“Kentin kültür ve sanat gerçeği” başlığı taşıyan yazıda yer alan bir tespiti tekrarlayarak başlayalım.
“Bir kentin sanata ve sanatçıya ev sahipliği yapması beceri işidir. Muğla, sahip olduğu kültürel değerleri, demokrasi kültürü ve sosyal yaşamıyla sanat ve sanatçıyla olan ilişkisini kentin özgürlükler temeline oturtmuş bir kenttir.”
Bu yanıyla Muğla entelektüel dünyaya sanatın her bir dalında kendisini ispatlamış, birçok sanatçıya da ev sahipliği yapmış bir kenttir.
Bunlar bugünün koşullarında hissedilmiyor olsa da kentin kültür ve sanata ilişkin örneklemeleri ve konunun daha iyi anlatılması için beş bin yıl geriye gitmeye gerek yok.
Yakın çağımızdan örnekleme yapmak gerekirse dünya mimarisinin karşısında yerel mimariyi var eden Nail Çakırhan, kentin kültür ve sanatına ilişkin en canlı örneklerden birisidir.
Mimaride beton binaları modernlikten sayan Perret evleri, kalabalık yerleşkelerde yaşayan insan toplulukları için ruhsuz monolitler olarak bilinen Le Corbusier evlerinin tam tersine yerel mimariyi çözüm gören ve 20 doktora tezine konu olan Nail Çakırhan Muğla sanatının en belirgin örneğidir.
Türk şiirinin, Nazım’ın ve çeviri dünyamızın da kilometre taşı olan Nail Çakırhan, Ulalıdır.
Çakırhan, Muğla’nın entelektüel dünyaya armağanıdır.
Yakın dönemden devam edelim.
Anadolu halk biliminin temelini atan, İstanbul Devlet Konservatuarını kuran İsmail Hakkı Demircioğlu, deniz üstünü köpürten büyük halk ozanı Ali Rıza Zorlu kültür ve sanat yaşamımızın seçkinleri arasındadır.
20. yüzyılın son rindinde edebiyat ve hiciv dünyamızın inkisabıplı dervişi Neyzen Tevfik, dünyanın belki de ilk turizm markasını, Mavi Anadoluculuk akımını başlatan Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ve Azra Erhat yine entelektüel dünyaya Muğla’dan sunulmuş çok özel armağanlardır.
Art House sinema geleneğine, gişe filmlerine, popüler kültüre hizmet eden reyting kaygısına karşı Yönetmen Yüksel Aksu bir Muğla söylencesidir, bir kent gerçeğidir.
Milas’ta İlhan Selçuk’a,
Ören’de Melih Cevdet’e
Datça’da Can Yücel’e,
Köyceğiz’de Çetin Altan’a,
Saburhane’de Oktay Ekinci’ye ev sahipliği yapan da Muğla’dır.
Bu yanıyla Muğla kültür ve sanata katma değer üreten bir ildir ve seçiciliği de kibiri de buradan gelir.
Muğla’nın ucuz filme, popüler kültüre tevessül etmemesi insanlar arası eşitlik kültüründen kaynaklanır.
Muğla eşitliğe inanır.
Bu nedenle goygoyculuk yapmaz, goygoyculuğu kendine yakıştırmaz.
Ucuz tüketim ürünlerini sanattan ve kültürden saymaz.
Seçiciliğinin ve kibirinin haklı gerekçeleri vardır.
Büyük bir kültür ve sanat mirasının sahibi, üreteni olarak Muğla bu günlerde bir TV dizisine ev sahipliği yapıyor.
Güzel Köylü adıyla TV kanalında yayınlanan bu televizyon dizisi her ne kadar birilerine “Ah o derenin kenarında ben olaydım, ucundan tutaydım” dedirtmiş olsa da bize göre; Muğla’nın kültür ve sanatından sayılamaz.
Senaristlerin elinde deforme edilmiş, erozyona uğratılmış bir şiveyle kurgulanan metropol fitnesi Muğla’ya mal edilemez.
En büyük zenginliğimiz olan dilimizin sahip olduğu sevecenliğe ve mizah anlayışımıza sığınmanın ötesine geçmeyen, beş bin yıllık bir kültür ve sanat birikimiyle bir dünya kenti olan Muğla’nın tanıtımını yapamaz.
Güzel Köylü TV dizisinin ne böyle bir misyonu ne de böyle bir vizyonu yoktur.
Ayrıca Muğla’nın çakma bir kültürle yoğrulmuş bir tanıtıma da ihtiyacı yoktur.
Popüler kültür çerçevesinde “Muğla’nın tanıtımına katkı koyuyoruz” diyerek bu toprağı ucuza getirilmiş bir plato olarak gören, evrensel sanat kriterlerinin yerine reytingi tercih eden bir TV dizisini kentin kültüründen ve sanatından saymamız beklenemez.
Muğla beş bin yıllık tragedya mirasını, kültür ve sanatla ilişkisini bugün Nail Çakırhan’la, İsmail Hakkı Demircioğlu, Ali Rıza Zorlu, Neyzen Tevfik, Cevat Şakir, Azra Erhat, Halet Çambel, İlhan Selçuk, Melih Cevdet, Can Yücel, Çetin Altan, Şerif Gören, Oktay Ekinci ve Yüksel Aksu’yla sürdürüyor.
Muğla bu ilişkisini evrensel kriterler üzerinden yürütüyor, bu nedenle ucuz filme, popüler kültüre tevessül etmiyor.
Bir hatırlatma ile sonlayalım.
Biliyorsunuz 80’lerin birçok Banu Alkan filmi Marmaris’te çekildi. Ama bu filmlerin hiç birisi Muğla’ya mal edilmedi.
Bu noktada Güzel Köylü dizisinin Muğla’ya mal edilmesinden, kentin bu dizi üzerinden tanıtılıyor olmasından ciddi anlamda rahatsızlık duyuyoruz.