CHP’de aday belirleme yöntemine ilişkin kararların ve atamaların ardından herkes örgüt iradesiyle ön seçim isteyen Musa Gökbel’in yapacağı açıklamayı bekliyordu.
Açıklama Bodrum’dan geldi.
Muğla Şehir Gazetesi’nde Selda Öztürk imzalı haberle Musa Gökbel son sözünü söylemiş oldu.
Meslektaşımız Selda Öztürk haberde yaklaşık bir buçuk yıl süren örgüt iradeli ön seçim ve parti içi demokrasi mücadelesine son noktayı koydu.
Selda Öztürk, Gökbel’in “Ben partisini yönetenler tarafından dolandırılmış bir CHP’liyim” açıklamasıyla kentin siyasi tarihine yeni bir not düştü.
Öztürk’ü kutlayalım ve Musa Gökbel’le yaptığı röportajdan bazı başlıkları sizlere iletelim.
Sizi Musa Gökbel’le baş başa bırakalım…
***
Yeni CHP modelinde biz yokuz…
“Hiç kimseyle pazarlığım yok. Ben aday olursam, bu seçim; CHP gömleği giymişlerle, CHP’liler arasında olur! CHP’de atama olursa 15 bin oy gider demiştik. Şimdi daha da ileri gidiyorum, 75 bin oy gider diyorum. Yaşanan tüm gelişmeler, Çoban Ateşi hareketinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha kanıtladı. Bugün, ’75 bin oy gider’ diyorsam, bu sadece atama tepkisi değil. Tepki, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, CHP’yi yönetenlerin, sinsi art niyetlerinin açığa çıkmış olmasından kaynaklı. Ben ön seçimi, partiyi gerçek kodlarına oturtma operasyonu için şart koşmuştum. Ama benim gibi siyasiler, bu Yeni CHP modelini kurgulamaya çalışanların işine gelmiyor”…
***
Ulusalcı olmayacaksın…
“CHP’nin Cumhuriyet’in sigortası olmaktan çıkartılma operasyonuna tanık oluyoruz. Tüm Türkiye’yi kastediyorum. CHP’yi yönetenlerin, bugün CHP’de olmasını istemedikleri siyasetçi tipleri var. Bunlardan biri de benim. Yani ‘ulusalcı’ olmayacak. Partinin temel değerlerine sahip çıkan birisi olmayacak. Bir iktidar olabilmek için her şeyi ve her yolu mubah gören bir anlayış olacak. Bakın, 1950’den bu tarafa birçok parti kuruluyor, büyüyor, genişliyor ama sonra kayboluyor. Ama bir tek parti, hiç iktidar olmamasına rağmen hep ayakta kalıyor. İşte CHP’nin örgütlülüğünün damarlarına işlemiş, altı okla ifade edilen, biraz sola kayan ve solu arayan kesimi istemiyorlar. Biz bunu net görememiştik bugüne kadar”…
***
Parti bizi dolandırdı…
“Parti Meclisi’nde görev yapan cemaat temsilcileri… Son parlamento seçimini hatırlarsanız, atamalar yoluyla önce 34 tane isim, milletvekili seçildiği gün partili oldu. Bugün, 134 kişilik parlamento grubuna baktığımızda, benim gibi düşünen CHP’li sayısı taş çatlasın 30 tane! Parlamento boyutunu kapatmışlar önce. Sayın Genel Başkan üst üste üç kurultay yaşadı. Her yaşadığı kurultayda, onun önerdiği liste firesiz geçti. Parti Meclisi’ne seçilen isimler, seçildikten sonra partinin üyesi oldu mesela! Bugün ben şunu net bir şekilde ifade ediyorum: İşte bu dönemde, bu parti kurumsal olarak bizi dolandırdı”…
***
Ön seçim güvencesi verildi…
“Ben bu seçimde “kayıtlı üyelerle önseçim” güvencesi verildiği için aday adayı oldum. Genel Başkan’dan, Genel Başkan Yardımcılarına kadar onlarca kez dile getirildi bu söz. Sonra ben ve benim gibi aday adaylarından partiye 10 bin lira bağış istediler. Verdik! 2 Eylül’den sonra Aydın’da kursa katıldık, bir kez daha para verdik. Eğer bu parti başlangıçta, ‘biz kimseye danışmadan bildiğimizi atarız’ deseydi, 6 aday adayı neden çıkıp dağ bayır koştursun? Ben partisi tarafından dolandırılmış birisiyim şimdi. Harcadığım çaba, emek ve para inanın ki hiç gözümde değil. Ben o süreci insanlara bir ulaşma vesilesi olarak görüyorum, o kadar. Ama ben genel başkanla da konuşmuştum. O konuşmanın ses kaydı var bende. Kendisine “Siz sandıktan vazgeçiyorsunuz, kamuoyu yoklaması diye bir şey çıkardınız. Bu yoklama şirketlerine karşı ciddi bir güvensizlik var. Eğer o yoklamalardan ben birinci çıkarsam, lütfen beni atamayın” dedim. ‘Mutlak surette sandık koyun, örgüt iradesi sandığa yansısın’ dedim. Aşağı yukarı 24 bin kayıtlı üyeden söz ediyoruz. CHP’nin bugüne kadar tükenmeyişinin tek kaynağı örgütüdür.
