SEÇİM SİSTEMİ DEĞİŞİYOR -II-
Referandum öncesi 2017 Ocak ayı içerisinde Cumhurbaşkanlığı sisteminin onaylanması halinde, yeni hükümet sistemiyle uyumlu bir işleyiş için seçim sisteminin değişeceği gündeme getirilmişti. O süreçte masada 3 seçenek vardı.
İlk kez Turgut Özal döneminde uygulanan daraltılmış bölge seçim sistemi de seçenekler arasında yer almış, yüzde 10’luk seçim barajının düşürülerek mevcut sistemin aynen korunması da tartışılmıştı.
Hatırlayınız o süreçte, milletvekilinin parti genel merkeziyle olan irtibatını zayıflatacağı ve etnik temelli partilerin belli bölgelerdeki hakimiyetini pekiştireceği gerekçesiyle dar bölge seçim sistemine pek sıcak bakılmamış bu nedenle de ‘daraltılmış bölge’ seçeneği üzerinde durulmuştu.
Zira Ak Parti kurmayları ‘dar bölge sistemine’ kaygılı yaklaşmışlardı.
İngiliz modeli olarak bilenen dar bölge modelinde, ülkenin parlamentodaki milletvekili sayısı kadar seçim bölgelerine ayrılması öngörülmüş buna göre 2019’da uygulanması planlanan Cumhurbaşkanlığı sisteminde milletvekili sayısının 600’e çıkmasından dolayı Türkiye’nin 600 seçim çevresine bölüneceği ifade edilmişti.
Bu ‘seçim çevresinde en çok oyu alan partinin adayı milletvekili seçilecek’ anlamına geliyordu.
Dar bölge modelinde milletvekilinin kendi seçmeniyle bütünleşerek genel başkan karşısında daha güçlü hale gelmesi, ötesinde dar bölgede bağımsız adaylarına seçilmesine şans vermesi, temel kaygıları oluşturmuştu.
Kimi siyaset biliciler, dar bölge sistemini belediye başkanlığı seçimlerine benzetmiş, belli partilerin birinci oldukları bölgelerde tüm milletvekilliklerini kazanabileceğini öne sürmüştü.
Yine aynı süreçte, siyasi riskleri nedeniyle dar bölge sistemi yerine, ‘daraltılmış bölge’ sisteminin daha uygun olduğu savunulmuştu.
Zira daraltılmış bölge sistemi ile siyasi partiler her seçim çevresinde birden fazla milletvekilliği için yarışabiliyordu.
Türkiye’de ilk kez Turgut Özal döneminde 1987 ve 1991 seçimlerinde uygulanan daraltılmış bölge seçim sistemi ile ‘aslında ne olacağını?’ tanıdık bir isim açıklamış ve kamuoyunu aydınlatmıştı.
Bu isim; CHP’nin Hukukçu Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan’dı.
Aldan, Ocak ayı içerisinde bu sisteme ilişkin kaygılarını çeşitli yayın kurumlarında dile getirmişti.
Muğla Milletvekili Aldan, daraltılmış bölge modelinin uygulanması halinde Türkiye genelinde en yüksek oyu alan AK Parti’nin milletvekili sayısını daha da arttıracağını (!) CHP’nin ise sabit kalacağını öne sürmüştü. Ayrıca Aldan, batıdaki büyük kentlerde vekil çıkarmakta sıkıntı yaşayacak olan HDP’nin Doğu ve Güneydoğu’daki kazanımlarla bu kaybını telafi edebileceğini belirtmiş, ötesinde MHP’nin daraltılmış bölgede 18’e yakın milletvekili kaybedeceğini öne sürmüştü.
Bu tespit ve açıklamaların yapıldığı; 2017 Ocak ayı üzerinden 10 ay (!) 2017 Nisan ayında yapılan referandumun üzerinden de tam 6 ay geçti.
Nisan ayı içerisinde yapılan referandumla parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi ve Ak Parti kurmayları uyum yasaları adı altında çok sayıda kanunda değişiklik yapılması için kolları sıvadı.
Siyasi Partiler Yasası ile Seçim Yasası yeni sistem için gerekli olan değişimin merkezine alındı.
Ak Parti kurmaylarından Daraltılmış Tercihli Sistem çalışması (!) işte bu süreçte geldi.
***
Bir konuya açıklık getirerek bitirelim.
Seçim sistemi değişikliğine ilişkin yazılar, durup dururken kaleme alınmadı.
Yeni sistemin meşruiyetini sağlayacak uyum yasalarını aylardır ilgi ile takip ediyor, seçim sistemi ve siyasi partiler kanununda yapılacak değişiklikleri de dört gözle bekliyorduk.
Bize göre; yerelde ve genelde, Türkiye’de yaşanan sorunların temelini; ‘siyasi partiler yasası, seçim yasası ve mahalli idareler yasası’ oluşturuyor.
Bu konudaki her bir gelişme, bu nedenle ilgimizi çekiyor.
Yarın; ‘Daraltılmış Tercihli Sistem yöntemi ile genel merkezlerin değil, halkın sıralaması önemli’ yazısıyla devam edelim…