DOĞAYI KORUYALIM, PEKİ YA İNSANI?
Ulusal basında ‘Gökova Körfezindeki Sit Alanlar İmara Açıldı’ başlığında haberlerin ardından ortaya atılan iddia ve yorumlar aldı başını gidiyor.
Dün bu köşeden bu konuda yapılan iki açıklamayı bilginize sunduk.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Muğla Şubesi’nin ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün açıklamalarına yer verdik.
Her ikisi de önemli açıklamalardı.
Ancak asıl önemli açıklama Şehir Plancısı Ali Özden Gürbüz’den geldi.
Oda’dan ve büyükşehirden gelen açıklamalar farklı alıcılarca kabul görürken Ali Gürbüz’ün açıklaması herkesin anlayacağı türdendi.
Koruma ve kullanma konusunda planlamanın önemine değinen Gürbüz, sosyal medyada tarihe not düşen şu açıklamayı yaptı:
“Konunun aslı, Gökova -Datça bölgesinde SİT irdelemelerinin yapılarak daha önce tamamen bilimsel temelden uzak olarak ‘sonradan bakarız’ mantığıyla 1984-1986 yıllarında ilan edilmiş SİT alanlarının yeniden değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme yaklaşık 34 yıldır yapılmadığı için Gökova ve Datça bölgesinde onlarca köyün imar planlarının yapılamadığını bilmeliyiz önce. Bu sebeple de köylülerin mağduriyetlerini ve devletin 1986 yılında bu bölgelerde 2 yıl içinde yapma sözü verdiği Koruma Amaçlı İmar Planlarını yapmadığını unutmamalıyız. İmar planı yapmayı talanla eşdeğer tutmanın aslında kaçak yapılaşmaya ve kaosa çanak tutmak olduğunu da unutmamalıyız. Ve asıl önemlisi bu tip haberlerin arkasında bu koylarda yıllardır dolaşan bir avuç yat sefası süren olduğunu da hiç unutmamalıyız. Yine unutmayalım ki bu bölgeler laboratuvar ortamı değildir ve buralarda yaşam devam etmektedir. Bu alanlarda yaşayan insanların da kentsel ihtiyaçları vardır. Bunları planlı olarak karşılayamazsak onlar bunu kaçak yapmak zorunda kalacaktır. (Selimiye köyündeki onlarca iskele v.b. gibi) bu da kaosa sebep olmaktadır. Bu sebeple korumanın da kullanımında planlı olması kişisel dileğimdir.” …
Bilindiği gibi bu konu içeriğiyle toplumsal olmasının yanında aynı zamanda teknik bir konu. Böylesi önemli konularda teknik adamların, meslek odalarının görüşü, ne söyledikleri önemli.
Zira sit alanlarının yeniden değerlendirilmesi konusunda şimdilik çok fazla bilgi sahibi değiliz.
Elbette çevreye duyarlı olmak önemli.
Elbette yağmanın her türlüsüne karşı verilen mücadele desteklenmeli.
Ama önce neyin ne olduğunu öğrenmek, bilgilenmek gerekli.
Şüphe yok, yakında bilgileniriz.
Ancak biz bu süreçte yapılan haber, yorum ve iddiaların peşine takılarak tartışacak değiliz.
Zengin kaynakların, zengin toprakların fakir bekçiliğini yapmayı alın yazısı görmeyen bir kent insanı ve gazeteci olarak; bu topraklarda koruma ve kullanma dengesinin kurulması gerektiğini düşünenlerdeniz.
Kimsenin itirazı yok.
Doğayı koruyalım.
Peki ya insanı?
Bize gönderilmiş bir mesajı sizinle de paylaşarak yazıyı bitirelim.
“Büyük oğlanı inek damına evlendirdik. Sit dediler, bir şey yaptırmadılar. Tek göz damı boyadık, süsledik. Ufak oğlana briketten bir şey yaptık. Kaçak yapı diye başımıza gelmeyen kalmadı. Şimdi biz bu yeni kanunla çocuklara bir ev yapabilecek miyiz? Bi zahmet öğreniver”…