2012 yılında çıkarılan Büyükşehir Yasası’nda kapsamlı bir değişikliğe gidiliyor. Yasa taslağını inceleyen ve yasanın yönetim anlamında içerdiği riskler konusunda o süreçte uyarıda bulunanlardan birisi olarak belirtmeliyiz ki yasa; yönetim biçimi olarak travma yaratmanın ötesinde yasa yapıcının elinde bile cezaya dönüştü.
Biz o süreçte büyükşehir yasasına ilişkin; “Ödül mü ceza mı?” sorusunu sormuş, kamuoyunu da siyaseti de uyarmaya çalışmıştık. Dönemin Ak Parti hükümeti tarafından 2014 yerel seçimlerine yönelik hazırlanan büyükşehir yasasının içerdiği risklerin yasayı cezaya dönüştüreceğini kaleme almıştık.
Zira yasanın içerdiği risklerden zerre kadar kuşkumuz yoktu.
O süreçte yasaya ilişkin muhalefet sığ bir bakış açısıyla değerlendirilmiş, Ak Parti’nin yasayı zayıf olduğu seçim bölgelerini ele geçirmek adına çıkardığı bile iddia edilmişti.
CHP ilk günden büyükşehir yasanına muhalefet etmiş, bunun ötesinde yasanın iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne dava açmış ancak bir sonuca ulaşamamıştı.
O süreçte gözden kaçan, kaçırılan çok nokta vardı.
Yasanın içeriğine hatta tam kalbine yerleştirilen ve gücünü yasadan alan olağanüstü yetkilenmenin bir “öz yönetim” sorunu getirebileceği gözden kaçırılmıştı.
Öz yönetimin ise “öz denetimi” doğurabileceği kimsenin aklında yoktu.
Sonuçta yasa 2014 yerel seçimleri ile yürürlüğe girdi.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle yeni büyükşehir olan illerin neredeyse tamamında travma yaşandı. Büyükşehir yasasının içeriği hakkında zerre kadar bilgi sahibi olmayan siyaset, “seçilince bakarız” demenin beledilini ağır ödedi.
Sonuçta büyükşehir belediye başkanları ve belediye başkanları yasayı kucağında buldu.
Sonuçta yasanın getirdiği yeni yönetim şekli ve yetkilenme, güllük gülistanlık batı illerinde bile sorun yarattı. İl sınırlarının mücavir alan ilan edilmesi, il genel meclislerinin hizmet götürdüğü köylerin mahalleye dönüştürülmesi, ilçe belediyelerinin taşınmazlarını ve gelirlerini kaybetmesi büyük bir travmaya yol açtı. Bunun ötesinde aynı partiden belediyeleri ve belediye başkanlarını bile karşı karşıya getirdi, siyaseti sıkıntıya soktu.
2014’ten bu güne denenen ve başarılı olmadığı herkesçe görülen büyükşehir yasası barış ve huzur ortamında bile sorun yaratmış, 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sürecinde yasanın yeniden revize edilmesi gerektiği seçim söylemleri arasında kendisine yer bulmuştu.
Ortalık güllük gülistanlıkken bile yasanın yeniden revize edilmesi bir zorunluluk haline gelmişti ki; Güney Doğu’da yaşananlar sonrasında hükümet, yasasının getirdiği yetkilenmeden kaynaklanan öz yönetim için düğmeye bastı.
Büyükşehir Belediyelerini yetkilendiren yasa, Hendek krizinin çözümünde adeta bir handikapa dönüştü.
Hendek ve barikat krizi merkezi yönetimle, yerel yönetimi karşı karşıya bıraktı. Bu haliyle büyükşehir yasası ödül olmaktan çıktı, bir cezaya dönüştü…
Bunun üzerine Ak Parti hükümeti büyükşehir yasasında kapsamlı bir değişiklik için düğmeye bastı. Önümüzdeki süreçte yapılması beklenen yeni düzenlemeyle büyükşehir belediyelerine verilen yetki ve sorumlulukların bir kısmı, büyük ve yüksek ihtimal geri alınacak.
Peki ne olacak?
Biliyorsunuz yasa ile kapatılan il özel idarelerinin yetki ve sorumlulukları büyükşehir belediyelerine devredilmişti. Yeni düzenlemeyle il özel idareleri ya açılacak ya da valiliklere daha fazla sorumluluk verilecek. Belediyelerin en temel hizmetlerinden birisi olan itfaiye hizmetleri belediyelerden alınacak, tüm itfaiye teşkilatlatları merkezi bir teşkilat çatısı altında, belediyelerden bağımsız olarak yapılandırılacak. Belki de AFAD çatısı altında hizmet verecek…
Bu konuda söyleyecek çok şey var ancak biz yazıyı uzatmayalım ve bir tespitle sonlayalım.
Bize göre; Büyükşehir yasanın getirdiği yönetim şeklinin sadece terör kapsamında değerlendirilmesi, merkezi idare-yerel idare çelişkisi üzerine kurgulanmasının ötesine geçmesi gerekiyor.
Bugün-yarın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yasanın yeniden yapılanması için büyükşehir belediye başkanları ile bir araya gelmesi ve görüşmesi bekleniyor. Bu görüşmeye CHP’li büyükşehir belediye başkanları çağrılacak mı? Bilmiyoruz.
Bildiğimiz, “öz yönetim-öz denetim” sorununun ötesinde yasanın bütününde yer alan sorunların da yeni düzenlemeyle giderilmesi gerekiyor.
Bu konuda siyasete büyük görevler düşüyor…