İşte o örgütün iradesi yok sayıldı”…
***
Anketlerden ben çıktım…
“Kayıtlı üyelerle sandık için belli bir takvim vardı. Onu kaçırdılar. Çünkü Muğla Büyükşehir’de 6 aday adayı vardı ve benimle benden sonraki aday arasında 2 bin oy farkı çıktı! Siyaset sayılabilir bir şeydir. Daha sonra kamuoyu yoklaması dediler. Orada da ben birinci çıktım. Bu kez, atama geldi gündemlerine. İlk dört aday adayının üç tanesi açık ara öndeydi. Osman Gürün, Musa Gökbel, Fevzi Topuz. Bunları PM’ye sunacağız dediler. Orada da beni frenleyemiyorlar. Çünkü tarlada izim var benim. Adnan Keskin haricinde hiçbir PM üyesi beni tanımasa bile var! Sonuç ne oldu? Araştırmadan, soruşturmadan, çoktan verdikleri bir kararı hayata geçirdiler. Olay bundan ibaret”…
***
Hizmet için Şehir İttifakı…
“Demokrat Parti’nin adaylık teklifini oturduk, kendileriyle konuştuk. Merkez sağ bir parti olduklarını, benim de sol tercihlerim olduğunu ifade ettim. ‘Siz beni kendinize benzetmeye çalışırsanız, bu iş olmaz’ dedim. ‘Benim sol tavrıma, söylemime, uygulamalarıma dayanabilecekseniz, oturalım konuşalım’ dedim. Olağanüstü bir güven gösterdiler. Benim siyasi kimliğimi kabullendiler. Genel Başkanları, çok başarılı bir genç. Burada düşüncem, asla bir başka siyasi partiye oy taşımak olmadı. Ben, Muğla Hizmet İttifakı diye bir oluşum oluşturdum. Bu ittifak içinde tek parti yoktu. Bana güven duyduklarını ifade eden ve aday olmam yönünde teklifle gelen DSP, HEPAR, DYP ve DP’nin arkasında durduğu bir hareketti. Çünkü yerel seçimlerin, sadece siyaseti değil, hizmeti düzenleme görevi var”…
***
Yıkım taşeronu değilim…
Mutlaka eleştirenler olmuştur. Ancak ben CHP’nin yıkım taşeronu olur muyum? Böyle bir şeyin sebebi olmak bile beni utancımdan öldürür! Böyle bir risk görmediğim için çok rahat konuşuyorum. Bir kere şunun altını kalın çizgilerle çizelim. AKP eridi kardeşim. AKP diye bir şey yok. Bu, ‘ölümü göstererek hastalığa razı etme’ politikası. Bu politika, CHP ve bunun gibi partilerin, toplum üzerinde hak etmedikleri bir baskıyı kurmasına yol açar. Muğla’da AKP’nin oyu 170 bin, CHP’nin 240 bindi. 17 Aralık’tan sonra AKP’nin oyları 100 bine düştü”…
***
Kırk katır mı, kırk satır mı?
