“Evet, artık milletimiz her türlü vesayetten arınmış bir demokrasi ile yönetimi elinde tutmak istiyor. Egemenlik hakkını milletimiz bir daha kimseye vermek istemiyor. Temel hak ve özgürlükler alanının tamamında söz hakkı sadece milletin olsun istiyor. Devlet, hiçbir surette milletten esirgenmemelidir. Sadece Türkiye’ye ayak bağı olan eski statükoyu değiştirmek yetmez. Yeni perspektifimizin yeni bir statüko inşa etmek olmadığını da işin başında ilan ediyoruz. Vatandaşı yok sayan, vatandaşlık aidiyetini yaralayan bir anayasa ile bulunduğumuz noktadan ileriye gidemeyiz. Eski vehimleri terk edelim ve bütün vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne aidiyetlerini perçinleyelim. Bunun için diyoruz ki bu ülkede kimse ama kimse ‘kiracı’ değildir, herkes ev sahibidir ve bu devletin sahibidir. İstiyoruz ki ‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ ilkesi de artık sadece TBMM Genelkurul salonunu süsleyen bir cümle olmasın. Millet, egemenlik hakkını kendi eliyle kullansın ve korusun.”Bu açıklama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan’ın Kızılcahamam İstişare Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı konuşmanın sadece bir bölümü. Erdoğan, bu ülkede bir şeyler yapmanın yolunun statükoyu bitirerek mümkün olacağını bir kez daha vurguladı. Statüko yerle bir edildi. Başbakan Statüko’nun karşısına yeni statüko inşa etmeyeceklerini de ilan etti. Bu açıklama ile de spekülasyonların önünü kesti. Ben Ak Partili değilim. Statik yapıdan çok çekmiş birisi olarak statüko ile mücadele eden, statükoya kaşını kaldıran her unsuru takdirle karşılarım. Bu takdirin insan hak ve hürriyetlerine, kişi beyanına dayalı bir Anayasa için de geçerli olacağını belirtmek isterim, bilinsin isterim !Merkez statüko yerle bir edildi, sıra kentsel statüko da…Artık model belli. Bir şeyler yapmak ancak statükonun bitirilmesi ile mümkün. Bir şeylerden bu kentle ilgili a’dan z’ye her şeyi kast ettiğimiz unutulmasın. Statüko; sosyal, siyasal ve ekonomik olgular üzerinde hak sahibi olarak biat ve aidiyet duygusu geliştirdi. Bu yanı ile üretim, yatırım, istihdam ve kentsel ölçekli tüm projelerin sahibi oldu. Buna dayalı olarak her unsurun kendisine uygun olarak hareket etmesini bekliyor,. buna uymayanları cezalandırıyor. Yaklaşık bir aydır her yazıda kent statükosunu yazmaya, deşifre etmeye çalışıyoruz. Bu kentte bir şeyler yapmak isteyenlerin önündeki tek engelin kentsel statüko olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yedi düvele karşı olan mücadelede zaman zaman vazgeçme noktasına da gelmiş, yılgınlık yaşamış olsak da Kızılcahamam’dan yükselen ses, doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Bizi yılgınlıktan ve yalnızlıktan kurtardı. Bu iş, kentsel ölçekte zor olacak. Bunu biliyoruz, bunun farkındayız. Statik yapı bir Amerikan Sarmaşığı gibi kentin tamamını sarmış, sardunyaları, ortancaları boğmuş durumda.Kollarını budamakla yetinemeyiz, derine, köküne inmek ve onu kurutmak zorundayız. Statüko’nun deşifre edilmesi ile başlayan süreçte, statik yapı ile girilen her mücadelede bir kat daha büyüyerek çıkıyoruz. Biz büyüdükçe, onlar küçülüyor. Ele geçme, deşifre olma psikolojisi onları yiyip bitiriyor. Kurdukları tuzaklara düşmüyor, tezgaha gelmiyoruz. Bize ulaşamıyor, teklifte de bulunamıyorlar. Alışık olmadıkları bir karşı duruş ile siyaseti ve ticareti kendi zemininden uzaklaştırıp bizi başka alanlara çekip avlamak isteseler de buna imkan vermiyoruz. Bizi oyun bozan, mahallenin kötüsü, olarak görmelerinin sebebi bu.