AKP siyasal yaşamının en büyük krizini yaşıyor.
Taksim gezi alanında ağaç kesimi ile başlayan protestolar ülke çapına yayıldı.
Muğla, protestonun lokomotif kentlerinden birisi.
Geçtiğimiz gece 3 bine yakın protestocu yine sokakları arşınladı.
Gösterici gruplara konutlardan destek yağdı.
Tencere, tava sesleri gecenin karanlığına damgasını vurdu.
Protestoya katılım profilini toplumun tüm katmanlarının oluşturduğuna şahitlik ettik.
Protestonun ilk günlerinde belli siyasi gruplara ait bayraklar yer alsa da bu gün yapılan protestolarda Türk Bayrağı dışında bir şey bulunmuyor.
Her ne kadar iktidar protestoyu CHP’ye ve marjinal gruplara fatura etse de aslında durum öyle değil.
AKP kurmayları sokaktan gelen mesajı yanlış okudu.
Bu protestonun artık siyaseten bir sahibi yok.
Protestonun sahibi halk.
Bu sıradan insanların gösterisi.
Bu nedenle bu kadar farklı yapıların ve unsurların tek bir amaç için bir araya gelmesine, derinlemesine siyasi analiz yapmak mümkün değil.
Bu siyaset bilimcilerinin işi.
Ancak bize göre; Taksim’le AKP’nin söylem ve yöntemlerine bugüne kadar yutkunanlar meydanlara çıktı.
Bu süreçte çok net olan bir şey var.
AKP sokaktan gelen mesajı yanlış okudu.
Ortada çok ciddi bir iletişim sorunu ve müthiş bir iletişim krizi var.
Bu işte gelinen noktanın tarafların istediği nokta olmadığına inanıyoruz.
Siyasi partiler arasında bilimi, iletişimi, kamuoyu araştırmalarını en iyi kullanan AKP’dir. Kamusal algı yaratma konusunda, iletişim konusunda Başbakan Erdoğan’ın iddialı bir siyasetçidir.
Ancak protestoların başladığı ilk günden bugüne değin AKP, iletişimi doğru dürüst yönetemedi.
AKP kurmayları sosyal medyayı iyi okuyamadı.
Protestocular arasında mutlaka ideolojisi olanlar, farklı marjinal gruplar vardı.
Ancak AKP kurmayları protestocuların kim olduğunu doğru tespit edemediler.
Bu gösterileri sürdürenlerin belli bir ideolojileri yoktu, bu sıradan insanların gösterisiydi.
Derinlemesine siyasi analiz yapamayan AKP kurmayları, hataya düştüler.
Protestocu profilini iyi tahlil etmediler ve bunun sonucunda ortaya çok ciddi bir iletişim sorunu çıktı.
Polis gösterilere ortaya orantısız güçle mücadele edince de fatura Başbakan Erdoğan’a kesildi.
Bu noktada işin bir başka boyutuna da değinmek gerekiyor.
Bütün bu protestoların başlamasının nedeni Taksim Meydanı’nda bulunan 12 ağaç.
Bunlardan 10’u sökülüp bir başka yere dikilmiş, ikisi de kesilmiş.
Yani işin başında ortada öyle ulusal ölçekli bir sorun yok.
Ya ne var?
Ortada bir yerel yönetim uygulaması var.
Uygulama, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin…
Protestoların ilk gününde ortada ne büyük şehir belediyesi nede açıklaması var.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi protestolar Taksim meydanından ülkenin her bir yanına dağıldıktan sonra devreye girdi.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bu işte çok gecikti.
Protestoların bu boyuta gelmesinde yerel yönetimin olaylara geç kalması yatıyor.
Taksim Gezi Alanı ağaç kesimi, aslında bir yerel yönetim sorunu.
Direkt olarak Başbakan bu konunun muhatabı değil.
Ancak Başkan Kadir Topbaş ve ekibi protestolar ile ilgili devreye girmekte gecikince Başbakan Erdoğan bir anda bu uygulamanın muhatabı oldu. Erdoğan, polisin orantısız güç kullanmasının ardından gelen açıklamaları ile bir anda kitlelerin hedefi durumuna geldi.
Tek adam olmak bazen adama fayda getirmiyor.
Daha sonrasında Erdoğan’ın protestoculara yönelik sert açıklamaları sorunu iyice tırmandırdı.
Oysa liderlik biraz esnek olmayı getirir, seçilmiş davranış gerektirir.
Taraflar arasında iş sonuçta bilek güreşine dönüştü.
Bu süreçte tüm yaşananları iletişim temelli bir kültür çatışması olarak değerlendiriyoruz.
Protestocuların barış yanlısı olması, gösteri yaptıkları alanlara bir gün sonra geri dönüp temizlik yapmaları, toplumun her kesiminden destek alması bu görüşümüzü destekliyor.
Bu gün gelinen noktada itidal çağrısına kulak verilmeli.
Gelelim işin Muğla ölçeğine.
Muğla AKP teşkilatlarında tedirginlik hakim.
Her gün birileri kapılarına dayanıyor.
Yaşananlar ülkenin belki bir başka yerleşkesinde zaman içerisinde bir şekilde telafi edilebilir.
Ancak Muğla’da durum farklı.
AKP konusunda net bir reflekse sahip olan Muğla hafızasında protestolarla yeni bir AKP algısı oluştu.
AKP teşkilatları kısa sürede bu algıyı yeniden inşa edecek zamanı bulamayabilirler.
Seçimlere bir yıldan daha az bir zaman kaldı ve protestolar, genel seçmen yapısının sınırını oluşturan lise düzeyine kadar ulaştı.
Kentin siyasi zemininde kendine yer edinmeye çalışan Muğla AKP teşkilatlarının işi, büyük şehir statülü yerel seçimler öncesinde bir kat daha zorlaştı.
Protestocuların sonuca yönelik gösterileri, AKP’nin sürece yönelik hizmet politikalarını yerle bir etti.
Muğla AKP teşkilatları da bu büyük krizden payına düşeni alacak.
Topluma hizmet olarak sunulan hiçbir şeyin bu süreçte bir anlamı kalmadı.