Yeni Hastane’nin Kötekli’ye yapılması kararının ardından, bu kararı bir türlü içine sindiremeyen ve tezgahı bozulan statüko yeni bir hamle daha yaptı. Hatırlayınız; hastaneyi Kötekli’ye kaptıran statik yapı için “Hastane alanı için ikinci bir öneri de bulunabilir, bu öneri Kötekli’den gelebilir” diye yazmıştık. İkinci öneri çok geçmeden kurgulanmış olarak uzaklardan geldi. Uzun kollu ahtapot yapı, kollarını Ankara’ya kadar uzattı ve ikinci bir alana ihtiyaç duyulabilir algısı ile masa başı kurgusuna resmiyet kazandırmaya çalıştı. Buna cevap vermek zorunda bırakılan üniversite yönetimi de ikinci bir alan önerisinde bulundu. Toplum gözünde bu öneri, üniversite-kent ilişkisin de statüko ile mücadele eden “kent gerçeğinden uzakta bir karar” olarak algılandı. Kentin sosyal politikalarının oluşmasında partner olamayan üniversite yönetimi kentte olan bitenden de “bi haber” olduğunu bu olayda da gösterdi. Üniversite ile kentin ilişkilenememesinin faillerini biz kentin içinde ararken, asıl faillerin Kötekli’de olduğu ortaya çıktı. Rektör Harmandar ve ekibi; hastane’nin Kötekli’ye yapılması için bir avuç insanın yedi düvele, statüko’ya, işbirlikçilerine ve siyasetçilere karşı kora kor mücadele ettiğinin farkına varamadı. Hastane kararı üniversiteye “havadan” gelmedi. Sıtkı Koçman bey ve değerli ailesinin eğitime olan inancı ile temelleri atılan ve kısa sürede olağanüstü fiziki şartlara kavuşan Muğla Üniversitesi’nin kıymetini ve bağış döneminin sona erdiğini, artık hak etmek için mücadele ve rekabet etmek zorunda olduğumuzu bilmek zorundayız. Üniversiteyi yaratan Koçman Ailesinin bağış mekanizmasının alın terinden, yıllara varan mücadeleden, emekten ve inançtan geldiğini unutmayınız. Her şeye bağış mekanizması ile sahip olan yöneticiler, Tıp Fakültesi hastanesi için artık bedel ödemek zorundalar. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bir avuç insan, kent statükosuna, rantçılığa ve siyasetçilere karşı kelle koltukta mücadele ederek, hastane’nin üniversiteye kazandırılması için mücadele ederken, üniversite yönetimi bir paneli izler gibi, koltuğunda sessizce oturamaz.
Hastaneyi Kötekli’ye kaptıran kent statükosu, umudunu tamamen yitirmiş, başka alanlara gözlerini çevirmişken, üniversitenin ikinci alan önerisi ile yeniden hayat bulmaya çalışıyor. İkinci alan önerisini bir fırsat olarak görenler yadigar sandıklarda çoktan “Hacıaraplar Tapuları” aramaya koyuldular. Bir şekilde bu işin içinde olmak, hiç olmadı “yüz metre” mesafede olmak istiyorlar. Artık çok geç olduğunu hatırlatalım. Her şeye ve tüm önerilere karşın bu hastane Kötekli’ye yapılacak. Bunun bedelini akademisyenler ödemekten kaçınıyorlarsa bilsinler ki, biz bu bedeli seve seve ödemeye hazırız. Çünkü biz bu ülkenin, bir ek binaya sahip olmak için, bir yurt yaptırabilmek için şantiyelerde sabahlayan, bakanlıkların önünde kıvrılıp yatan rektörlerin, dekanların ve akademisyenlerin omuzlarında yükseleceğini biliyoruz.
Ölüm yıl dönümünde Sıtkı Koçman Bey’in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, bize bıraktığı büyük eğitim mirasını statüko’dan, rant’tan, siyasetten ve siyasetçiden korumak adına, bu mirasa sahip çıkacağımızı belirtmek istiyorum.
Sıtkı Koçman Bey’in Ruhu Şad Olsun…