Büyükşehir statülü seçim öncesiydi, CHP’li bir İl Genel Meclis üyesi uyarmış “Muğla’yı bekleyen büyük bir yıkım var” demişti. Siyaset o süreçte sandık ve ön seçim derdine düşmüş, herkesin dikkati büyükşehir statülü seçime çevrilmişti.
Öyle de olsa kaçak yapılarla ilgili yapılan haberlerin ardından kamuoyunda seçim sonrasında büyük bir yıkımın gerçekleşeceği kanısı oluşmuştu. Seçim sonrasında koltuğa oturacak büyükşehir belediye başkanını bekleyen büyük sorunların başında kaçak yapılar geliyordu.
O günlerde yayınlanan haberlerde Muğla İl Özel İdare sorumluluk alanında 5 bin 597, il genelinde ise 10 bine yakın kaçak yapı bulunduğu belirtilmişti. O süreçte büyükşehir belediye başkan adayları bu hassas konu hakkında görüş bildirmekten kaçınmışlardı.
Konuyla ilgili çalışmayı yani denetimi dönemin Muğla Özel İdare Genel Sekreterliği, İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü yapmıştı. O süreçte kaçak yapıların tespit ve yıkım işlemleri Valilik takdirindeydi. Dönemin Genel Sekreterliği yıkımların valilik makamının belirleyeceği ödenek ve hazırlayacağı program dâhilinde yapılacağı bilgisini paylaşmıştı.
Bugün İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevine getirilen Genel Sekreter Vekili Veli Çelik basından gelen talep üzerine yazılı bir açıklama yapmıştı. Çelik açıklamasında “Kıyı şeridinde bulunan alanlar yalnızca idaremiz yetki alanında değil, aynı zamanda ilçe ve belde belediyesi sınırları ve mücavir alanları yetki ve sorumluluğunda kalmakta olduğundan ilgili dilekçede talep edilen kıyı şeridinde kalan kaçak yapılara ait bütüncül bir çalışma idaremiz kayıtlarında yer almamaktadır’ demişti. Çelik, bu konudaki sorumluluğun sadece Özel İdare’de değil, ilçe ve belde belediyelerinde olduğuna vurgu yapmıştı.
O gün bu gerçek üzerinden yapılan hesaba göre il genelinde kaçak yapı sayısı 10 bine yakındı. Bu gerçeğin bir başka anlamı daha vardı. 850 bin nüfuslu Muğla’da 200 bin civarında konut bulunduğu varsayıldığında her 100 yapıdan 5’i kaçak yapıydı.
İl Özel İdaresi o dönemin merkezi yönetimini, İl Genel Meclisi de yerel yönetimi temsil ediyordu. Dönemin İl Genel Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu başkanlarından İl Genel Meclis Üyesi İbrahim Şimşek, yıkım kararı olan kaçak yapılara meclis bünyesinde ayrılması gereken ödenek konusunda bir açıklama yapmış, ödeneği neden çıkarmadıklarını şu sözlerle açıklamıştı.
“Gerçekleştirdiğimiz bütçelerde Özel İdare Genel Sekreterliği tarafından teklif edilen kaçak yapıların yıkımıyla ilgili ödenek tekliflerini her defasında değerlendirmeye almadık. Gerekçe olarak da yüz yıllardan bu yana dedelerin atalarının topraklarında yaşayan halkın gerek kendileri, gerekse çocukları için barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla yapmış oldukları evlerinin başlarına yıkılmasını reva görmedik. Çünkü ÖÇK ve SİT adı altında korumaya alınan bu yerlerin gerçek sahiplerinin bu yerleşim alanlarında yaşayan halk olduğuna inanıyoruz. Yıkımlarda sonradan yerleşmiş ticari olarak faaliyet gösterenler değil, bu bölgelerde yaşayan halk etkilenecektir. Ayrıca, biz öteden beri masa başında hazırlanmış olan koruma amaçlı planların yerinde inceleme yapılarak, halkın barınma ve sosyal amaçlı ihtiyaçlarının karşılanması doğrultusunda, yasal düzenleme yapılmasını savunuyoruz”…
O süreçte sorunu aktif olarak işleyen Gazeteci Halil Eğriboyun, Yurt Gazetesinde yayınlanan “Muğla’yı bekleyen Büyük Yıkım” başlıklı haberinde yapılan araştırmalarda kaçak yapıların daha çok kıyı şeridi içinde yer alan köylerde yoğunlaştığına, kaçak yapılara da Özel Çevre Koruma Yasası’nın neden olduğuna dikkat çekmişti.
Eğriboyun’un haberinde şu ifadeler yer almıştı.
