AK PARTİ’DE POLEMİK DEVAM EDİYOR
Ak Parti İl Başkanı Kadem Mete’nin ilçe kongrelerine ve ilçe başkan adaylarına yönelik açıklamalarını içeren “Ak Parti Kadroları Yenileniyor” başlıklı yazıya Yusuf Kayacık’tan gelen; “Kimse köpeksiz köy sanmasın Muğla’mızı ve deyneksiz gezmeye kalkmasın, yoksa sonuçlarına katlanır, katlanacak” şeklindeki ileti ile başlayan polemik devam ediyor.
“Yusuf Kayacık’tan Gelen İleti, Neye İşaret Ediyor” başlığı taşıyan yazı ile devam eden polemik Ak Parti İl Başkanı Kadem Mete’den gelen; “Nejat bey, bizim ‘it ürür kervan yürür’ sözüne alınanlar kendileri ‘Muğla’yı köpeksiz köy sanıp değneksiz dolaşmasınlar’ diyebiliyormuş. Teşbih de bulunmayı öğrenmişler demek. Bu arada kimse merak etmesin köpekler içinde, onların sahipleri içinde değnekten alasına sahibiz” açıklamasıyla devam etti.
Bu ilginç rekabet üzerine ‘Selamünaleyküm, Be Aleykümselam’ başlıklı yazıyı kaleme almış ve yazıda; “Ak Parti içindeki rekabetin bizim üzerimizden yapılıyor olmasına sevinmedik. Bunu bir fırsat görmedik. Bizim gördüğümüz; parti içindeki yerel rekabetin neden olduğu tartışmaların diplomasi dilinin dışına çıktığı” tespitinde bulunmuştuk.
Bu tespitle aslında tartışmada ‘diplomasi dilini terk etmeyin’ uyarısı yapmıştık.
Ancak uyarıyı ipine takan olmadı.
Yusuf Kayacık’ın kendi sosyal medya hesabından paylaştığı “Gaf Ebesi” başlığı taşıyan köşe yazısı ile tartışma daha da alevlendi.
Ak Partili Yusuf Kayacık’ın, ‘Rizeli İl Başkanı’ tanımlamasıyla gönderme yaptığı Ak Parti İl Başkanı Kadem Mete’ye yönelik; “Benim de bizzat bulunduğum bir ortamda, ‘Muğla’da adam olsaydı ben il başkanı olmazdım’ deyiveriyor bizim gaf ebesi” şeklindeki açıklaması tartışmayı daha da hararetlendirdi.
Kayacık’ın bu açıklaması üzerine İl Başkanı Kadem Mete, yazılı bir basın bülteni yayınladı ve böyle bir söz sarfetmediğini, yapılanın ‘iftara ve yalan’ olduğunu söyledi.
Mete açıklamasında ayrıca “Ben Rize’liyim ama Muğla’ya hizmet ediyorum” diyerek kimse ile Muğlalılık yarışına girmeyeceğini sözlerine ekledi.
“Anlaşılan bu polemik katlanarak devam edecek” diye düşünürken, bu seferde Yusuf Kayacık bir basın toplantısı düzenledi ve toplantıda iki konu üzerinde durdu.
Kayacık, Başkan Mete’nin; “Bu arada kimse merak etmesin köpekler içinde, onların sahipleri içinde değnekten alasına sahibiz” sözlerine açıklık getirmesini istedi.
Kayacık; “Köpek bensem, benim sahibim Recep Tayyip Erdoğan’dır, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Sen bunu mu demek istedin? şeklinde soru yöneltti.
Daha sonrada “Eğer Muğla’da adam olsaydı ben burada il başkanı olmazdım” şeklinde bir söz sarf etmediğini açıklayan Mete’ye, o konuşmanın yapıldığı güne ilişkin detayları paylaştı.
Açıklamasında Mete’ye yönelik “Gaf Ebesi” tespitini yineleyen Kayacık; “Ağzından çıkanı kulağın duymuyor. Nerede ne konuştuğunu bilmiyorsun. Eğer siyaset yapmaya devam edeceksen bu huyunu düzelteceksin ya da siyaset yapmayacaksın, Rize’ye dönüp çay toplayacaksın” tavsiyesinde bulundu.
İfade etmek isteriz ki;
Parti içi rekabet, elbette anlayışla karşılanacak bir durumdur.
Ancak rekabetin, ötesinde polemiklerin Muğlalılık üzerinden yapılıyor olması oldukça tehlikelidir.
Günümüz de anayasal zeminle sağlanmış ‘yaşama ve var olma hakkı’ ortadayken, siyaset müessesesinin bu temel üzerine inşa edilmesi mümkün değildir…
Bu süreçte ‘diplomasi dilini terk etmeyin’ uyarımızi ipine takan olmasa da (!) biz taraflara bir uyarıda daha bulunalım.
Bakın Beyler (!)
Muğlalılık meselesi bu toprakların en hassas konusudur.
Eğer siyasi tartışmalar Muğlalılık kimliği üzerinden yapılır ve sürdürülürse (!) bu tartışmanın odağında yer alan ve bu polemiğin bir parçası olan herkes zarar görür.
Burada mesele ‘bir kente ait olmak’ ve kendini o kent içinde tanımlayabilmektir.
Ayrıca bu kentin ‘Muğlalı’ olmayanlarla ilgili bir sorunu yoktur.
Zira Muğla; demokrasi, barış ve hoşgörü yapısıyla içinde yaşayan herkese eşit davranan ve herkese fırsat sağlayan bir kenttir.
Bu yapısıyla kentte, kentli de saygıyı hak etmektedir.
Meclisin 18. yasama döneminden 26. yasama dönemine; tam 8 dönemdir Muğla seçmeninin ‘Muğlalı’ olmayan 17 milletvekilini ‘gıkını çıkarmadan’ parlamentoya gönderdiği, unutulmamalıdır.