Üç günlük bayram tatili günlük yaşamın ve siyasetin hızını kesti. Bu arada bizde biraz nefes aldık. Bayramın sağladığı dinginlik ile CHP’de başlayan adaylık sürecini yeniden değerlendirme fırsatı bulduk. Belediye başkan adayları bir an önce belirlemek isteyen CHP’nin yerel seçimlere en hazır parti olmak adına başlattığı bu süreci yeniden irdeledik ve gözden geçirdik.
***
Aday adaylığı sürecinde başvuru tarihinin ikinci kez ertelenmesi, genel başkan Kılıçdaroğlu’nun bu konuda duyduğu rahatsızlık ulusal basına da yansıdı. Aday belirleme sürecinde yaşanan ertelemeler kamuoyuna plansızlık olarak aktarıldı. CHP genel merkezi örgüt yönetimlerinde görev yapan siyasetçilerin aday olabilmeleri için 15 Temmuz tarihinde görevlerinden istifa etmeleri konusunda bir genelge yayınladı. Partiye kayıtlı üyelerin 31 Temmuz tarihine kadar kayıt yaptırmalarını istedi. Ancak genel merkez tarafından bu konuda il başkanlıklarına gönderilen genelgeler yürürlüğe giremedi. Bazı illerde genelge krizi de yaşandı, sonuçta genelgeler bir biçimde rafa kaldırıldı. Ardından adaylık başvuru süresi 2 Eylül 2013 tarihine ertelendi.
***
Aday belirleme takviminin erkene alınması siyasette bir tüzük tartışmasına yol açtı. Uygulamanın hukuka ve tüzüğe aykırılığı nedeniyle uygulamaya yapılabilecek itirazlar bile konuşuldu. Kamuoyunda ve siyasi kulislerde erteleme konusunda çok sayıda görüş yer alsa da işin gerçeği daha sonra anlaşıldı. CHP’de başlayan adaylık sürecinde 33 ilde ve 500’e yakın ilçede aday adaylığı başvurusu yapılmadığı ortaya çıktı.
***
Batının lider kenti Muğla’da ise tam tersi bir durum vardı. Genel merkezin belediye başkan adaylarını tüm üyelerin katılımı ile Eğilim Yoklaması ile belirleme kararının ardından Muğla’da belediye başkan ve belediye meclis üyeliği başvurularında aday adayı patlaması yaşandı.
***
Aday bolluğu yerel siyaseti hareketlendirdi, siyasi rekabeti de beraberinde getirdi. Ülke genelinde aday adayı olan siyasetçilerin mevcut belediye başkanlarına yönelik eleştirileri ve genel merkezin tepkisi de gecikmedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bayramın birinci günü mevcut belediye başkanlarını adeta koruma altına alan açıklaması Milliyet köşe yazarlarından Erdal İzgi’nin köşesinde yer aldı.
İzgi, konuyla ilgili olarak kaleme aldığı köşe yazısında; “Partideki belediye başkan aday adaylarının sınır tanımaz mantık almaz kötüleme söylemlerini tırmandırması Lider Kemal Kılıçdaroğlu’na müdahele hakkı doğurdu. Keskin çizgiyle kararını ilan etti: ‘Çekişme isteyen silip atılacak’. Bu amaçla her ilin ayrı ayrı takip edilmesi ve raporlanmasını istedi” demiş, CHP’lileri uyarmıştı.
***
Bu süreçte siyasi nezaket tabiî ki önemli. Ama siyasi nezaket başka bir şey, koruma içgüdüsü başka! CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu keşke bu açıklamasını yapmadan önce CHP’li belediye başkanlarının örgütlerde ve toplumda yarattığı tahribatı ve statik belediye başkanlarının, ve belediye meclis üyelerinin  CHP’ye verdiği zararı tespit ettirmiş olsaydı.
***
Geçtiğimiz yıl içerisinde CHP Genel Merkezi, Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın başkanlığında, “Yerel Yönetimler Üst Komisyonu” oluşturmuştu. 21 kişilik komisyonda Murat Karayalçın, Ercan Karakaş, daha önce yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı yapan İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Trabzon Milletvekili Volkan Canalioğlu, eski valiler Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner, Gaziantep milletvekili Ali Serindağ, eski belediye başkanları Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya ve Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş gibi isimler yer almıştı.
