Halikarnas Balıkçısı’nın anlattığına göre; Dünyanın ilk “idil” yani “kır şiiri” şairi Teokritos’dur,
Bafa Gölü ve kıyısındaki Beşparmak (Latmos) Dağları’nın ölümsüz miti “Çoban Endymion ve Tanrıça Selene” öyküsü Teokritos’dan alıntıdır.
Teokritos bir Troya kaçağıdır.
Troya’dan kaçar, Beşparmak Dağları’na ve Bafa kıyılarına ulaşır.
Bafa’nın ışıltılı sularını görünce aradığını bulduğuna inanır.
Endymionla burada tanışır.
***
Bafa miti, Endymion-Selene epik öyküsü Halikarnas Balıkçısı’nın “Hey Koca Yurt” adlı eserinde yer alır.
Balıkçıya göre Endymion-Selene aşkı bu topraklara ait bir yurt türküsüdür.
Balıkçı Endymion-Selene epik öyküsünü aktarırken sözlerini şöyle bitirir.
“O koca Beşparmak Dağları’nın yavrusu olan ozan unutulmuştur ama bugün ay ışığında Bafa Gölü’ne ve Beşparmak Dağları’na bakıp, gönlünün damgasını ve Beşparmaklar’ın üzerinde sonsuz uykusuna varmış Endymion’u görmemek için dünya gözünden, gönül gözünden yoksun olmalı”…
***
Yaklaşık 60 kilometre karelik yüzölçümüne sahip olan Bafa Gölü’nün denizden yüksekliği 2 metre, en derin bölümü 21 metre, uzun ekseni 16 kilometre ve en geniş yeri 6 kilometre.
Eski zamanlarda Ege Denizi’nin bir parçası olan göl Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içerde kaldı.
Bafa bugün Büyük Menderes Nehrinin Ege Denizine döküldüğü alandan yaklaşık 17 kilometre uzaklıkta.
***
Göl 1978 yılına kadar bir ailenin mülkündeyken bu tarihte hazineye devredildi.
1994 yılında Bafa, Tabiatı Koruma Alanı ilan edildi. Ancak göle dökülen nehir sularının azaltılması ve kirletilmesiyle değişen kimyasal içeriği ve azalan oksijen miktarı gölün ekosistemini geri dönülmez bir yola soktu. Bunun yanında gölle bağlantısı bulunan Büyük Menderes nehrinin bağlantısının gölden tamamen koparılması ve gölün çevresine kurulmuş zeytinyağı fabrikalarının atıklarının arıtılmadan göle dökülmesi felakete davetiye çıkardı.
Bilim insanlarına göre Bafa’ya son darbeyi Gediz ve Menderes’te gelen sanayi atıkları vurdu. Bu muhteşem mirası gönül gözünden yoksun biz insanlar elele verdik ve mahvettik.
***
Bugün mahvetmenin sorumluluğunu hisseden herkes bu tarihsel mirasın kurtarılması yönünde çaba gösteriyor.
Hiçbir zeminde ve koşulda bir araya gelmeyen siyaset bile Bafa Gölü için özel bir diplomasi dili geliştirdi.
Her biri ayrı siyasi oluşumlardan olan milletvekilleri farklı görüş, inanış ve ideolojiyi bir kenarda tutarak konuyu meclis gündemine taşıdı. Belki de ilk kez bir kente ait olmanın sorumluluğu politik sorumluluğun önüne geçti ve milletvekillerinin her biri Bafa Gölü’nün durumuna isyan eden açıklamalarda bulundu.
Her ne kadar bu süreçte “Bafa Gölü politikaya malzeme olmasın” görüşü ortaya atılmış, MHP’li Vekil Mehmet Erdoğan’ın meclise sunduğu araştırma önergesi meclis genel kurulunda Ak Partili iki vekil tarafından desteklenmiş olmasına karşın reddedilmiş olsa da Bafa Gölü kent siyasetinde bir uzlaşma kültürünü inşa etmeyi başardı.
Bafa Gölü; kentin yeni diplomasi dili ve uzlaşma kültürüyle ilgili elinden geleni yaptı.
Peki ya siyaset? Yerel ve genel siyaset;
Bafa Gölü için elinden geleni yapacak mı?
Yapacaksa eğer, ne zaman yapacak?