Arasta’da Şadırvan Meydanı’nda can dostlarımız var.
Altı (6) tane can. İri olanı Çarli.
Şadırvan bir kümes olsaydı o kesin horozu olurdu.
Meydanın gediklisi, Şadırvan onun doğum yeri.
Ercan Efendioğlu’nun ilgisinde, tasmalı ve sahipli tek can.
Mahallenin gözdesi, tanımayan yok.
Hovardalığı ise dillere destan.
Yaşı ilerlemiş olmasına karşın karşı cinse duyduğu ilgi törpülenmiş değil.
En ufak bir fırsatta harekete geçiyor.
Aralarında en ufak olanı Fındık.
Kimileri ona “Mairo” diye sesleniyor.
Sarışın, albenisi yüksek bir dişi.
İrim köpeği (fino) tabir edilen türden.
Aralarında en sevimli olan da, en mızılı olan da o.
Meydanın provakatörü.
Ortalığı karıştıran, milleti (diğerlerini) gaza getiren.
Öğrendiğim kadarıyla da Şadırvana en son gelen can.
Masum var, siyah beyaz benekli.
Orta boylu, etine dolgun.
Sakin bir kişilik.
O da Şadırvan yerlilerinden birisi.
Canlarla, can dostluk kuran Sabahattin Abi’nin gözdelerinden.
Konuşulanları anlıyor resmen.
Arap, Şadırvana yerleşenler arasında.
Ancak takıntılı.
Bir rahatsızlığı var belli ki.
Durup dururken kendi kendine sarıyor.
Etrafında döne döne, hırlayarak kendi kuyruğunu ısırmaya çalışıyor.
Psikolojisi evlere şenlik bir can.
Seyrine doyum olmuyor.
Arap, uyumaya bayılıyor.
Bir diğeri Karaburun.
Kömür karası.
Sol tarafında ödem var.
Bir iki tedavi görmüş ama nafile.
Yürürken, koşarken, sararken zorlanıyor.
O bir terier kırması.
Mazlum ise Şadırvan’ın yerlisi.
Kurt kırması, aralarında en iri olanı.
Sağlıklı, sakin bir can.
Kırçıllı kahve tüyleri kirliliği gizleyen türden.
Diğerleri arası oldukça iyi.
Çharlie, Fındık (Mairo), Masum, Arap, Karaburun ve Mazlum, şadırvanı mesken tutan can dostları. Tekmili birden Şadırvanı sahiplenmiş durumda.
Ne zaman bir yabancı (çomar) gelse ya da yolu Şadırvan’dan geçse bizim müfreze harekete geçiyor ve ortalığı birbirine katıyor. Ortalık yıkılıyor.
Gelen yabancı (!) cinsi ne olursa olsun ister kurt, ister doberman, ister pitbull (!) bizimkiler irili ufaklı hep bir olup, gelen yabancıyı Şadırvan’dan gönderinceye kadar uğraşıyor.
Bazen bu mücadele kanlı da bitebiliyor.
İşe kan bulaşınca, barış gücü olarak esnaf devreye giriyor ve mesele bir şekilde halloluyor.
Biliyoruz ki bir başkasına tahammülleri yok.
Şadırvan onların yaşam alanı, yaptıkları da alan savunması.
Buna ‘mülkiyet bilinci’ demek mümkün.
Hafta içinde Şadırvana gelen yabancıyı (çomar) meydandan çıkarmak isteyen, ortalığı birbirine katan Şadırvan müfrezesi topyekûn savunmaya geçmişti ki (!)
Yerel seçimlerinde olan biteni yakından takip eden bir siyasi büyüğümüz kapıda belirdi.
Eliyle bizimkileri işaret ederek; “Görüyorsunuz değil mi? seçimde siz de böyle yaptınız, kimseyi sokmadınız. Bunları da kendinize benzetmişiniz. Muğla sizin şadırvanınız” dedi ve gitti.
Ne diyeceğimizi bilemedik.
Acayip bir tespitti…
***
Bu köşede yer alan içeriklerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarına yapılan yorumlarla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluk, yorum yapan kişilere aittir. Köşe yazısının yazılı ve görsel yayın kurumlarında ve internet medyasında izinsiz kullanımı yasaktır.