Kentin var olan çelişkilerine dönük eleştirilerimizin kaynağı olan statik yapı, bizi hata yapmaya zorluyor. Çok beklerler ! Ne biz, ne de bizim gibi düşünenler böyle bir hatanın içine düşmeyecek. Jelatin kağıdına sarılmış, destek amaçlı hibelerin peşine düşeceğimizi sanıyorlar! yanılıyorlar… Bununla ancak çocukları kandırabilirler. Biz siyaseti kendi zemininde yapmak isteriz.  Başka alanlara çekilmesine de müsade edemeyiz. Köşeye sıkıştılar, erk’lerini kaybettiler. Ekmek torbası boşalan statükonun aslanları  şimdi yeni bir avın peşinde. Şimdi de ideolojik refleks yaratmaya çalışıyorlar. Bunun için de müthiş bir proje gerçekleştirdiler. Kentte yeni bir tartışmaya konu oluşturmasını bekledikleri “ jelatinli yemleri” kapı önüne bırakıp, erketeye yattılar. Biz de salağız ya, yem’e dayalı bir davranış şekli geliştirip, kendimizi bu kaosun, bu tartışmanın  ta göbeğinde bulacağız (!) öyle mi ?
Hadi beyler, başka kapıya… Siyasi mühendislerinizi değiştirin, zira bu işlerden artık size ekmek çıkmaz.  Bu işin siyasi mühendisliğine soyunanlar; siz aynalı sazan’ı ancak Ula Göleti’nde avlayabilirsiniz. Divana hizmet etmek sizin harcınız değil. Jelatin kağıdına sarılmış, destek amaçlı hibe tezgahı ile bizi yemleyip, toplum huzurunda  “Ticaniler” yaratacaktınız  (!) öyle mi ?
Vay ki vay halinize. Acınacak durumdasınız. O iş ; 1949’da Kemal Pilavoğlu ile bir kere yaşandı ve Demokrat Parti’nin 5816 sayılı kanunu çıkarmasıyla son buldu. Hikayenin devamını merak eden olursa yazmaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim. İkinci Menderes Hükümeti’nin hangi şartlarda 5816 sayılı kanunu çıkardığını yazabilirim. Bu kanunun “Atatürkçülük şampiyonluğu unvanını CHP’nin elinden nasıl aldığını, bu kanun sayesinde, 1950 seçimlerinde CHP’nin nasıl hezimete uğradığını da yazabilirim.
Artık gofretine eleştiri, gazozuna gazetecilik yapmadığımızı anlayın.
Statüko’nun siyasi mühendislerinden daha ciddi adımlar, daha ciddi projeler bekliyoruz. Biraz daha kafa yormanız gerekecek…
Kaotik projeleriniz için desteği; amatör, vicdani kümeden değil, profesyonellerden alın. (!) Beceriksiz, derinliksiz yapıların palyatif partnerliğinden kendinizi kurtarın.  Öyle ilk aklınıza gelen projeyi de jelatin kağıdına sarıp, sarmalayıp önümüze koymayın. Siyaseti çamurlu zemine çekerek, toplum da bir siyasi refleks yaratma döneminin kapandığını da artık anlayın.
Gazetecinin yazdığı ile değil, yazmadığı ile de gazeteci olduğunu unutmamalısınız. “Açıl Susam Açıl, Kapan Susam Kapan” döneminin bittiğini, yarın’ın artık bugün olduğunu bilen bir yapı ile karşı karşıyasınız.
Her yolu deneyin, çünkü biz hazırız !…