Büyükşehir Yasası ile ilgili Musa Gökbel uyarıları ile devam edelim.
Bu uyarıları yapan başka siyasetçi yok! Eğer olsaydı onların yasa ile ilgili uyarılarını da yayınlar, kamuoyunu bilgilendirirdik. Ancak yok.
CHP’de aday olma sürecini büyükşehir yasasının risklerini anlatarak geçiren, örgütünü tehlikelere karşı uyaran başka siyasetçi yok. Ya ne var? Muhteremlerin seçilebilme gayreti…
Musa Gökbel, Büyükşehir Yasası’nı riskli ve tehlikeli buluyor. Ne oldum delisi olmak yerine ortak anlayış içindeki ortak kültürü ya da örgütün kararlılığını hayata geçirecek adaylara ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor ve bunu vazgeçilmez bir şart olarak görüyor.
Bu konuda Musa Gökbel bakın neler söylüyor.
“Öyle her şeyi ben bilirim, her şeyi biz biliriz. Hayır! Bir kişi bilemez. Bir kişi mucize değildir. Siyasi parti örgütlülüğün ortak aklıdır. Örgütlülük sizin istediğiniz zaman üstüne bineceğiniz, istediğiniz zaman mayın tarlasına deh! diye kovalayacağınız, mayıncı eşeği, mayıncı katırı değildir. Seçildiğin gün önce saygı beklemek yerine, sen; seni seçenlere saygı göstereceksin. Kime? Önce Muğla halkına. partine ve sonra örgütüne”…
“Seçildiğin gün saygı beklemeyecek, sen; seni seçenlere saygı göstereceksin” bir Musa Gökbel tanımı olarak bu süreçte ve sosyal demokrat belediyecilik terminolojisinde yerini alsın istiyoruz.
***
“Büyükşehir; Ödül mü, Ceza mı?” sloganı ile aday adaylığı açıklayan Musa Gökbel, tüm risklerine karşın büyükşehir yasasının, CHP örgütünün tercihleri ile bir ödüle dönüşeceğine inanıyor. Uyarı ve ısrarların nedeni bu. Yasa yeni bir Muğla ve yeni imkanlar getiriyor. Gökbel’e göre bugüne kadar hiç ele geçmeyen bu imkanlarla Muğla, yerden on karış yukarıya fırlayabilir.
***
Bu noktada “İdeal Kent” olarak tanımlanan Eskişehir örneği ile ilgili Gökbel’in açıklamalarını size aktaralım. “Bugüne kadar konuştuğum arkadaşlar Eskişehir’i örnek gösteriyorlar. Bu örnekle hepimiz övünüyoruz ama hayır! Bizim hedefimiz Eskişehir gibi olmak değil. Eskişehir’in önüne geçecek bir Muğla’dır bizim hayalimiz. Bir güzel örneğin arkasına takılıp ta, onu kendisine hedef yapacak kadar dar, ufuksuz ve kopyacı olamaz Muğla insanı. Biz kendi hedeflerimizi koyacağız”…
***
Musa Gökbel, bu hedeflerin içinde bir tek öncelik olduğuna dikkat çekiyor. Muğla’nın ikinci bir önceliğinin olmadığını da şu sözlerle açıklıyor. “Muğla’nın ne siyaset rantını çaldıracağız bundan önceki gibi. Ne ekonomik rantlarını kaptıracağız şu anda olduğu gibi. Bu ili yaratan biziz, üreten biziz. Fethiye’deki domatesi, Ortaca’daki narı, Köyceğizde’ki narenciyeyi, Marmaris’teki balı, Milas’taki zeytini, Gökova’daki sütü, Milas’ın dağlarındaki zeytinyağını, Datça’da bademi, palamutu! Peki bu ürettiklerimizin hangisi Bodrum’daki 96 süpermarketin rafında yer bulabiliyor. Tüketicinin en dibi Muğla’da, üretimin en güzeli Muğla’da. Tüketici ile üretici arasındaki zinciri bile kuramamışız. Neden? Çünkü bu sorumluluğu duymamışız”…
