Ruhumuzun besin kaynaklarından birisi olan kent, bu yeni yüzüyle bizi kandırmaya hazırlanıyor. Kent büyüdükçe, nüfus arttıkça, kentin yatay alanları da giderek büyüdü. Modernlik kent yaşamımızı kolaylaştıracağı yerde zorlaştırmaya, bizi dar alanlara sıkıştırmaya başladı. Modernliği uygulayabilme konusundaki beceri oranımız, teknolojinin ne getirdiğine değil, ne götürdüğüne karşı bir düşünce geliştirdi. Modernlik dayatması ile kent kaotik bir yoğunlaşmanın mekanı oldu.
“Kentler insan yaşamını kolaylaştırır” tanımlamasının gerçekliği tartışılır bir duruma geldi. Kent için modernlik ve çağdaşlığın olmazsa olmazlarından alt yapı, arıtma tesisi, evsel bağlantılar, kent unsurlarının rekabetine, kişi ve bireylerin çelişmesine yol açtı. Herkes, herkesten şikayetçi oldu. Huzur dolu kentte huzursuzluk boy gösterdi. Birinin söylediğine diğeri inanmıyor, diğerinin söylediğini birileri mahkemeye taşıyor.
“Çekirdek” çıtlatarak olayları ve insanları uzaktan seyredenler ise gitgide “yoğunlaşan” şehrin tanığı olmaktan, sorunun ve çözümün tarafı olmaktan uzakta, bir fransız gibi düşünmeyi “Dubion”demeyi yeğlemeye başladı. Sorun neredeyse “Post Endüstriyel” bir tanıma ve ironiye dönüşmek üzere. Bu konunun uzmanı ünlü sosyolog Daniel Bellin…
Bellin’in tespitine göre post endüstriyellik şöyle tanımlanıyor. “Tarım ve imalat sektöründeki üretim, toplumdaki işgücünün büyük bir bölümünü kendine çekmez, ama hizmet sektörü; eğitim, sağlık, kamu hizmeti hakim hale gelir. Yepyeni bir iş bölümünde merkezi yer, teknisyen ve profesyonel kadrolar tarafından işgal edilir. Başka bir deyişle, bilgiye dayanan meslek kümeleri sınıf yapıları içinde egemenliği ele geçirir. Teori toplum üzerinde daha dolayımsız bir biçimde, alabildiğine etkili hale gelir. Teknolojik değişme ve söz konusu değişmenin toplumsal etkisi çok belirginleşir. Karar verme süreçlerinde, ahlâki ya da kültürel geleneklere dayalı sezgisel yöntemlerin yerini bilimsel yöntemler alır”.
Kendimizi kandırmaya gerek yok. Bu işe kimsenin içi ısınmadı. Her ne kadar uluslararası bir tescili olmasa da sakinliği, huzuru ve barışcıl yanları herkesçe malum olan şehrin bu konuda yaşadığı harala-gürele yapı “şövenist” şehir tutkunlarının bile artık canını sıkmaya başladı. Kentin bir mahallesinde, bir köşesinde kendi halinde, tecrit olarak yaşayanlar bile tedirgin olurken, modernlik adına geliştirilen projeler “kalkışılan iş” durumuna dönüştü.