BİR FESTİVALİN ETTİKLERİ
Hafta sonunu Datça’da geçirdik.
Datça Belediyesi ve Muğla Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğinde düzenlenen 1. Badem Çiçeği Festivali’ne odanın davetlisi olarak katıldık.
16-18 Şubat tarihleri arasında üç gün süren festivalin bölge ekonomisine canlılık getirdiği, Datça’nın en önemli üretim değeri olan Datça Bademi’nin tanıtımına yönelik festivalin Datça’nın tanıtımına da katkı koyduğuna şahit olduk.
Biliyorsunuz Datça Yarımadası bir badem cenneti.
Yarımada da 13 bin dekar badem bahçesi, 450 bine yakın badem ağacı bulunuyor ve Datça’da yıllık 2 bin ton badem üretimi yapılıyor.
İklimsel özellikle nedeniyle ilk badem çiçeği Datça’da açıyor ve ilk hasadın ekonomik değeri burada şekilleniyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse turizm sezonunun başlamasına henüz vakit varken, bu ölü sezonda 10 bine yakın yerli ve yabancı turistin Datça’ya gelmesinden memnuniyet duyduk.
Yaz sezonunu aratmayacak organizasyonla yarımadanın ulaşım, konaklama ve yeme-içme sektörünün yüzünü güldüren festival, ekonomik hareketliliği ile dikkatimizi çekti.
Kafeler, barlar, restoranlar ötesinde oteller ve apartlar ziyaretçi akınına uğradı.
A’dan Z’ye Datça’nın turizm sektörü tam kapasite doluluk yaşadı.
Her ne kadar yarımada poyrazın etkisine girmiş, esen rüzgâr badem çiçeklerini uçurmuş olsa da sezon dışı yaşanan bu canlılık, Datça’ya ilaç gibi geldi.
Kent merkezine kurulu festival alanı ve bu alana kurulmuş sergilikler ziyaretçilerin ilgisini çekti. Badem ve bademden oluşan gıda ürünlerinin yanında yöresel ürünlerin, mutfak kültürünün sergilendiği festival bir şenlik havasında geçti.
“Şubat ayının 16’sında Datça’ya 10 bin kişi gelecek” deseler inanmazdık.
Ancak üç gün boyunca oradaydık ve gazeteci olarak bu gerçekliğin bir parçası olduk ve gördüklerimiz karşısında umutlandık.
Zira daha ilk yılı olmasına karşın Datça Badem Çiçeği Festivali, doğa ve kültür turu düzenleyen ülke genelindeki acentaların envanterine girmeyi başarmıştı.
Doğa, tarih, kültür başlığı altında bazı acentalar Sabiha Gökcan-Dalaman seferi ile binlerce kişiyi Datça’ya taşıdılar. Dalaman’dan hareketle Akyaka evlerini de içine alan konaklamalı tur kapsamında; Palamutbükü, Yel değirmenleri, Hızırşah Kültür Evi, Güller Dağı, Can Yücel Evi, Knidos Antik Kenti ve Badem Festivali ziyaret edildi.
Sadece onlar mı?
Elbette değil.
Antalya, İzmir, Denizli, Aydın merkezli farklı turizm acentaları da festivali ‘konaklamalı gezi’ kapsamına alarak turlar düzenlediler.
Yukarıda da ifade ettik.
Bu yıl ilki düzenlenen festival; Datça Belediyesi ve Muğla Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğinde, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Datça Kaymakamlığı destekleriyle gerçekleşti.
Buradan emeği geçen kişi ve kurumları kutlayalım.
Festivale koydukları katkı nedeniyle Sayın Zeki Karacan’ın şahsında, Datça Yerel Tohum Derneği üyelerini de teşekkür edelim.
‘Ana Tohum, Ata Tohum ve Öz Tohum’ hatırlatması ile farkındalık yaratan Datça Yerel Tohum Derneği’nin ‘GDO’lu genleriyle oynanmış ürünler kullanmayın’ çağrısını sizlere iletelim.
Karacan’ın; “Tohum özgür değilse tarım özgür değildir. Tarım özgür değilse, ülke özgür değildir” sözlerini bir yerlere not edelim.
Tüm bunların yanında 2007 yılında Datça Yarımadası’nda 97 tür badem çeşitliliğini ortaya çıkararak bize büyük bir döküman bırakan Elizabeth Tüzün’e ve Meyve Mirası Çalışma Grubuna,
2012 yılında Meyve Mirası Çalışma Grubu araştırmalarını daha öteye taşıyan ve Datça Badem türlerinin bilimsel tespitini yapan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Damla Kaptan’a da teşekkür edelim.
Karıncalı payamdan-puf payamına, ayvamandal payamından-nurlu bademe, bilimsel olarak 82 türü tespit edilen Datça Bademinin markalaşması yolunda yaptıkları çalışmaları unutmuş değiliz.
Bir teşekkür de onlara gönderelim.
“Bademle de tanıtım mı olur?” diye soranlara “Evet olur” diyerek bitirelim.