Ben, sosyalistim. Sanıldığı gibi zengin düşmanı değilim. Kendini elit ve imtiyazlı kabul eden, kibirli ve kendinde aşağılama hakkı gören insan türüne feci derecede düşmanım. Bu insan türünü halkın içinde bile görsem onu sevmem, ondan uzak dururum. Bu tür insanın “arızalı” olduğunu bilirim. Hastane yapımını elinden kaçıran kibirliler yeni bir hamlenin peşindeler. Hastane güvercin kanadın da Kötekli’ye uçunca yani dümen bozulunca, halka giderek destek almayı  amaçlıyorlar. Ne garip bir tesadüftür ki; Halk denilen olgu kibirli tayfaya bir kez daha lazım oldu. Onların gözünde halk, lazım olunca kullanılan bir soyut kavram ! Onlar; “halk dediğin soyut bir kavramdan öte nedir ki” diye soran ve  öyle düşünenlerdir. Onlar; halkı unutanlardır, halkı teba sananlardır.  Onlara kim olduğumuzu gösterelim, bir kez daha hatırlatalım.
Halk; berberdir, marangozdur, terzidir, tamircidir, tezgâhtardır, emeklidir, boyacıdır, şofördür,  öğretmendir, aşçıdır, garsondur, öğrencidir, badanacıdır, esnaftır, zanaatkardır…
Hepsinin nüfus sayımlarında kayıtlara geçmeyen özellikleri vardır.
Bunları bilir misiniz ? Halk, benim mesela ! sonra; Ayakkabı boyacısı Sofu Ahmet, Aşçı Mehmet, Çorbacı Burhan, Taksici Ergün, Manav Murat, Tavukçu Bekir, karşı komşumuz Kamil, Büfeci Emin, Ali Gürbüz mesela şehir plancısı, Muhtar Kamuran Fidan, Mimar Erol, Davulcu Yahya, Ahmet Karaosmanoğlu, Demirci Yılmaz, Balıkçı Tuncay, Ocakçı Tahsin, Kireççi Mehmet ve daha niceleri… Halk; bunlardır. Kibirliler, bu insanları en son ne zaman gördüğünü bile hatırlamaz. Bu insanlar ne yapar, ne eder, oğlan evlendi mi, kız boşandı mı ? bilmezler.  Kibirliler bilmese de onlar bizim  kayıp cennet olarak gördüğüm kentimizin insanlarıdır. Onlar halktır ve unutulandır. İhtiyaç duyulduğunda kullanılan dolgu malzemesi, çakıl taşıdır.
Hastane yerini elinden kaçıran “Kibirli Tayfa” şimdi halka yönelik yeni bir çalışma başlatıyor. Hangi yüzle ve ne hakla diye sormayalım. Halkı somut ve farklı bireylerin bileşkeni olarak görmeyen kibir timi, toplumsal algı yaratmak için halka gitmeyi düşünüyor.Unuttukları, hafızalarından çıkardıkları ve yok saydıkları halktan medet, şifa ve işbirliği bekliyorlar.
Buyursunlar, gelsinler ! Gelecekleri varsa görecekleri de var. Kibirli tayfa bu uygulama ve yöntemi ile kendisine duyulan öfke ile yüzleşecek. Sorun büyük, çok büyük ve bu sorunu aşamadılar. Pantolon olmadı, gömleğin peşindeler. Bu büyük sorunda kibirli tayfa’nın ceza makbuzu da artık işe yaramayacak. İş birliği yapmayan, afişi, posteri asmayana cezanın büyüğünü  kesmeye hazırlanıyorlar. Bilmiyorlar ki, artık burası  Yarımağa’nın tarlası değil…
Artık yüzleşme zamanı geldi  ve bu yüzleşmeden şu saatten sonra kimse muaf tutulmaz ve  kimse kaçamaz.   Hiç fikri sorulmayan, sırtı sıvazlanmayan, yöneticisinden anlayış ve şevkat görmeyen, horlanan, her türlü insancıl talepten mahrum bırakılan halk, kendinde aşağılama hakkı gören statik yapının kibirli tayfasına gereken cevabı vermeye hazırlanıyor.
30 kişiyle çalıştay, bir o kadar kişi ile kurultay ve 30 kişiyle festival yapanların kamusal algı yaratma konusundaki becerileri ortada. Yeni yaratmaya çalıştıkları toplumsal algının geniş kitleler tarafından kabul görebileceği versiyonunu hazırlıyorlar.  Hala, halkı aptal ve bir şeyden anlamaz, biatçı ve aidiyetçi sanıyorlar. Halk siyasetin de, siyasetçinin de önüne geçti. Yaşam koşullarının ideolojik koşulların önüne geçtiğini halk anladı, bunlar hala anlamadı.
Kırmızı siyah üniformaları ile kentte boy gösteren Kent Bandosu’nun repertuarında umarız ki İzmir Marşı  bulunuyordur. Biliyorsunuz uğurlamalar bu marşla olur …