“Bu benim iddiam değil ki, partinin il yönetimindeki insanların söylediği rakam. Ben 17 Aralık’tan sonra 120 bin oy demiştim! Bakın; ‘CHP kaybederse AKP gelir’ diye bir olay yok! Bu Muğlalılar’ın ‘Kırk katır ve kırk satırdan’ başka tercihi yok mu? İşte bu hiç hak edilmeyen noktalara doğru, kısırlaştırıyor siyaseti. Ne seçen özgür, ne seçilen… CHP’liler, il ve ilçe binalarının hepsinin önüne Tayyip Erdoğan büstü koysunlar! Çünkü O’nun varlığı sayesinde ayakta kalabiliyorlar. Siz, CHP’de 17 Aralık’tan bu tarafa ses kaseti, hırsızlık lafından başka bir söylem duydunuz mu? Seçime gidiyoruz kardeşim. Yeni bir Türkiye perspektifiniz, projeniz var mı? Yok! Köye gidip ‘sorunlarınızı listeleyin’ diyor. Sen sorunları bile muhtara havale etmeye başladıysan!”…
***
Büyükşehir CHP’nin…
“Bugün ilçelerde ve merkezde CHP’ye örgüt desteği yüzde 50’lerde seyrediyor. Sadece Ortaca, Seydikemer ve Yatağan’da sorun yok. Diğerlerini kayıp olarak görüyorum. Genel Merkez, art niyetlerini saklaya saklaya, tam bir siyaset üçkağıdı aça aça bu duruma getirdi. Örgüt yapmadı bunu. Bugün bu nedenle örgütün CHP’yi yönetenlere güveni sıfırdır. Muğla’da şu anda hiçbir siyasi parti CHP’yi Büyükşehir Başkanlığı’ndan edemez. İlçeler için aynı şeyi söyleyemem”…
***
Kariyer Avcısı değilim…
“Milletvekili adayı değilim. Ben bu seçim sürecinde, CHP’yi kodlarına oturtmak için çalıştım. Büyükşehir adayı olarak yola çıkmadım. Bizim gayretimiz sürerken, önümüze Büyükşehir geldi. Altı ay aday aradım ben Muğla’da. En sonunda yük bana kaldı. Şimdi kalkıp, bundan sonra bir ‘kariyer avcısı’ imiş gibi siyaset yapmam. Ben milletvekilliğini yaşadım. CHP örgütlerinden böyle bir baskı var. Aman diyorum… Kalsın”…
***
CHP’lilik bitti…
Bitti ! Ben bu CHP ile barışık duramam. Benim ömrümü verdiğim CHP, Atatürkçülüğü ile devrimciliği ile ulusçuluğu, milliyetçiliği ile bir bütündü. Ben ona inandım. Onu değiştiren CHP’de ne işim olabilir benim? Şimdi ayrılmam lazım, ama bu kez de ‘partiyi provoke ettiler’ deyip potansiyel bir günah keçisi arayacaklarından, bunu erteliyorum. Ama ben, kendi üyelerine yalan söyleyen, üyelerini dolandıran bir partiye nasıl güveneyim?”…
***
Ben umut yarattım…
“Kırgın değilim ama üzüldüm. Muğla’nın önümüzdeki beş yılının yine tüketilmiş olmasına üzüldüm. Başka bir üzüntüm yok. Sonuçta bu dönemde bir insanın duyabileceği tüm güzel sözleri duydum, tüm hazları aldım. Seni herkesin yok saydığı bir gün çıkıyorsun, 45 yılın hesabı önüne öyle gururlandırıcı bir şekilde çıkıyor ki… Maddi kayıplar, bu doyumun yanında benim için hiç önemli değil. Güzel yaşadığımı, güvenilir yaşadığımı, sevilir olduğumu hissettim. Umut yaratmışım ben. Adım adım her gittiğim yerde bunu gördüm”…
***
Bunlar Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’si tarafından reddedilen CHP’li Musa Gökbel’in örgütüne giderayak söylediği son sözler…
***
Bir Murathan Mungan şiiriyle sonlayalım.
Kimdi giden kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman…
Kimdi giden kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terk eden
Giden de bu yüzden
Gitmiştir zaten…