Komisyonda ayrıca, CHP’li ve diğer belediyeler üzerinde yapılan veya yapılacak soruşturmalar üzerinde çalışma yürütmek ise hukukçu İstanbul Milletvekili Ercan Cengiz ile Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan görevlendirilmişti. Bu komisyonla yerel yönetimlerle ilgili etkili bir çalışma yürütüleceği ifade edilmişti. Bu konuda 2014 yılına girildiğinde ellerinde 5 ölçüm olacağını belirten Günaydın o süreçte “Nerede belediyeleri alıyoruz, nerede zorlanıyoruz, belediye başkanlarımızın performansı nedir göreceğiz. AKP tarafından belediyelerimize karşı saldırılara da hem hukuk hem siyaset tarafıyla gerekli cevabı verebilmek için her türlü çabanın içinde olacağız” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Günaydın, vatandaşın belediyeye karşı algısını ölçen anket sonuçlarında eksik yanlar varsa bunları düzeltmek için etkin bir çalışma yapacaklarını ifade etmişti.
***
Umarız bu etkin çalışma yapılmış, Muğla il genelindeki CHP’li belediyelerin performansları ve vatandaş memnuniyeti ölçülmüştür. Geçtiğimiz yıl içerisinde CHP’li en başarılı belediyelerle ilgili yapılmış bir performans araştırmasında ilk 10 sırada Muğla’dan hiçbir belediyenin ve belediye başkanının yer almadığını hatırlatalım.
CHP’de başlayan adaylık sürecinde asıl korunması gereken belediye başkanları değil, örgütün ve CHP tabanının ta kendisidir. CHP yüksek siyaseti seçimi kazanmak kadar, kentin nasıl yönetildiğinin de önemli olduğunu unutmamalıdır. Yani, CHP seçimden sonrasını da düşünmek zorundadır. CHP’nin Muğla’da başarılı olarak nitelendirebileceği belediye başkanlarının sayısı biri, ikiyi geçmez. Muğla, bu süreçte ne yazık ki Yılmaz Büyükerşen, Aziz Kocaoğlu, Mustafa Bozbey ve Selami Öztürk gibi belediye başkanlarına sahip olamadı.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mevcut belediye başkanlarını adeta koruma altına alan açıklaması umarız bir alan araştırmasına, yerel yönetimler ile ilgili ilin sosyal ve siyasal ihmal envanterine ters düşmez. Kılıçdaroğlu’nun bu konuda açıklama yapması, belediye başkanlarını bir genelge ile koruma altına alması, yöntem konusunda güvercin ürkekliği yaşayan CHP örgütlerinde “Genel Başkan atama yapmanın yollarını arıyor” şeklinde algılanabilir, genel merkeze duyulan güveni tartışılır noktaya getirebilir. Yöntem ve uygulamaları ile örgütle, parti tabanı ile sivil toplum kuruluşları ile çelişen belediye başkanlarını korumaya yönelik açıklamalar genel seçmen yapısı içerisinde yer alan ve CHP’ye oy vermeye hazırlanan kesimleri de rahatsız edebilir. Bu tür seçmen yapısında “Yine aynı şey olacak” algısı yaratabilir.
***
CHP, 2014 yerel seçimleri öncesinde değişimi kendi içinde yapabilme becerisi ile seçmenin ve toplumun yaşam konforunu arttıracak olan değişim ihtiyacına cevap verebilir. Bu noktada hiçbir belediye başkanı toplumun değişim isteğinden ve CHP’nin kendisinden daha gerçek ve daha önemli değildir. Unutulmasın ki; hizmet dönemlerinde 10-15 yılı, iki ya da üç hizmet dönemini geride bırakan ve bugün hala seçilme gayretinde olan belediye başkanları yöntem ve uygulamaları ve hatta despotlukları ile CHP’de en çok tartışılan belediye başkanlarıdır.
Kılıçdaroğlu bu süreçte belediye başkanlık görevine talip olan aday adayların belediye başkanlarına yönelik eleştirilerini parti içi bir genelge ile engelleyebilir, onları kısmen koruma altına alabilir. Aday adaylarının keskin söylemlerine bu yöntemle son verebilir. Ancak böyle bir genelge; örgüt içerisindeki sıradan CHP’lileri, genel seçmen yapısı içerisinde yer alan, AKP iktidarına karşı CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na oy vermeye hazırlanan toplumun belediye başkanlarına yönelik eleştirilerini engellemez! Böyle bir genelge ne toplumun ne de basının haklı eleştirilerini etkilemez…