Cemaat’mış gibi davranan, işine gücüne bakan tacir tayfa ile ilgili yazdıklarımıza bir ilave ile devam edelim. Bu anlamlı ilavenin sahibi Ak Parti Milletvekili Yüksel Özden. Prof. Dr. Yüksel Özden, 4+4+4 sistemi ile ilgili olarak yaptığı bir konuşmada; “Bu sistemle din tacirlerinin önünü kestik. Çocuklarımızın din eğitimi için sahtekârların ellerine düşmekten kurtardık. İnsanların dinini öğrenmesi, tercihli öğrenmesi bir özgürlüktür. Geçmişte kendilerini tarikat şeyhi ilan eden sahtekârların, din tüccarlarının bu yasayla önünü kestik” ifadelerini kullanmıştı. Bu konuşmada yer alan ifadeler ülkenin genel durumunu kapsayan ifadelerdi. Yeni eğitim modeli ile özellikle din eğitimi konusu yeniden dizayn ediliyordu. Milli Görüş çizgisinden müslüman demokrat bir çizgiye ulaşan Ak Parti din tacirlerinden en çok şikayet edendi. Yüksek siyasete göre din sahtekarların eline geçmişti, tacirlerin elindeydi, bunun gereği yapılmalıydı. Yeni eğitim sistemi ile din konusunda yaşanan zemin kaymasının önüne geçmek istiyorlardı. Tacir her yerde tacir, simsar her yer de simsardı. Dün yazının ilk bölümünde yer alan “Muğla’da cemaatmış gibi davranan bezirganlar son çeyrek yüzyılda merkez sağ partilerden ve adaylardan hiçbirisine ve son dönemde ülkenin egemen gücü olan Ak Parti’ye yerel de hiç oy vermediler” tespiti cemaat/siyaset, siyaset/kent ilişkisinde geriye dönük hesap yapılmasına, eski defterlerin yeniden karıştırılmasına neden oldu. İlişkiler tekrar masaya yatırıldı. Geçmiş dönemin siyasetçileri bu tespit sonrasında oluşan algıları ile geride bıraktıkları onca emek ve uğraşları için “ah” ettiler. Geçmişin Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi, Anap, Milliyetçi Hareket Partisi, Demokratik Sol Parti, Refah, Fazilet olmak üzere Ak Parti’nin bugünkü siyasetçileri kendine cemaat diyenlerden, cemaat davranışı sergileyenlerden hiç bir seçim döneminde oy alamadıklarını kaleme aldığımız bu yazı ile geçte olsa anladılar. Oysa aynı camilerde birlikte yan yana namaza duruyorlardı. Tüm bu siyasi oluşumlar, kendisine cemaat diyen bezirganlarca aldatılmışlardı. Cemaat ambalajı ile ortalıkta dolaşan, fink atanlar kent siyasetine yalan söylediler. Yazının işte tam burasında bir tespitimizi yineleyelim. Bu kentteki bütün dini grupların tamamı için din taciri demek mümkün değildir. Aralarında samimi ve idealist olanlar kişi ve gruplara saygımız sonsuz. Bizim bu yazı dizisinde kaleme aldığımız, ortalıkta cemaat ambalajı ile dolaşan, işine gücüne bakan, siyasi zemin kaymalarından kaynaklanan rantın peşinde koşan, mevki ve makam sahibi olanlardır yani sahtekarlardır. Bu ülkenin çakma edebiyatı, çakma politikacısı, çakma ekonomisi, çakma siyaseti, başta olmak üzere bütün çakma unsurlarını şarkılarına taşıyan Fikret Kızılok’u yad ederek bitirmek istiyorum.
***
Aşağıdaki “Kızılokvari” mani bu kentin “Light Cemaatcı” yapılarına gitsin.
***
Adidas’la tekkelere gidersin
Baklavayı şerbetiyle içersin
Nescafeyle falına bakarsın
Muğla size kurban olsun.
***
Benetton’dan eşofmanı giyersin
Bianchi’ye binip nefesini açarsın
Arada bir Kurşunlu’ya uğrarsın
Muğla size kurban olsun
***
Mersedes’le hacetine gidersin
İstemeden ihaleye girersin
Sandıkta hep sola verirsin
Muğla size kurban olsun
***
Akşam olur şerbetini içersin
İstemeden seccade serersin
İnançlıya kıçını dönersin
Muğla size kurban olsun
***
Memleketin dört yanı dağ mıdır
İmanı ölçen bir alet var mıdır
Giden gider, kalan sağlar “sağ” mıdır?
Muğla size kurban olsun.
***
Muğla size ….