“Özel Çevre Koruma alanı içinde kalan köylerde ‘Çivi çakamazsın’ anlayışı içindeki yapılaşma yasağı, kaçak yapılaşmanın çivisini çıkardı. Kaçak yapılar yoğunluklu olarak Özel Çevre Koruma (ÖÇK) birinci ve ikinci derecedeki SİT alanlarında yoğunlaştı. Bu köylerin bulunduğu alanlar ÖÇK bölgesi ve ÖÇK bu köyler ile ilgili olarak gerekli planları yapmadığı ortaya çıktı. Plansızlığın da kaçak yapılaşmayı tetiklediği Muğla kıyı bandı içinde kalan köylerde yıkılan binaların enkazı üzerine yeniden kaçak yapılar yapıldığı tespit edildi. Bu köylerde yaşayan yurttaşlar ‘Devlet yıkacak biz yapacağız’ derken, ‘Bizim başka çaremiz yok. Ya köylerimizi ortadan kaldıracaklar, ya da biz kaçak yaşamaya devam edeceğiz. Biz kendi ülkemizde kaçak konumda bulunuyoruz’ diye tepki gösterdiler. Yurttaşlar, kendilerini ‘Köylerimizde evlenecek bir gencin evinin olması şarttır. Evi olmayan gence kız verilmez. Bu nedenle gençlerimizin mutluluğu için kaçak konumda ev yapmak zorunda kaldık’ şeklinde savundular”…
Konuyu toparlayalım.
CHP’nin iktidar olduğu Muğla İl Genel Meclisi, il genelindeki kaçak yapılarla ilgili geniş bir çalışma yapmıştı. Muğla İl Genel Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu kaçak yapılarla ilgili olarak rapor hazırlamıştı. Düzenlenen raporda; ‘Şu anda kırsal alanda yapılacak herhangi bir planlamada ilgili mevzuata uyma zorunluluğu bulunmakta olup, bu nedenle bu alanlarda herhangi bir planlamaya gidilmemektedir. Yani her anlamda (alışkanlıkları, sosyolojik yapısı, coğrafi konumu, florası, mülkiyet yapısı, yörenin yaşam tarzı) farklılık gösteren köyler şehir gibi düşünülüp belli bir takım standartlara dayanarak planlaması yapılmamaktadır. Bu konuda ÖÇK bir çalışma yapmamaktadır’ denilmişti.
Yıkım ödeneği CHP’nin iktidar olduğu Muğla İl Genel Meclisi’nin genel kurullarında tartışılmış ve her defasında CHP, AKP ve MHP grupları oy birliği böyle bir ödeneğin karşılanmasının mümkün olmadığını belirterek, ödenek talebi reddedilmişti.
Muğla İl Genel Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından hazırlanan raporda kaçak yapılara çözüm üretme çalışmalarının TBMM tarafından yapılması gerektiği vurgulanmıştı.
TBMM’sinin bir an önce gerekli yasal düzenlemeyi yapması gerektiği vurgulanmış “Kaçak yapıları yıkımla ortadan kaldırmak mümkün değildir. Özellikle Özel Çevre Koruma alanları içinde kalan köy kasaba gibi yerleşim birimlerinde yapılaşma yasağı çivi çakamazsın anlayışından çıkarılması gerekmektedir. Buralarda köylülerin kendi mülklerine başını sokacağı bir ev yapma imkânı verilmelidir. Bunun içinde yasal düzenlemeler ihtiyaç vardır. Bu da bizim değil, büyük meclisin görevidir vurgusu yapılmıştı.
O süreçte bir sonuç çıkmamış, bir sonuca ulaşılmamıştı.
Bu gelişmelerin ardından Mart 2014 büyükşehir statülü yerel seçimlerini yaşadık. Büyükşehir yasasıyla İl Özel İdareleri kapatıldı ve hakları yeni kurulan büyükşehir belediyesine devredildi. O süreçte kaleme aldığımız bir yazıda büyükşehir belediye başkanının İl Özel İdare Genel Sekreterliği sorumluluk alanında yıkımı bekleyen 5 bin 597, il genelinde ise toplam 10 bin civarında kaçak yapıyı kucağında bulacağını ifade etmiştik.
Öyle de oldu. Sit Alanları ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri ile ilgili geçtiğimiz günlerde Valilik’te yapılan toplantı da Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün “Kaçak yapılar ateş topu olarak elimizde” açıklaması yaptı.
Biz o gün için bu sorunun gideceği yeri “kucak” olarak tariflemiştik, sonuçta varış noktasında Genel Meclisi kaçak yapılar konusunda tavrını halktan yana koymuş, sorunun çözümü için TBMM’yi işaret etmişti. O günden bugüne ertelenen kaçak yapı sorunu merkezi idare ve yerel idarenin işbirliğinde yeni bir sürece yol alıyor.
43 yıldır çözülemeyen bu sorunun bugün nasıl çözüleceğini merak ediyoruz…
Sonuçta bu ateş topunun birilerini yakacağını biliyoruz…