Uzun zamandır değişmesini istediğimiz çok şey var.
Yasalar, politikalar ve uygulamalar var değişmesini istediğimiz.
Yaşamımızı çevreleyen, yaşamın çerçevesini çizen.
İsteğimiz demokratik, özgür bir ülkede, özgür bir kentte yaşamak.
Bunun için yazıyor ve çiziyoruz.
Bize dayatılan çerçevenin yeniden ele alınması için yazıyoruz.
Hak ve özgürlüklerimiz garanti altına alınsın diye.
Denetleme çerçevesinden somut önerileri bu nedenle kaleme alıyoruz.
Yönetimlerde şeffaflık, katılımcılık, hesap verebilirlik temel kriterlerimizden bazıları.
Siyasi partiler reformu, seçim reformu, yasama reformu, yargı reformu, yerel yönetimler reformu, kişi beyanına, temel hak ve özgürlüklere dayalı anayasa ise evrensel temelli kriterlerimiz.
Yaşamımızı, günlük hayatımızı doğrudan etkileyen alanlarla ilgili, iş olsun diye yazmıyoruz.
Ülkeye ve kente yönelik demokrasi ve özgürlük temelli önerilerimiz müzakere edilsin, tartışılsın, toplumda karşılığını bulsun istiyoruz.
Tartışmalar sonucunda öneriler somutlaşsın, gerekirse değişiklik yapılsın, demokratik koşullar yerine getirilsin diye çaba gösteriyoruz.
Yazılarımızı denetleme ve denge unsurları içerisinde görenlerin takdiri, denetleme ve denge unsurunun dışında görenlerin eleştirileri ile yola ve yazmaya devam ediyoruz.
Başta analistleri, akademisyenleri, sivil toplum örgütlerini, kanaat önderlerini bu nedenle çok önemsiyoruz.
Kent yazarları olarak denetlemeyi, kenti yazanlar olarak dengeyi inşa etmeye çalışıyoruz.
Toplumsal dengenin oluşmasında denetimin, denetlemenin zorunlu olduğuna inanıyor, bunun dışındaki yöntemleri tercih edenlerin, denetim ve denge mekanizmalarından kurtulmaya çalıştıklarını biliyoruz.
Bu nedenle farklı fikirlerin bir arada yaşamasını, farklı fikirlere saygı duyulmasını kent demokrasisinden saymayanların karşısında bir tehdit durumundayız.
Kenti yazan, kentin denetim mekanizmasını demokrasi üzerine oluşturmaya çalışan, eleştiren, soran sorgulayan birkaç kişiden birisi olarak;
Doğrudan teminle ticaret, doğrudan teminle siyaset yapanların şimdi de doğrudan teminle medya inşa etmeye çalışmalarını talihsizlikten öte bir densizlik, densizlikten de öte büyük bir demokrasi ayıbı olarak görüyoruz.
Gazeteci Yazar Özcan Özgür, Özgürce köşesinde yayınladığı yazılar nedeniyle CHP’den ihraç istemiyle disipline sevk edildi. Yazılarında parti yöneticilerini ve partiyi küçük düşürdüğü iddiasıyla kendisinden savunma istendi.
Sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen bir yapı inşa ederek kenti ve kentliyi uyuşturmayı becerenler, siyaseti toplumdan uzaklaştırarak işlevsiz hale getirenler şimdi de gazetecilik mesleğini uyuşturmaya, doğrudan temin yoluyla medya oluşturmaya çalışıyorlar.
Özcan Özgür’ün bir partili olarak CHP’yi eleştirme hakkı olmadığını savunanların asıl hedefi denetimsiz ve eleştirisiz kalmak.
Özcan Özgür 40 yıllık CHP’lidir,
40 yıldır da gazetecidir.
Özcan Özgür’ü bugün “ikisinden birisini tercih et” noktasına getirenler biliyoruz ki Özcan Özgür kadar CHP’li değildir.
İnsanlar tercihleriyle yaşarlar, tercihleriyle var olurlar.
Umuyoruz ki Özcan Özgür bu zorlu süreçte seçimini demokrasiden ve özgürlüklerden yana kullanacaktır.
Çünkü gazetecilik, entelektüel boyuttan, evrensel boyuttan soyutlanamaz.
Demokrasiyi teşkil eden farklı fikirlerin, farklı görüş ve düşüncelerin cezalandırıldığı bir süreçte yöntem ve uygulamalarıyla bu yarışın dışında kalmayan, 40 yıllık parti üyesini, bunca çaba ve emeğin sahibi Özcan Özgür’ü “eleştiriyor” diyerek disipline sevk eden CHP yönetimini kutlamak gerek.
Her ne olursa olsun, bu işten hangi sonuç çıkarsa çıksın biliyoruz ki bundan sonraki süreç; dengesiz ve denetimsiz bir kent yaratmanın peşinde koşanlarla, kentin demokrasisini korumaya çalışanlar arasındaki çelişkilerle geçecektir.
Yazılarımızı denetleme ve denge unsurları içerisinde görenlerin takdiri ile yazmaya ve çizmeye devam edeceğimizi belirtelim ve bir soru ile bitirelim.
Diyelim ki Özcan Özgür’ün elinden üyeliğini aldınız (!)
Peki kalemini nasıl alacaksınız?