***
İl genelindeki üretim envanteri ile Musa Gökbel, nasıl bir büyükşehir yaratacağının da ipuçlarını veriyor. Bu konudaki sıkıntıların kendisine aktarıldığında yerel yönetim olarak yol yapılmasını, gölgelik yapılmasını, çadır kurulmasını, bisiklet yolu yapılmasını da minnetle karşıladığını da ifade ediyor ve açıklamasına şu sözleri ekliyor. “Oysa sosyal demokrasi de belediyecilik önce rant yaratmakla başlar. Rant yaratmak, zenginleşmenin yolunu açmak. Orda bitmiyor. Sonra bu rantı toplumda dağıtmak. Dağıtımda ya teker teker yeni zenginler yaratırsınız ya da mağrurlarla mağdurlar arasındaki dengeyi kurarsınız. Bu teraziyi de tutacak olan da ben değilim. Gene örgütlülüktür. Ama Musa Gökbel Büyükşehir Belediye Başkanı olurda koltuğuna oturur oturmaz kendini sandıktan çıktığını unutup, gökten zembille inmiş var sayarsa, ne yapacağınızı siz biliyorsun”…
***
Musa Gökbel, her fırsatta ve her noktada büyükşehir statüsü ile yeni bir ufkun, yeni bir dönemin, yeni bir iddianın, yeni bir zenginleşmenin başlangıcında olduğumuzun altını çiziyor. Sahip olduğumuz yerel kaynaklar ile bu zenginliğini yaratabileceğine inanıyor. Gökbel, bu konudaki sayısız örnekler içinde yer alan Muğla Mermerini de işte bu noktada örnek gösteriyor. Muğla Mermerinin Amerika’nın Manhattan sokaklarına döşenmesine karşın kendi ürünümüz olan mermerin Muğla sokaklarında bir metrelik yer bulamayışına bir anlam veremediğini dile getiriyor ve bu durumdan utanmamız gerektiğini belirtiyor.
***
Muğla’da yeni bir dönem başlayacak. Gökbel’e göre bu dönemdeki tek hedef Muğla’yı zenginleştirmek, Muğla’yı çoğaltmak ve Muğla’dan vazgeçmemek. Muğla’nın demokratik ve demografik yapısını sonuna kadar korumak, köyü köyde, kenti kentte büyütmek. Köye ve köylüye imkan vermek, yatırım ve yaptırım imkanları sunmak. Köylünün ürettiği hiçbir ürünü aracıya, tefeciye kaptırmamak. Denizli yolundaki çıntar’dan Kavaklıdere’deki kuzugöbeği’ne kadar her ürünün sahibi olmak, hem işleyicisi, hem marka yaratıcısı hem de pazarlayıcısı olmak.
İşte Musa Gökbel’in yüksek hedefi bu. Gökbel, kentin özgün kaynakları ile yerel kalkınmanın mümkün olduğuna inandığını bizlere şu sözleri ile aktarıyor. “Ben bazı siyasi toplantılardaki duyduğum tanımlardan utandım. Hiç isim gerekmiyor. Bir arkadaşımız çıktı ne yapayım? dedi. Herkes belediye’ye dilekçe veriyor. Efendim ben iş bulamam ki. Şimdi bu arkadaşımızın bakışı. Ben başka bir şey söylüyorum. Şu gün turizm mevsiminin başladığı gün Bodrum’da 150 bin kişiye ihtiyaç var. Marmaris’te 100 bin işçiye ihtiyaç var. Fethiye’de 100 bin işçiye ihtiyaç var. Yalan mı? Bu ilin tamamı 850 bin nüfus. Eğer sizin 350 bin nüfusluk bir istihdama ihtiyacınız var da bu kentte bir delikanlı, bir tek geç kızın işsiz dolaşıyorsa bu bizim ayıbımızdır. Bunu sorun görmeyişimizdir. Ben bunların hepsini çözeceğim. Bu ilde iki sene sonra bir tek işsiz kalmayacak”…
Yarın devam edelim…