İlginç olan şu ki;
HDP’nin seçim bölgesi Muğla’da oy almadığı bir ilçe yok.
HDP, 13 ilçenin tamamından oy aldı.
Bodrum; 9 bin 160
Dalaman; 674
Datça; Bin 143
Fethiye; 2 bin 891
Kavaklıdere; 58,
Köyceğiz; 525,
Marmaris; 3 bin 547;
Menteşe; 3 bin 285,
Milas; 4 bin 643,
Ortaca; Bin 20,
Seydikemer; 459,
Ula; 537,
Yatağan; 648 olmak üzere HDP Muğla’da yüzde 5,09 oranla toplamda 28 bin 590 oyun sahibi oldu.
2011 genel seçimlerinde HDP’nin desteklediği Şehbal Şenyurt yüzde 0.77 oranla 4033 oy almıştı.
Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’la yüzde 4.13 oy oranıyla 21 bin 101 oya ulaşan HDP, 7 Haziran milletvekili genel seçimlerinde Muğla’da yüzde 5.09 oranla oyunu 28 bin 590’na yükseltti.
Biliyoruz ki HDP, seçimin yüzde 10’luk ölümcül barajını emanet oylarla yıktı.
Peki, Muğla’da HDP’ye emanet oyu kim verdi, emanet oy nereden gitti?
Emanet oyu sadece CHP içerisindeki sol-sosyalist gruplar vermedi.
Ya kim verdi?
Oyların büyük bir çoğunluğu bu seçimde Ak Parti’den kurtulmak isteyen CHPlilerden, CHP’den gitti.
HDP ölümcül barajı yıktı ve uzun yıllar sonra ilk defa iktidar partisi olarak Ak Parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişemedi.
Ak Parti’nin yetkileri artırma planları altüst oldu.
Seçim sonuçlarına göre Ak Parti, seçimden birinci çıkmış olsa da 2015 seçimleriyle parti büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Bırakın Anayasayı değiştirecek çoğunluğu, başkanlık sistemini Ak Parti ilk kez koalisyona gitmekle yüz yüze kaldı.
Birilerinin daha fazla güç hayali iktidardaki Ak Parti’nin 10 yıldan fazla bir süredir ilk defa en kötü sonucu almasıyla sona erdi.
Ya da şimdilik bu hayal ertelendi.
Yunanistan’da Syriza,
İspanya’da Podemos nasıl siyasetin taşlarını yerinden oynattıysa Türkiye’de 7 Haziran seçimleriyle HDP yüzde 10’luk ölümcül barajı yıkarak taşları yerinden oynattı.
Seçim sonuçlarına yönelik bahis oynayanlar kaybetti.
Sandık sonuçlarına göre Türkiye bir kez daha muhafazakar bir ülke olduğunu gösterse de; Ilımlı İslam modeli ve Osmanlıcılık konusunda el frenini çekti.
Seçmen Ak Parti’ye “O kadar da değil” dedi…
“Parlamenter sistemde kal” hatırlatması yaptı.
Buraya kadar tamam.
HDP ölümcül barajı şöyle ya da böyle geçerek büyük bir iş başardı ve meclise girdi. Ancak şimdi HDP’nin önünde yıkması gereken bir engel daha var.
Halklar ve özgürlükler söylemiyle hareket eden HDP, siyasi meşruiyetini evrensel değerler ve kriterler üzerinden inşa etmek, “BİZ’ler Meclise” sloganının içini kamu vicdanında tereddütsüz doldurmak zorunda.
Bu ne demek?
Bu şu demek:
PKK’nın silah bırakması, örgütü dağdan barışın hüküm sürdüğü ovaya indirme görevi artık HDP’nin sorumluluğundadır.
HDP’nin yüzde 10 barajını yıkmasıyla iş artık çözüm sürecinin ötesine taşınmıştır.
HDP kendine oy verenlere karşı sorumluluk hissediyorsa, kısa vadede bu konuda sonuca yönelik çabasını ve iyi niyetini ortaya koymak zorunda.
Biliyorsunuz seçim sonuçları koalisyonu zorunlu kıldı.
Eğer koalisyon görüşmelerinden bir sonuç çıkmazsa ki bu gün için öyle görünüyor, Türkiye erken seçime gidebilir.
Bir sonraki seçim; erken bile olsa (!) o seçimden bugünün siyasi tablonun çıkmasının bir garantisi yok.
Zira her seçimin kendi içi koşulları ve dinamikleri var.
HDP kendisinden beklenen bu adımı atmazsa bu seçimin diğer pozitif aktörü MHP, HDP’yi Anayasa’nın dışında tutmak amacıyla kendisine önerilen işbirliğine ya da senaryolara ‘evet’ diyebilir.
Özgürlükler; HDP’nin kendi tabanının,
Barış; HDP’ye oy verenlerin genel beklentisidir.
Bir tespitle sonlayalım.
Birileri kendini bu seçimin galibi görebilir.
Ancak bu seçimin gerçek galibi yüzde 10’luk ölümcül barajı yıkıp geçen, otoriter bir sistem hayalini bloke eden HDP’dir.
Bu başarının içinde HDP’ye oy veren Muğla solcuları ve sosyalistleri de vardır…