Muğla olarak geçtiğimiz Çarşamba günü önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptık. Dört bir yanı sit alanı olan Muğla aynı zamanda özel çevre koruma bölgelerinden birisi. Muğla bu iki özellikten kaynaklanan sorunlarında başkenti.
Sorunların başında kaçak yapılar geliyor.
Geçtiğimiz gün Muğla Valiliği’nde Sit Alanları ve Özel Çevre Kurulu Bölgeleri ile ilgili bir toplantı yapıldı. Toplantıya Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Vali Amir Çiçek ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Osman İyimaya katıldı.
Toplantı’nın açılış konuşmasını yapan Muğla Valisi Amir Çiçek, Muğla’nın çok zengin kıyıları ve kaynakları olduğunu belirterek, ortak akılla çevreyi koruyup yaşatmaları gerektiğini vurguladı. Kıyı alanları ve çevre ile ilgili gerekli kurumların bir araya gelerek karar almamasının vatandaş tarafından yanlış anlaşılacağını kaydeden Vali Çiçek, “Daha doğruyu en sağlıklı şekilde nasıl yaparız onu konuşmalı ve karara varmalıyız” dedi.
Vali Çiçek il yönetiminin ortak akılla yapılmasına işaret etti.
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Osman İyimaya da yaptığı konuşmasında Genel Müdürlük olarak Muğla için farklı bir bakış açısına sahip olduklarını belirterek Muğla için en az zararla en korumacı politikaları üretmek için çalıştıklarına şu sözleri ile dikkat çekti.
“Sürekli olarak bir mevzuat karmaşası ile karşılaşıyoruz. İyi niyetli bile olsanız bu karmaşa yüzünden yanlış bir karar verme ihtimaliniz yükseliyor. Muğla’nın problemlerini biliyoruz. Çözüm üretmek bizim işimiz”.
Konuşmasında Datça Bodrum ve Marmaris bölgeleri için çevre düzeni planı yaptıklarını açıklayan İyimaya, “Bu bölgelerin 10 yıldan fazla süredir çevre planı yoktu. Biz bu çevre planını yaptık ve belediyelerden olsun STK’lardan olsun çok iyi geri bildirimler aldık. Önemli olan plan yapmak değil planı uygulayabilmek. Yapılan plan uygulanmazsa kaçak yapılaşmanın da önüne geçemezsiniz. Biz bu yüzden bölgeye mikro değil makro şekilde bakıyoruz” dedi.
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Osman İyimaya konuşmasında bir il gerçeğinin de altını çizdi. 2004 yılında bu yana Muğla’ya 60 Milyon TL’lik bir kaynak aktardıklarını açıklayan İyimaya “Bizim buraya aktardığımız bu kaynakla içme suyu, altyapı ve kanalizasyon projeleri gerçekleştirildi. Buradaki yaşanan yetki karmaşası büyükşehir yasasının uygulamaya geçmesi nedeniyledir. Bu yüzden kurumlar olarak bir araya gelerek konuşmalı ve fikir alışverişi yapmalıyız” diye konuştu.
Muğla’ya 2004 yılından bu yana içme suyu, altyapı ve kanalizasyon projeleri için 60 milyon TL kaynak aktarıldığını çoğumuz bilmiyorduk. Bu vesile ile öğrenmiş olduk. Bu kaynakla hangi belediyeler ne yaptı? konusuna şimdi girmeyelim. Bu başka bir yazının konusu. O nedenle bu konuyu öteleyelim ve Valilik’te yapılan toplantıya geri dönelim.
Toplantıda Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün’de bir konuşma yaptı. Gürün konuşmasına kaçak yapılar üzerinden başladı. Kaçak yapıları ateş topuna benzeten Gürün, il genelinde koruma alanı içinde 30 yıldır planı yapılmamış bölgeler olduğunu hatırlatarak merkezi idareden gelen iş birliği teklifine sıcak baktığını ve sorunların bu yolla çözülebileceğini ifade etti. Gürün konuya ilişkin şunları söyledi.
