Siyaset kendi zemininde yapılmazsa!
Partiye, partiliye, seçmenine ve seçilenine hizmet etmiyor.
Uzunca bir süredir kent siyaseti üzerine kaleme aldığımız yazılarda; siyasi partilerin üzerine inşa edilen statik yapıyı ve bu statik yapının siyasi partilerindeki işgaline dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Eleştirilmemize, yaftalanmamıza rağmen, bu niyetle çıktığımız yolda bugün; “Siyaset kimin işine yarıyor?” noktasına ulaştık.
Gördük ki bu haliyle siyaset, ne partinin ne de seçmenin işine yarıyor…
Peki, siyaset kimin işine yarıyor?
***
Konuyu açalım…
Siyaset, bugün sadece siyasetçinin ve partilerin belirleyeni durumunda.
Ankara ilişkilerine, genel merkezlere sıkıştırılmış bu günün siyasetinde ne yazık örgüt iradesi ve partilerin tabanı yok.
Yöneteni seçme koşulunu birkaç kişinin, belli bir azınlığın tercihine bırakmış.
Halkın politik eğilim ve tercihlerini belirleyen bir zeminin de sahibi olan siyaset bu haliyle temsiliyet hakkını da yansıtmıyor.
Siyaset artık bu yansımadan mahrum.
Adayını ya da yönetenini kişisel irade ve algısına göre seçen yüksek siyaset, tercihlerini parti içi iradeden uzakta belirliyor.
“Seçme seçme! Ben seçerim”diyerek örgütüne ve tabanına dayatmada bulunuyor.
Siyaset vitrinini bunlarla dolduruyor ve parti tabanından, seçmeninden bu hamlesine saygı bekliyor.
Sormak gerek!
Siyaset kimi temsil ediyor?
***
Yüksek siyaset artık partilerin egemen gücü haline dönüştü.
Yöntem ve uygulamalarıyla onlar artık partinin seçeni, belirleyeni.
Demokrasi adına atılan nutuklar da tamamen hamasi…
Bir siyasi oluşumu statik algı ile yönetmeyi başarı olarak gören yüksek siyaset, yaptığı tercihleriyle artık halkta ve tabanında meşruluk sorunu yaşıyor.
Bununla kalmıyor!
Genel merkezle-yerel siyaset arasındaki çelişkileri de derinleştiriyor.
***
Tercihleriyle partide ve tabanda yaratılan çelişki siyasetten sayılamaz.
Böyle siyaseti kaybeden üzülmez, bulan da sevinmez…
Yüksek siyasetin egemenliğine boyun eğmiş siyasi partiler 2014 yerel seçimlerine gidilen bu süreçte yeni eylem ve söylemleri hala örgütünün ve tabanının önüne koyabilmiş değil.
Yönetenini, adayını antidemokratik yollardan belirlemeyi maharet sayıyor.
Tüzük dâhil! Bin bir türlü mazeretin arkasına sığınıyor.
Yerel seçimlerdeki aday tercihleri, aday kadroları siyaseti bir adım ileriye götürecek beceriden yoksun.
Siyaset; partiyi ileriye, iktidara nasıl taşıyacak hala belli değil.
***
Siyasi partilerin etrafındaki profesyonel çemberin dışındaki partiliye, tabana, örgütlü-örgütsüz toplum kesimlerine, sendikalara, meslek örgütlerine uzanan bir söylem ve yöntemi yok.
Henüz birileriyle buluşabilmiş değil.
Merkezi otoritenin medya baskısına, tecavüze şiddete karşı direnen kadınlara, HES’lere karşı direnen köylülere, nükleer karşıtlarına, sahipsizliğin sahibi olan çevrecilere ulaşılmadı.
Gezi Parkı ile başlayan sürece yönelik bir yansıma ortada görünmüyor.
Gezi Ruhu siyasetteki zeminini aramaya devam ediyor.
Bu süreçte siyaset, toplumun kılcal damarlarını oluşturan kesimlerle ilişkilenemedi.
***
Türk siyasetinin bugünkü ana tezini oluşturan AKP’nin antitezi olarak kabul edilen CHP, 2014 yerel seçimleri öncesinde yüksek beklentinin sahibiydi.
Parti örgütleri ve tabanı bu süreçte CHP’den çok şey bekliyordu.
Ancak; sol ve sosyal demokrat (!) bir siyasi oluşum olduğunu iddia eden, demokrasi adına mangalda kül bırakmayan CHP, kendisini antitez yapan unsurların derinliğinden uzakta antidemokratik yöntem ve uygulamalarıyla bir iç çelişkinin sahibi oldu.
2014 yerel seçimleri öncesinde başlatılan adaylık sürecinde belediye başkan adaylarını belirleme yöntemiyle CHP, örgütlerinin ve tabanının yüksek beklentilerini bir kez daha erteledi.
Yüksek siyaset örgüt ve tabanıyla arasına bir kez daha duvar ördü.
Kendisiyle gurur duyulacak, siyaseten tercih edilebilecek bir neden bırakmadı.
***
CHP bu yanlıştan dönebilir.
Kararını bir kez daha gözden geçirebilir…
Çünkü Muğla CHP örgütlerinin örgütsel emeğini yansıtan örgüt iradesine karşın, örgütün ön seçim isteğine karşın yüksek siyasetin adayları kamuoyu araştırmasıyla, atama yoluyla belirlemesi kararı derin bir kaygı yaratmış durumda.
CHP bu yanlıştan dönmez, yöntem konusundaki kararını değiştirmezse, örgütün ve tabanın her şeye karşın yine CHP’ye oy vereceğine inanan, örgütü ve tabanı bir tasdik mekanizması olarak görenler yanıldıklarından en kısa süre içinde haberdar olacaklar.
Bugün ortada seçme ve seçilme hakkı elinden alınmış, siyaseti kendi zeminine taşıma gayretinde olan CHP örgütlerinin hayal kırıklığı dışında elimizde bir şey yok.
Elimizde kaygının ve can kırıklarının dışında bir şey yok.
CHP yüksek siyaseti yerel seçimlerde bu kaygının boyutları ile yüzleşmek zorunda kalacak…