Evleri ile ünlü iki yerleşim. Evlerinin mimarisi ile ünlü biri kent, birisi ilçe, Muğla ve Safranbolu. Liberal ekonominin ve kapitalizmin tüm dayatmalarına karşın, ekonomisi yada ihracatı ile anılmayan iki yerleşim bölgesi. Ne ekonomik veriler, ne istihdam nede yatırım konusunda bir tanınmaları ve gayretleri yok. Onlar Evleri ile tanınıyor, ünleniyorlar. Bizden bir asker gitti Safranbolu’ya. Dağıtım izninde geldi, sarılıp koklaştık. Safranbolu’dan bir hediye getirmiş. Şirin mi şirin bir anahtarlık. Safranbolu Evi maketi. Maket ağaçtan yapılmış. Ederi 1 TL. Safranbolu’yu ziyaret eden yerli ve yabancılara satılıyormuş. Safranbolular evlerini tanıtmaya dert edinmişler. Birileri de küçük atölyeler kurup bu maket evlerden oluşturduğu anahtarlığı gelenin gidenin eline tutuşturmuş. Bu maket ev bana kadar geldi. Etkili bir tanıtım ve bu tanıtım beni de etkiledi. Safranbolu’dan gelen anahtarlığı uzunca bir süre evire, çevire inceledim. Ağaçtan pek anlamam ama galiba maket evi, selvi ağacından yapmışlar. Kapı ve pencere detayları ise yakma. Teknik adamlara sordum soruşturdum böyle bir şey kaça mal olur diye, güldüler ! “Necadım bunun maliyeti mi olur” dediler. Kuruşlarla ifade ettiler. Bunları biz neden yapamıyoruz diye hayıflandım. Sevgili Dostumuz Mimar Ertuğrul Aladağ, Muğla Evi maketi için çok ter dökmüş, gayret göstermişti. Boyut olarak biraz masa üstü bir model olmasına karşın Aladağ’ın maket evini hala saklıyorum, saklamaya da devam edeceğim. Ertuğrul’dan sonra Milas’ta bir gazeteci dostumuz mermer tozu ve polyester karışımından Muğla Bacası yapmıştı. Sanat Evi’nde tamamını gelen misafirlere hediye etmiştik. Safranbolu Evi maketi mimarisi, evleri ile bu kadar ünlü bir kentte marka değerini yeterli düzeyde yaratamadığımızı bir kez daha gösterdi. Narenciye’den Altın Portakal, Çukurova pamuğundan Altın Koza yaratılırken, biz yatıp yuvarlanmanın sonucunda bir rekabet gücü oluşturamadık, Marka Değeri yaratamadık. Muğla Belediyesi’nin Muğla Evleri, Muğla Bacası konusunda yaptığı konsept (anlayış, görüş, tarz) çalışmaları da yetersiz kaldı. Bunu oluşturmak belediyeye bırakıldı. Bu görevden uzak duran rehavet sahipleri “bu görev belediyenin” şeklinde bir algı yarattı. Belediye ise üstüne kalan bu görevi kreatif (yaratıcı) anlayıştan ve destekten uzakta , kendi içinde birim amirlerinin bilgi, görgü ve becerisine bıraktı. Tarihsel Dokusu, Mimarisi, Korumacılığı ile Müze Kent konumundaki bir kentin festivalleri yıllarca belediye çalışanlarının sanat ve kültür anlayışına pararel olarak gerçekleştirildi. Bu nedenle festivallerimiz sanatla, sanatçıyla buluşmadı, ulusal ve uluslararası bir kimlik kazanamadı. Gazi Mustafa Kemal Kültür Merkezi açılışını ve bu mekandaki her türlü sanatsal etkinliği kentin rönesansı olarak nitelendirdik. Çünkü merkezin açılışında kreatif (yaratıcı) bir ekip görev yapmıştı. Başkan Gürün’ün Tarihi Arasta Projesi ve Zahire Pazarı konusundaki ısrarı ve uygulamaları bizi çok heyecanlandırdı. Bunlar kentin marka değerini yükseltecek unsurlar. Başkan’ın “sadece restore etmek yetmez, içini doldurmalıyız” sözlerinin bir mesaj anlamı taşıdığını ve bir görev yüklemesi yaptığını hissetsek te kentin bu konudaki paylaşım kapılarının yüzümüze kapandığını biliyoruz. Bu nedenle Safranbolu’dan gelen küçük anahtarlığı, meraklısı için halkla ilişkiler biriminden daha çok insanın ziyaret ettiği Bayram Kalay’ın Büfesine asıyorum. Meraklısı gider görür…