“Ortak irade sorunları çözmemizi kolaylaştırır. Planı olmayan bölgelerimiz için hemen plan oluşturmalıyız. Zira 30 yıldır koruma alanında olan ancak planı olmayan bölgelerimiz var. Böyle olunca da vatandaşın kafasında buraya bina mı dikilecek? Burası imara mı açılacak? Burayla kim ilgileniyor? gibi sorular ve obsesif yaklaşımlar oluşuyor” dedi.
Başkan Gürün’ün hekim diliyle yaptığı obsesis tanısının “takıntı” olduğunu belirterek açıklamasına devam edelim.
Konuşmasında büyükşehir yasasını herkesin yeni öğrendiğini (!) bu yüzden yetki ve alan sorumluluğu konusunda sürekli sorunlar yaşandığını kaydeden Başkan Gürün, “Yeni öğrenilmeye başlanan Büyükşehir yasası nedeniyle hangi alan kimin sorumluluğunda belli değil. Biz bu konuda esas olarak hukuku alıyoruz. Kurumsal şovenizmle hareket etmeyelim. Bayrağı buraya diktim, burası benim kimse bana karışamaz demeyelim. Kamuoyu bizden devlete kurumları kol kola girsin bana hizmet etsin beklentisi içerisinde. Kamuoyu bizden yetki alanlarımızla ilgili kurumlar olarak bilek güreşi yapmamızı istemiyor. Kim daha güçlü çatışması yapmayalım. Ancak ortak akılla kol kola girersek ve çözüm üretirsek kamuoyunda güven duygusu oluştururuz” dedi.
Büyükşehir yasası öncesinde İl Özel İdaresi döneminde haklarında yıkım kararı bulunan ancak kararın uygulanmadığı kaçak yapıların bugün ellerinde ateş topuna dönüştüğünü ifade eden Osman Gürün, konunun hassasiyetine şu sözleriyle dikkat çekti.
“Muğla’da maalesef yıllar öncesinden gelen bir kaçak yapı stokumuz var. Özel İdare alanında oluşan haklarında karar alınan ama alınan kararların uygulanmaması nedeniyle ayakta kalan yapılar bunlar. Bu kaçak yapı konusu ateş topu olarak elimizde duruyor. Biz şimdi ne yapacağız bu topu atıp etrafı yakacak mıyız? Yoksa bu yapılaşmayı nasıl durdurur bu yapılaşmanın nasıl önüne geçeriz onu mu konuşacağız. Bu iş kaş kaldırmayla çözülmez. Çok boyutlu bir plan yapılmalıdır. Muğla çok özel bir yer. Muğla’da görev yapmak da çok sorumluluk isteyen bir iş. Benim bir hatam Muğla’yı yanlışa yönlendire bilir mi diyerek değerlendirmeler yapıyorum. Burada alacağımız kararlar örnek teşkil edecek ve model olacaktır.”
Toparlayalım.
Dört bir yanı sitle, özel çevre koruma bölgeleriyle çevrili Muğla’nın şehircilik anlamında en temel sorunlarından birisi kaçak yapılardır. Özel İdare döneminden büyük şehire miras kalan bu kronik sorun yerel otoritenin çaba ve gayretleri ile çözüme kavuşamaz. Sorunun çözümü için merkezi otoritenin işbirliği şart. Geçtiğimiz gün Valilik bünyesinde yapılan toplantı uzunca süredir beklediğimiz iş birliği için bir fırsat yarattı. Bu işbirliği ile sayıları binleri bulan hukuk dışı uygulamaya son verilebilir.
Bu noktada merkezi ve yerel otoritenin işbirliğinde hazırlanacak yeni planlama ile kaçak cennetine dönen Muğla’da korumacılık ve şehircilik anlamında son elli yılın en büyük uygulamasına başlayabilir.
İşe Yalıtalan olarak anılan Yalıkavak’tan başlanabilir…