Kent Yazıları kenti ve kentliyi yazar, siyaseti yazar. Formatı sosyolojik bir temele oturan yazılar topluma taraftır. Kent Yazıları bu taraflık konusunda oldukça da radikaldir. Akrabalık, hısımlık, tanışıklık, dinlemez. Hatır gönüle bakmaz. Bu yanı ile kendi zemininde oturan bir özgürlüğün sahibidir. Sahibinin sesidir, alameti-farikadır. Kent Yazıları bağımsız ve taraftır. Kentin toplumsal algısının peşindedir, onu yaratmaya çalışır. Halka rağmen halk adına bir şeyler yaptığını iddia edenlerin düşmanıdır. Sahtekârları ve yalancıları sevmez. Eleştiri dozunun sertliği bu anlayışın ürünüdür. Kent ve hizmetin en önemli aracı kurumları olarak bilinen siyasi partiler iyi yönetilmezken, Kent Yazıları bu tür hayal kırıklıklarına cevap verilen bir platformdur. “Siyaseti ticaretin önüne çıkarmak iyi değildir” diyen zihniyeti sorgular. Bu tür anlayışın siyaseti kendi zemininden uzaklaştıracağını bilir ve buna tahammül göstermez. Siyaseti ticaretin üst kimliğine koyup, işine gücüne bakan siyasetçi tipinden de nefret eder. Kent Yazıları yönetici siyasetçinin bu türünden oluşan (sözüm ona) siyasi gücü kâğıttan asker görür. Bu suni türün köklerinde ideolojik bir temele ve inanca rastlanamayacağını bilir. Kent Yazıları, varlıklarını tesadüfen, siyasetteki zemin kaymalarına borçlu olan bu siyasetçi tipinin oportünist (Fırsatçı, her türlü durumda kendi çıkarını gözetip bir kâr sağlama peşinde olan insan modeli) olduğunu bu anlayışa göre siyasette var olmak adına el etek öptüğünü, secdeye gittiğini bilir. Aynı anda modernliğin ve muhafazakârlığın bütün gereklerini yerine getirenlerin siyasetle olan ilişkilerinde üst kimliğinde neyin yer aldığının farkındadır. Kent Yazıları külyutmaz. Kent Yazıları bu tür siyasetçi tipinin siyasi arabuluculuğuna saygı duymaz, ona güvenmez. Çünkü bu arabuluculuğun hiçbir yerinde halk olmadığını, siyaset ve teşkilat olmadığını bilir. Siyasetin amaç değil, dönemsel olarak ele geçirilmiş bir fırsat, bir araç olarak algılanmasına katlanamaz. Kent Yazıları siyasetin, seçilmenin ve hizmetin temel prensibinin halk olduğunu adama unutturmaz. Unutanları silkeler, kendine getirir. Kent Yazıları ancak “halka hizmetkâr olmayı baştan kabul eden, varlığını bunun üzerine adayanları” siyasetçi olarak görür. Ticari efendilik için yapılan siyasetin, toplumsal bir boyutu, tarihsel bir derinliği olmayacağını bilir. Siyasi bir partinin buna kurban edilmesine göz yummaz, görevini yapar. Kent Yazıları, diğer tüm insani ve vicdani kriterler gibi kriterlerini temeli ahlak olan bir yapıdan alır. Bu yanı ile Kent Yazıları “kargadan başka kuş tanımaz”.
Bu köşede yer alan görüşlerden rahatsız olanların sayıları gün gittikçe artıyor. Bizim için sorun değil. Ancak işin ilginç bir yanı var. Kent Yazıları’ndan hem iktidar, hem muhalefet rahatsız. Birbirilerinin yöntem ve uygulamalarını eleştirerek mevcudiyetini sürdürmesi beklenen, siyaseti refleksler üzerine kurması gereken yerel iktidar ve yerel muhalefet, birbirilerinden değil birer gün arayla yazdıklarımızdan dolayı bizden şikâyet eder durumda. Bu işte bir terslik var ve bu terslik inanın bizden kaynaklanmıyor. Bunlar I. Mehmed dönemi anlaşmaları. “Siyasete fazla müdahil olma, kollan, yaşam ve ticari alanlar yarat, ancak şu siyasete, eleştiriye girme, onları bir kenarda bırak.”
I. Memed dönemi ve o dönemin anlaşmaları bitti. Bu dönemin uzantıları sıranın kendilerine geldiğini biliyor. Siyaset “ustasının, erbabının” elinde yeniden şekilleniyor. Siyaset nihayet kendi zeminine oturuyor, ehil olmayanın elinden kurtarılıyor.