Okur soruyor: “CHP’de kongreler süreci yaşanıyor ancak siz ilçe kongrelerine ve adaylara yönelik tek bir satır yazmıyorsunuz? Biz CHP’deki gelişmeleri sizin yazılarınızdan takip ediyorduk? Önceden yazardınız, şimdi ne oldu da yazmıyorsunuz? ”…
CHP’nin kongreler sürecini ya da adaylarını yazmamanın (!) özel bir nedeni yok.
CHP’yi her açıdan değerlendirdiğimiz yazıları daha önceden kerelerce kaleme aldık.
Yaklaşan Ocak kurultayı konusunda görüşlerimizi de sizlerle paylaştık.
Biliyorsunuz ki; CHP’de aday belirleme yöntemleri konusunda sürekli olarak parti içi demokrasiyi, ön seçimi ve sandığı savunduk.
Örgütsel emeğe dikkat çektik ve sandık dışındaki uygulamaların tamamını reddettik.
Atama, kaydırma, kontenjan, fermuar, jartier ve kopça gibi antidemokratik yöntemleri CHP’ye hiç yakıştırmadık.
İlçe, il, belediye başkan adaylarının ve milletvekillerinin delege bazında değil, üye bazında belirlenmesi gerektiğini vurguladık.
Sonuçta CHP siyasi bir kurum ve bu kurumu gazeteciler değil, siyasetçiler yönetiyor.
CHP, gazetecilerin ve fikir adamlarının yazılarına itibar etmiş olsaydı, bunu çok önceden Altan Öymen döneminde yapardı.
Hatırlayınız, 1999’da Marmara depremi ile birlikte CHP’de de siyasi bir deprem olmuş, CHP 99 seçimlerinde adeta yerle bir olmuştu.
18 Nisan 1999’da CHP’nin meclis dışında kalması nedeniyle Genel Başkanlıktan istifa eden Deniz Baykal‘ın ardından 23 Mayıs 1999 tarihinde düzenlenen 27. Olağanüstü kurultayda Gazeteci-Milletvekili Altan Öymen, Genel Başkanlığa seçilmişti.
Ancak Öymen bu görevi 15 ay sürdürebilmiş, 30 Eylül 2000 tarihinde yapılan kurultayda genel başkanlığı tekrar Deniz Baykal‘a devretmişti.
Gazetecilik mesleğinden milletvekilliğine, oradan da CHP Genel Başkanlığına seçilen Sayın Altan Öymen abimiz bile genel başkanlık koltuğunda oturmasına ve elinde genel başkanlık yetkisi olmasına karşın parti içindeki statik, sürer durumcu yapıyı geçememişti.
Altan Öymen gibi usta bir gazeteci ve siyasetçi bile, üstelik genel başkan sıfatıyla CHP’de etkili olamamışken, bizim gibi sınırları taşra ile belirlenmiş gazetecilerin fikir ve görüşlerinin köklü değişikliklere neden olamayacağı bal gibi ortadadır.
Yazdıklarımız ne yazık ki bir grup meraklının elinde ‘kelebek’ etkisi yaratmanın ötesine geçememektedir.
Bu nedenle biz CHP’ye yönelik ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim CHP kendi bildiğini yapmaya devam etmektedir.
Kurultay öncesinde, kongreler sürecinde CHP’ye yönelik yazıları kaleme almamamızın asıl nedeni budur.
Zira ortada CHP’nin mevcut durumundan örgütsel bir harekete dönüşecek bir memnuniyetsizlik yoktur.
Eğer öyle olsaydı olağanüstü kurultayı isteyen muhalif gruplar, kurultayın erkene alınması için gerekli olan yeterli imza sayısına ulaşır, CHP genel merkezinin önüne bu imzaları koyardı.
CHP’de parti içi demokrasi isteyen muhalefetin örgütsel karşılığı vardır.
Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki bu karşılığın kitlesel bir yanı yoktur.
Günümüz CHP’sinde gelinen noktada; alan da veren de halinden memnundur.
Kenti ve siyaseti yazan bir gazeteci olarak elbette eleştirmekten, yazıp çizmekten vazgeçmeyeceğiz.
Kongreler ve kurultay sürecinde bizden CHP’ yazıları bekleyenlerin parti içi demokrasi sorununun bir gazeteci sorunu olmanın ötesinde, örgütsel bir sorun olduğunu fark etmelerini bekliyoruz.
2009 yılından 2014 büyükşehir statülü seçimlere, oradan da bu güne CHP yerel örgütlerini, genel merkezin yöntem ve uygulamalarını yeteri kadar eleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Sürekli avcıların kazandığı bir yerde (!) ısrarla aslanı savunmanın artık bir anlamı olmadığını biliyoruz.
CHP’nin halinden memnun yapısının bin yazıyla bile değişmeyeceği gerçeğinden ve düşüncesinden yola çıkarak, ilçe kongrelerinde göreve gelen yeni yönetimlerin tamamına başarılar diliyoruz.
Hepsinin CHP’ye hizmet etmek için aday olduğunu ve seçildiğini biliyoruz (!)….