Bir yerde kentsel sit kavramına uygun olarak neyin korunup, neyin korunmayacağına karar verilirken, kent; plancıların, mimarların seçkin değerlerinden birisi olarak mimari miras kavramı etrafında biçimlenip, kentsel sit alanında içleri boş bile olsa gururumuzu okşayan yapılarla bezenirken, yeni oluşan yaşam alanlarında şantiye olmanın tüm zorluklarını yaşatıyor.
***
Güncel hayatımız artık her şeyden ve herkesten etkileniyor. Artık yaşamı zorlaştıran, sinirleri bozan, kaos yaratan bir gerginliğin sahibiyiz. Bunlar kentin son yıllarının önemli bulguları. Eski kent dokusunda mekanların ruhunu egolarına kurban etmeyenler yine aynı bölgede halkının uyum dinamikleri hesaba katmadan, mimari ve ekolojik dengeye katkı koyup yeni ve sürdürülebilir bir sosyo-ekonomik dinamikler yaratamıyor. Hekimler kentin eski dokusu ve yeni yaşam alanların kurtuluş reçetesini yazamıyorlar. Bu nedenle yaşanabilir bir kenti savunmak siyasetçilerin ve yöneticilerin elinden halka geçti geçecek!
***
Kent insanı; alt yapı bir yandan, üst yapı bir yandan, bunların faturaları bir yandan, yaşam bir yandan, her tarafından kuşatılmış durumda. Bu nedenle Karabağlar Yaylasındaki her rakı sofrasında ya siyaset yada kentin sorunları konuşuluyor. Sıkıntıdan rakı içenlerin sayısı keyiften içenlerin sayısını geçmek üzere.
***
Kentin ve kentlinin bugüne kadar yöneticisine yönelik eleştirileri ve memnuniyetsizlikleri boyutu büyüyerek devam ediyor. Sele kapılmadan, depremde can vermeden, salgın hastalığa bulaşmadan, toplumsal bir felaket yaşamadan kent nasıl olurda bu kadar sıkıntının içine düşer diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Bugünün yaşanabilir sorunlarını oluşturan ve kenti yönetme hakkını halkına karşı bir silah gibi kullanan mantığı anlamakta güçlük çekiyoruz.
***
Kent insanı olarak bizim yaşadığımız sorunlar birilerini, mutlu azınlığı teğet geçiyor olabilir ancak biz toplumun neredeyse tamamında yaşanan soruna, mağduriyete dikkat çekmek zorundayız. Bu konuda gün geçmiyor ki somut örneklerle karşılaşmayalım. Yaşanan süreçlere baktığımızda, hep aynı temel çelişkinin sonuçlarını görüyoruz. Bu çelişkiyi basitçe açıklayalım. Birilerinin kamu yararı anlayışı ile bizlerin yaşanabilir kent anlayışı arasındaki çatışmadır yaşadığımız!
***
Kent halkının “alt yapı, kanalizasyon, arıtma tesisi, katı atık vs” istemedik ama…. yönündeki feryadı işte bu yüzden. Bu serzenişin modern kentin olmazsa olmazları olarak kabul edilen alt yapı ve kanalizasyona karşı olunduğu anlamı çıkmaz, çıkamaz. Ne denmek istediği apaçık ortada.
***
Bize her şeyin iyiye gittiğini söylüyorlar. Bunu her söylediklerinde sorunlar nedense daha da büyüyor. Yaşadığımız çelişkiler artık arkasında durulur türden değil. Bu kent kötü yönetiliyor. Büyük şair; “Büyük insanlık gemide güverte yolcusu / trende üçüncü mevki / şosede yayan /büyük insanlık” diyeli aradan elli yıl geçti, teknoloji değişti belki ama büyük insanlığın gurur duyulan demokrat kenti olarak biz hala aynı mevkideyiz. Farkında değiliz ama geçmişte kazandıklarımızı bile yavaş yavaş kaybediyoruz.
***
Sağlık alanlarında, eğitim alanlarında kar amacı güden, kamu arazilerini bir joker gibi gören, egemen gücü bir simsar gibi kullanan, her türlü yöntem ve uygulamaları ile halkla çelişen, altyapı değişikliklerini ve kentin her türlü yaşam maliyetinin bedelini “Büyük İnsanlığa” fatura edenlere kentin geleceğini teslim edemeyiz, onları bir daha ve bir daha ödüllendiremeyiz. Meslek odaları, kitle örgütleri başta olmak üzere toplumun tüm unsurları ile çeliş, şehir plancılarının, mimarların, mühendislerin ve teknik insanların bilgisine ihtiyaç duyma, aynı partiden olanları bile dinleme, onların uyarılarına kulak asma! Bunun için ne sosyal ne de demokrat olmaya gerek var mı? Büyük insanlığın eteğinde taş yok. Ama umudu var büyük insanlığın. Yaşanabilir yarınlar için dönüştürmesi gereken günler var önünde.