Yazık oldu Süleyman efendiye! Bu yazının alt başlığı. Vazgeçişin Yazıları olarak nitelendirdiğimiz bu yazı dizisinin ilk bölümünde “Muğla ‘Değişim’ istiyor ancak Muğla ‘Dönüşmek’ istemiyor” demiş ve bu sosyolojik gerçeği kamuoyunun bilgisine, muhatabı siyasetçisine göndermiştik. Diğer bütün tanımlamalar ve tespitler gibi bununda bir işe yaramayacağını biliyoruz!
***
Referandum ve 12 Haziran süreçleri sonrasında AKP bu kentte değişim yaşatabilir kanısı oluştu. “Değişmeye gerek yok! Muğla böyle devam etsin”diyen CHP’li tabana karşın kentte bir değişim yaşanabileceği algısı yaratıldı. Kent statükosunun deşifresi de yine bu döneme denk düşmüştü. Bir kent yüzleşmesine neden olan statik algı haşere mücadelesine dönüşmüş, AKP hizmet getirme konusunda kent partneri olarak yerel yönetimi bir kenarda tutmuştu. AKP iktidarı, Tıp Fakültesi Hastanesi, Doğalgaz, Toki 2. Etap uygulaması, Su gibi kentte “değişime” yol açması beklenen ve kentlinin konforunu arttıracak hizmetlerin adımlarını attı, bir dizi yatırım kararları aldı. İşte bu süreçte değişimi AKP’den bekleyenler yapılan hizmetlerin siyasi bir argümana dönüşmesini bekledi ancak bu beklenti ne yazık ki gerçekleşemedi. Yapılanlar halka anlatılamadı. Kimilerinin “AKP; Muğla il genelinde yaptıklarını bir başka şehirde yapmış olsaydı yaptığı bu hizmetler ile kentin sancağını teslim alırdı” görüşü bu süreçten sonra yaygınlık kazandı. Yatırımlar, yaşam koşullarının ve konforun iyileştirilmesi, ekonominin canlanması, bir başka kentte değişime yol açabilirdi ama bu kentte değişim için gerekli argümana dönüşemedi. Trilyonluk yatırımlardan, yapılan hizmetlerden bir siyasi argüman çıkarılamadı. Yaptığı siyasi tercih nedeniyle mahrum kalmış, hizmete susamış bir halka AKP, yapılanları anlatamadı. Yapılanlar kent hafızasında kalıcı bir yer bulamadı. Trilyonluk yatırımlar vasat, özensiz söylemler ile kent gazetelerinin satır aralarında kaldı. Kısacası değişim isterken zaten “dönüşmek” istemeyen Muğla seçmeni doğal gazın gelmesini, çeşmesinden gürül gürül su akmasını, teknoloji ile donatılmış bir hastanenin gelişini, dar gelirliye ev sağlanmasını yaşam konforunu arttıracak türden bir hizmet olarak algılayamadı. AKP yaptığı yada yapacağı hizmetlerden kente dair oluşturulacak sosyal politikalardan sınıfta kaldı ve sosyal politikaları oluşturamadı. Vekillerin yüksek siyaset gayreti de buna yetmedi. Bu algıyı yaratacak, yapılan yatırımların ve hizmetlerin pazarlamasını yapacak bir yapı kurulamadı. Ülkede iletişim ve enformasyonu en etkili biçimde kullanan AKP Muğla’da derdini kimseye anlatamadı. Bu konuda ne vekilleri, ne teşkilatları nede yöneticileri suçlamak istemeyiz. Ancak kimse kusura kalmasın, bunlarda bu kentin sosyolojik gerçekleri. Bu nedenle bu yazının alt başlığını “Yazık oldu Süleyman efendiye” koyduk. Bu nasır meselesi yüzünden yazık oldu Süleyman efendiye!
***
Yazının yayınlanan ilk bölümünde “ Ülkenin neredeyse tamamının egemen gücü AKP kente dayalı sosyolojik gerçekler nedeniyle bu kentin egemen gücü olmayı beceremedi. Çünkü AKP, değişim isteyen seçmenine onu dönüştürmeyeceğini bir türlü anlatamamış, bunun üzerine politikalar ve söylemler geliştirememişti” diye söylemiştik. Dönüşme, dönüştürme meselesi AKP’nin önündeki en önemli kent engelidir. Parti bu engeli cuma hutbeleri ile hizmeti halka götürecek olan vekillerin bürokrat tercihleri ile aşamaz. Partinin bu engeli aşması için önce bu konuyu sorun olarak görmesi gerekiyor. Ancak bu konu vekiller ve teşkilatlar için henüz teşhis edilmiş bir sorun olarak görülmüyor. 2014 yerel seçimlerine bu yüzleşme yaşanmadan gidilemez. Biz farkındayız ama onlar farkında değil.
***
Neyse sonlayalım da kurtulsun cümle alem. Bunlar “Vazgeçişin Yazıları”, bu dizinin sonuncu sayfaları. Biliyorum ne ağlanır, ne gülünür solan yaprak ardından! İçimdeki yazıları bir ceset gibi gömüyorum Muğla ovasına. Biliyorum bir yerde nasıl olsa buradan daha iyi bir kent vardır, bizden daha iyi yazarlar, onlardan daha iyi siyasetçiler, vardır biliyorum…