Bir önceki “Hıyar olmanın alemi yok” başlıklı yazıyı “Siyaset-toplum ilişkisinde; “Siyaseten kurtuluşumuzda bugünkü şartlara göre CHP dışında bir seçenek yoktur” tezi ve inancından vazgeçiyoruz. Ak Parti’nin Yeni Türkiye’si; Ak Partililere, Yeni Türkiye’nin Yeni CHP’si; Cumhuriyet Halk Partililere hayırlı olsun” tespitiyle bitirmiştik.
Tespitle ilgili olarak gelen iletilerde “CHP’yi seçenek olarak görmüyorsan, kimi seçenek olarak görüyorsun?” diye soruluyor.
Biliyoruz ki bu soru; CHP’nin aday belirleme yöntem ve uygulamalarından rahatsızlık duyanlardan geliyor.
CHP’nin genel seçmen yapısı içerisinde yer alan, sol’da duran sosyalistler Haziran genel seçimleri öncesinde kendilerine seçenek arıyor. Birçoğu CHP genel seçmen yapısı içerisindeki geçici misafirliklerine son vermek istiyor.
CHP içerisinde kendisine seçenek arayan ikinci grup ise ulusalcılar.
Ulusalcılar Mart 2014 yerel seçimleri ile başlayan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile devam eden süreçte başlayan tasfiyenin farkında.
Haziran 2015 milletvekili genel seçimlerini bu sürecin son ayağı olarak gören ve tasfiye olacağına inanan ulusalcılar da kendilerine CHP dışında siyasi seçenek arıyorlar.
Birçoğu bu seçim döneminde CHP içerisinde kalmış olsalar bile yakın bir süreçte tasfiye olacaklarına inanıyorlar.
Ulusalcılar, Yeni CHP’de kendilerine yer bulamıyorlar.
CHP içeresindeki ulusalcıların durumu daha sonraya bırakalım.
Bu çok uzun bir hikâye.
Öyle bir günde, bir yazıda bitmez, iki sütuna da sığmaz…
Bugün sol bir parti bulamayan, alternatifsizlikten CHP’ye giden bu haliyle de CHP’ye yeteri kadar destekleyen sol-sosyalist grupları ele alalım.
Biliyorsunuz, CHP genel seçmen yapısı içerisinde geçici misafir statüsünde varlığını bugüne kadar sürdüren sol ve sosyalist gruplar, zorunlu misafirliklerini siyasi seçeneklerinin olmayışına bağlıyorlardı.
Dün böyle düşünüyorlar, zorunlu misafirlik bilinci ve sorumluluğu ile CHP’nin iç işlerine karışmıyorlardı.
Ancak bugün durum değişti.
CHP’nin Mart 2014 yerel seçimlerinde Ankara’dan Mansur Yavaş’ı, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday göstermesi parti içerisindeki sol-sosyalist gruplarda endişeye yol açtı.
Bu süreçte Selahattin Demirtaş’ın ortaya koyduğu eylem ve söylem birliği ile sol-sosyalist grupların büyük çoğunluğu ‘CHP’yi Ak Parti’nin karşı tezi olarak görmekten vazgeçti’.
Sosyalistlere göre; Ak Parti’nin karşısında gerçek muhalefeti HDP yapıyor, deyim yerindeyse Ak Parti’ye kök söktürüyordu.
“Halklara Özgürlük” söylemiyle hareket eden HDP’nin, Ak Parti’nin politikalarını CHP’den daha fazla eleştirmesi, CHP içerisindeki sol-sosyalist gruplara yeni politik bir seçenek yarattı.
HDP seçeneği, CHP içerisindeki sol-sosyalist grupların iyimser ve pragmatik yapısına son verdi.
CHP’nin solcu bir parti olması genel beklentisi içinde olan sol-sosyalist gruplar, CHP’nin muhafazakar bir partiye dönüşmesini içlerine sindiremediler.
“CHP sağcılaşarak değil, solculaşarak oyunu artırabilir” diye düşündüler ancak olmadı, olamadı.
Uzun süredir arayış içinde olan sol-sosyalist gruplar, “sosyalizm nerede?” sorusunun yanıtını sonunda buldu.
Bu noktada CHP içerisinde geçici misafirlik statüsü ile var olan sol-sosyalist gruplar, Haziran 2015 milletvekili seçimlerinde HDP’ye gereken siyasi desteğin sağlayıcısı olmaya hazırlanıyor.
Bu seçim döneminde HDP’nin seçim barajını geçmesini tarihsel bir sorumluluk çerçevesinde değerlendiren sol-sosyalist grupların CHP’deki zorunlu misafirliği sona erecek.
Zira sol’da duran sosyalistlerin büyük bir çoğunluğu politik denklem değişmediği sürece siyasi sonuçların değişmeyeceğinin farkında.
CHP, içinde barındırdığı sol-sosyalist grupların desteği ile Türkiye’nin şiddetle ihtiyaç duyduğu sol-sosyal demokrat bir parti olma şansını yanlış stratejileri, yöntem ve tercihleri nedeniyle yitirdi.
Sosyalistlere göre CHP bu haliyle siyasi seçenek olmaktan çıktı.
Ayakkabının vurduğu yerden ilk ses veren sosyalistler oldu.