kabartırken biz kim ya da kimlerle gurur duyacağız? Ülke genelinde siyasi partisi ne olursa olsun toplumda belediyeler ile ilgili “karlılığı yüksek olan alanlarda siyasal elitlerinin etkinliklerini kullanarak özel sektördeki çıkar ve iş ortaklıklarını kolladıkları yönünde yaygın kanaatler oluşmuşken artık ‘sosyal belediyecilik’ anlayışından söz edilemiyor.
***
Sosyal belediyecilikte kent insanına verilen hizmetlerde kar etme ve kazanç mantığı aranamaz. Kamu yönetiminin önemli bir parçası olan belediyelerin, özellikle sosyal demokrat ve sol belediyelerin işletme yönetimi mantığı ile vatandaşını müşteri yerine koyarak hizmet üretmesinin savunulacak bir tarafı yoktur. Halka müşteri gözü ile bakılması kamu hizmetlerinin eşit biçimde sunulması ilkesine de aykırıdır. Sol, sosyal demokrat olduğunu iddia edenler karlılık ve rekabet anlayışı ile hareket edemezler. Bu anlayışla hareket eden belediyeler ve belediye başkanları büyük şehir statülü seçimler öncesinde yeniden aday olmanın yolunu ararken kent yazarları olarak biz de boş durmayacağız. Önce siyasi partileri, örgütleri ve tabanı sonra da seçmeni uyarmaya devam edeceğiz.