Gazetemizin eğitmen köşe yazarı Mehmet Kemal Önekli’nin bu gün kaleme aldığı yazısını her siyasetçinin okuması tavsiyesi ile başlayalım. Önekli’nin “Başbakan’ın sahil manifestosu” başlığı taşıyan yazısında yer alan tanımlamalardan bazılarının tarifleme gücü nedeniyle Kent Yazıları’na taşınması gerektiğini düşündüm. Önekli’nin yazısında çok güçlü bir tarifleme mevcut. Alıntıya geçmeden önce yazılanların daha iyi anlaşılması için Önekli’nin yazısındaki Makyavelist düşüncenin ne olduğuna bakalım. Bilmeyenler olabilir. Makyavelist düşünce; siyasette amaca varmak için bütün yolların kullanılması gerektiğini söyleyen ve her yolu meşru gören fikir akımıdır. Önekli bugünkü yazısında okura şöyle sesleniyor: “Siyaset; makyavelist felsefeyi yöntem ve teknik olarak kabul etmez. Amaca giden her yol mübah değildir siyasette. Siyasette tek yol “kendi ideolojik temellerini esas alan projelerle seçmenin karşısına çıkmaktan geçer.”
***
Önekli haklı. Kente bu tanımlama gerçeğinden baktığımızda siyasi partilerin seçmenine anlatması gereken çok şey olduğu ortaya çıkıyor. Kim ne anlatacak, ne zaman anlatacak? Ak Parti’den başlayalım. Ak Parti ne anlatmalı? Ak Parti teşkilatlarının başta muhafazakarlık, demokratlık gibi tanımların ne olduğunu halka anlatması gerek. Laiklik meselesinden, yeme içmeye kadar bir çok konudaki bakışını kentle paylaşması gerek. Bu kentte hala Ak Parti gelirse “rakı içemeyeceğini” düşünenlerin olması böyle düşünenlerin değil parti teşkilatların kabahatidir.
***
Ak Parti, “bu kentin korku balosunun baş kahramanıdır”. Bu korku yerelde olası bir Ak Parti iktidarının yaşam alanına müdahele edeceği inancı üzerine kurgulanmış bir politikanın sonucudur. Hemen Ak Parti propagandası yapıyor yaftasını yapıştırmayın! bunlar sosyolojik tespitler. Bu tespitleri okura ulaştırmanın bizi Ak Partili yapan düşüncesi de işte bu korku politikalarının bir yansımasıdır. “Gelirlerse her şeyinizi kaybedersiniz” algısı yaratanlar, “yerele” dayalı değil “rejime” dayalı söylem ve fobilerle kent siyasetini dizayn ettiler. Bunların içindeki çarpıcı örneklerden birisidir Laiklik. Onlara göre laiklik elden gidiyordu. Acil önlem olarak da sadece CHP’nin tepesinde oturanları desteklemek gerekiyordu. Genel merkezin deri koltuğunda oturan yöneticiler desteklenince “laiklik” kurtarılmış oluyordu.
***
“Gelirlerse her şeyinizi kaybedersiniz” diyenler hiçbir zaman “Gelirlerse gelsinler, gelecekleri varsa görecekleri de var” diyemediler. Gelince olacak olanlar onları ilgilendirmedi. Onlar sadece gelme yanıyla ilgilendiler.
***
Ak Parti teşkilatlarının kentle ilgili bir hedefi varsa bunları mutlaka kente anlatmak zorunda. Tabi ki önce teşikalatın yönetim kadrolarında oturanların rozet siyasetinin peşine takılmış olanları bir kenara bırakarak yazılanı okumak, söyleneni anlamak zorunda.
***
Bu amaçla Mehmet Kemal Önekli’nin yazısında yer alan “Kendi ideolojik temellerini esas alan projelerle seçmenin karşısına çıkmak siyasetin tek meşru yoludur” tespiti bu kentin siyasi zeminlerini oluşturan tüm siyasi oluşumların içindeki makyavelist düşünceye kapak olsun.
***
Farklı bir siyasi görüşten gelen ve kendisi ile çok fazla samimiyet kurma şansı bulamadığımız Mehmet Kemal Önekli benimle birlikte bu gazetedeki köşesinden siz okurlara sesleniyor. Bir eğitimci olan Önekli’nin köşe yazılarını “taraf” bulmama karşın bu taraflığın temelini toplumcu bir anlayışın oluşturduğundan hiçbir şüphem yok.
***
Farkındaysanız yine Ak Parti hakkında sosyolojik bir araştırmayı ve gerçeği paylaşmak suçunu işledik. Ancak asıl suçu önümüzdeki hafta işleyeceğimiz bilinsin isteriz. Önümüzdeki haftaya kadar bize kamyon çarpmaz, başımıza uçak düşmezse bu kentte kendine cemaat diyenleri, cemaat’mış gibi davrananları, cemaat-siyaset ilişkilerini kaleme alacağız. Halelujah! Tanrı Bizi korusun…