MUĞLA’NIN ÇATI DAVASI -II-
Muğla’da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik hazırlanan Çatı Davası İddianamesinin yereldeki önemini yazmaya devam.
Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Çatı Davası İddianamesi ile başlayacak yeni süreç, yerelde siyasette ve iş dünyasında FETÖ ile iltisaklı kişi ve kurumların tespiti açısından önemli.
Muğla Çatı İddianamesinin bir numaralı sanığı; S. Hoca olarak anılan S.D.
Ancak S. Hoca, örgütün sırra kadem basan isimleri arasında yer alıyor.
Biliyorsunuz iddianameye ilişkin soruşturmaya; Muğla’da faaliyet gösteren kurumların ortakları, örgütün sözde il imamı ve yardımcısı olan kişiler ve mütevelli heyeti de dahil edildi.
Beklentimiz; FETÖ örgütüne ait okul, dershane ve yurtlar, himmet, kurban ve bağış gibi paraları toplayanların, örgüt toplantılarına katılanların, örgütle irtibatı bulunanların itirafçı beyanları ile deşifre edilmesi.
Biliyoruz ki FETÖ’nün bürokrasideki gücü 15 Temmuz sonrası büyük ölçüde kırıldı.
Ancak, örgütün hala güçlü ve tehlikeli bir yapısının olduğu öne sürülüyor.
İş henüz bitmedi.
15 Temmuz’la başlayan süreçte kendini bir şekilde kamufle edenler, henüz yakayı ele vermedi.
Devletin kılcal damarlarına kadar girmiş bu örgütün parçalı, çok merkezli yapısı hâlâ büyük bir tehlike arz ediyor.
Peki;
Devletin kılcal damarlarına girenler (!)
Muğla’nın kılcal damarlarına girmediler mi?
Girdiler.
Eğitimle, öğretimle, sivil toplumla, ticari işletmelerle ile girdiler.
Bürokrasiye, yerel yönetimlere, yargıya, emniyet teşkilatına, orduya ve iş dünyasına kadar, Muğla’da da her yere girdiler.
Unutulmasın ki;
Muğla’da bir dönem FETÖ’cü bir vali (!)
Bir dönemde FETÖ’cü bir emniyet müdürü görev yaptı.
Bu karanlık sürecin ilişkileri henüz aydınlatılmadı.
Mutlaka hatırlayanlar çıkacaktır;
“Muğla FETÖ’nün serbest bölgesi” tespiti de işte o süreçte gelmişti.
Hücre tipi yapılanmaya sahip FETÖ, görünmeyen hiyerarşi sistemi ile bu kentte de sinsi bir yılan gibi varlığını sürdürdü.
Kentle, kentli ile sosyal ilişkilerini sıcak tutan örgüt; finans kaynakları olan himmet, kurban bağışı ve dersane-yurt gelirleri adı altında bir çok gelir elde etti.
Hatta iş o kadar ileri gitti ki; Muğla’daki mermercilik sektörünün ‘FETÖ’nün izni olmadan yurt dışına bir metre mermer ihraç edemediği’ bile iddia edildi.
Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 360 sayfalık çatı iddianamesinde, örgütün Muğla’daki mali yapısına ilişkin deliller aslında herşeyi açıklıyor.
Örgüte ait çek, senet ve himmet gelirlerinin güvenilir örgüt üyelerinin adlarına kayıtlı banka hesapları üzerinden nakde çevrilerek örgütün para kuryesine verilmesi (!)
Kurye tarafından da örgütün bağlı bulunduğu Denizli veya İzmir’deki üst düzey yöneticilere elden teslim edildiği (!)
Bu yöntemle 4 örgüt üyesinin hesabına yatırılan himmet gelirlerinin 3 milyon TL olduğu (!)
Soruşturma kapsamında bir iş adamının 2014 yılı Ocak ayında sözde il imamı İ.K.’nin emri ile 1 milyon 63 bin ABD doları nakit parayı altı örgüt üyesine teslim ettiği (!)
Bu örgüt üyelerinin parayı Bank Asya’ya destek olunması için bankaya yatırdıkları (!) bilgileri çatı iddianamesinde yer aldı.
Uzatmayalım.
Bir dönem Muğla’nın siyaset ve iş dünyasının çatısına hükmeden bu hain terör örgütü bugün, Çatı Davası İddianamesi ile yargı önünde hesap verecek.
Çatı Davası İddianamesinin yereldeki önemini yazmaya devam edeceğimizi belirterek, şimdilik sonlayalım.