34. Olağan il kongresinde CHP örgütü, partiyi yerel yönetimlerin arka bahçesi olmaktan kurtardı. CHP’li delegasyon, partinin halka dokunan eli olan belediyelere ve belediye başkanlarına “artık yeter” dedi. Bu dur! deyişin anlamını sadece siyasette aramak yanlış olur. CHP’nin yerel iktidarını sağlayan belediyelerin halkla olan çelişkilerini en iyi bilenler yine CHP’liler. CHP’nin yerel yönetim anlayışının tam tersinde bir anlayışla hareket eden bazı belediyeler, kent kadar dinamik bir süreci statik bir yapıyla yönetip telafisi mümkün olmayan çelişkilere neden oluşturdular. Merkezden başlayalım. Biz Marmaris ve Milas Belediyelerinde ne olup bittiğini çok iyi bilemeyiz. Onların hizmet anlayışlarını, yöntem ve uygulamalarını masaya yatırmak ilk önce oradaki gazetecilerin ve köşe yazarlarının işi. Ama biz Muğla merkezde ne olup bittiğini çok iyi biliyoruz. Belediye Başkanı olarak yöntem ve uygulamaları nedeniyle halkla çelişme konusunda yüksek lisans yapan Dr. Osman Gürün ve ekibi bu yanları ile Cumhuriyet Halk Partisi’ne büyük zarar verdi. 12 Eylül faşist dönemi de dahil, kentin belediyecilik tarihinde kendisine bu kadar çok tepki duyulan bir başka belediye başkanı bulunmuyor. Bu kentin tek yerel yönetim gerçeği Belediye Başkanı’na ve ekibine duyulan tepkiden oluşuyor. Muğla Belediyesi; eski garaj alanı, hastane yeri, doğal gaz, alt yapı, kanalizasyon, belediyeye ait işyerlerinin tasarrufu, katılım payları, su açma kapama ücretleri gibi halkın yaşam konforunu ilgilendiren konularda yöntem ve uygulamaları ile halkla çelişti. Bu çelişki halkta bir reflekse neden oldu. Kent; Başkan Osman Gürün başta olmak üzere belediyecilere tepkili. Bu nedenle belediyenin halkçılıklığı, çoğulculuğu hatta CHP’liliği tartışılır oldu. İş öyle ileri gitti ki parti ile halkın arasında duran, yöntem ve uygulamaları ile halkla çelişen Muğla Belediyesi’ne duyulan tepki; “ellerim kırılsaydı” noktasına geldi.
***
Yeni seçilen İl Başkanı Mustafa Öztürk ve ekibi bunu iyi bilmeli ve çok gecikmeden bu konuda bir hasar tespiti yapmalı. Başkan Öztürk, kongre öncesinde yaptığı açıklamalarından birisinde bir envanterden bahsetmişti. CHP İl Başkanı olarak Mustafa Öztürk’ün bu envantere Muğla merkez’den başlaması bu gerçeklerle ilgili bir yüzleşme fırsatı yaratacaktır. Başkan Öztürk ve ekibinin belediyelerin yöntem ve uygulamalarından kaynaklı tepkinin partiye ne ölçüde yansıdığını, tepkinin hangi oranda hasar yarattığını tespit etmesi gerekir. Bu hasarı tespit etmeden belirlenecek bir yol haritası ile büyükşehir seçimlerine sağlıklı olarak gidilemez. Bazı belediyelerin halkta yarattığı tepkinin oranı tespit edilmeli, “ellerim kırılsaydı” diyenlerin elleri öpülmeli, yaraları sarılmalı…
***
CHP İl Başkanı Mustafa Öztürk’e il başkanlığı kapılarını açan en önemli argüman partinin içindeki statik yapılara, yerel yönetimlere ve belediye başkanlarına duyulan reflekstir, tepkidir. Cumhuriyet Halk Partili’ler belediyelerin ve belediye başkanlarının zemin kayması ile yol açtığı ideolojik kayıpları önlemek adına kongreye gelerek bu yapıya dur! dediler ve partiyi kendi kod’larına geri döndürdüler. Partinin içinde statik yapının sahibi olan belediyelerin ve belediye başkanlarının, yöntem ve uygulamaları nedeniyle sıradan CHP’li’de, seçmende yol açtığı kayıpları kim önleyecek? Cumhuriyet Halk Partisi kongresi öncesinde olacakları önceden 21 Mayıs 2012 tarihinde kaleme aldığımız yazıda “Siyasette Öztürkler” döneminin başlayacağını belirtmiştik. Kongreyi beklediğimiz gibi sayın Mustafa Öztürk kazandı. Öztürk il başkanı olarak geçtiğimiz gün de görevi devraldı. Mustafa Öztürk bu törende “Muğla’yı tahlil edeceğiz ve envanterini çıkaracağız. Muğla’nın neye ihtiyacı varsa o olacağız. Bu görev farklı bir görev. Partimizin her kademesinde görev yapan partililerimizle Muğla’nın her tarafını karış karış gezerek, AKP’nin yaptıklarını ve tahrifatlarını halkımıza anlatacağız”şeklinde açıklama yaptı. Ak parti’nin yaptıklarını, tahrifatlarını halka anlatmak tabiî ki bir siyasi parti olarak CHP’nin görevi. Ancak CHP İl Başkanı Mustafa Öztürk ve ekibi, partili belediyelerin partiliye ettiklerini de göz ardı etmesin. Bu süreçte parti için o da en az Ak Parti tahrifatları kadar önemli diye düşünüyoruz.