Kaçak yollarla Türkiye’den geçiş, geçen yıla oranla yüzde 150 artarken, Muğla kaçak geçişin transit merkezine dönmüşken, umuda süren yolculuk büyük bir trajedi ile sonlanırken, Muğla Valiliği, Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere kentin tüm dinamiklerinin biraz daha sorumluluk alması gerektiğini ifade etmiştik.
Muğla Valiliği ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin yasa dışı yollardan ilkel araç ve gereçlerle Yunanistan’a geçmek isterken yaşamını yitiren Suriye uyruklu vatandaşların cenaze defin işlerini cenaze yönetmeliğine uygun olarak yapması, birileri için sorumluluk anlamına gelebilir ve yeterli görülebilir.
Bizim bahsettiğimiz sorumluluk, bu sorumluluk değildir.
Geçtiğimiz gün o trajik olayın ardından Muğla Vali Yardımcısı Ekrem Aylanç’ın “Takdir edersiniz ki her insan başına bir güvenlik görevlisi koyamazsınız. İnsanlar önce yasalara uymayı kabul edecekler ondan sonra yasaların kendileri lehine işlemesini talep edecekler” şeklindeki açıklaması, bize bir sorumluluk tarifi yapsa da bizim bahsettiğimiz sorumluluk bu da değildir.
Biliyorsunuz Bodrum ilçesinde 12 göçmenin ölümüyle sonuçlanan faciayla ilgili olarak Suriye uyruklu 4 organizatör gözaltına alındı.
Sormamız gereken soru şu;
Bodrum, Akyarlar mevkiinde Suriye uyruklu 4 kişi, elini kolunu sallayarak nasıl tacirlik yapabiliyor?
Nasıl oluyor da göçmenlere şişme bot satabiliyor.
Peki (!)
Şişme botları tacirlere kim satıyor?
Tacirler şişme botları;
Yunanistan’dan mı ithal ediyor?
Sorumluluktan neyi kast ettiğimizi bir örneklemeyle açıklayalım.
Daha sezonun başında Suriyeli göçmenlerin kıyılarımızı ve özellikle Bodrum’un orta yerini mesken tutmasıyla başlayan rezervasyon iptalleri ile bölge turizmi ilk şoku yaşadı.
Bu süreçte önlem alınması için basın yoluyla yapılan uyarılar ne yazık ki dikkate alınmadı.
Konu hassastı ve acil önlem alınması, güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekiyordu.
Konuyu kaleme alan gazetecilerin köşe yazıları “ortalığı karıştırmak” olarak nitelendirildi.
Resmi kurumlardan bu süreçte acil eylem planını devreye sokması beklendi.
Ama olmadı.
İlin merkezi idaresi valiliğin yetki ve sorumluluğunda, ilin yerel idaresi ise büyükşehir belediyesinin yetki ve sorumluluk alanındaydı.
Bu süreçte kriz yönetimi devreye sokulamadı.
Bodrum’un orta yerini mesken tutan Suriyeli göçmenlerin fiziki şartları daha uygun bölgelere gönderilmesi işinin büyük bir kısmını bölge esnafı ve turizm işletmeleri üstlendi.
Üç otuz maaşa 24 saat görev yapan polislerin Suriyeli göçmenlere kendi ceplerinden aldığı erzak henüz hafızalarımızdan silinmedi.
Suriyeli göçmenler Bodrum’dan polise ve esnafa sarılarak gözyaşlarıyla ayrıldı.
Yetmedi (!)
Yaşanan ilk krizin ardından ülke genelinde artan terör saldırıları, siyasetin beceriksizliğinden kaynaklanan siyasi belirsizlik bölge turizmine son darbeyi indirdi.
İşte bu süreçte zor günler geçiren turizm işletmeleri ve bölge esnafının imdadına üç belediye başkanı yetişti.
Bodrum, Marmaris ve Fethiye Belediye Başkanları bu süreçte sorumluluk aldılar, kendilerini sorumlu hissettiler ve bölge turizmini canlandırmak, kayıpları telafi etmek adına okulların 14 Eylül yerine Kurban Bayramı’ndan sonra 28 Eylül’de açılması teklifinde bulundular.
Taleplerini Ankara’ya ilettiler.
Öneri iki bakanlık ve başbakanlık tarafından kabul edildi ve okulların açılması bayramdan sonraya ertelendi.
Böylece bitme noktasına gelen turizmin ömrü uzatılmış oldu, umutlar bayram rezervasyonlarıyla yeniden yeşerdi.
Ne yazık ki o süreçte böylesine önemli bir karara ilişkin ne Muğla Valiliği’nden ne de Muğla Büyükşehir Belediyesi’den tek satır açıklama gelmedi.
Eğer üç belediye başkanı kendilerini bu konuda sorumlu hissetmeseler böyle bir kararın alınması mümkün değildi.
Yetkinin sorumluluğu beraberinde getirdiğini hatırlatarak sonlayalım.