Asık suratlı, kara-kuru olduğuna bakmayın, çok sevimli ve samimi bir adamdır.
Müthiş bir espri anlayışı vardır.
Kendine has tarzıyla o yüksek perde mizahçısıdır.
Sonra şairdir, en az Yusuf Hayaloğlu kadar.
Bu nedenle sofraların ve ortamların aranan adamıdır.
Siyaseten tam aksi istikamette duruyor olsak da Adem Ülker; candır, can dosttur.
Milliyetçidir.
Yani gazoz değil, belli bir ideolojinin sahibidir.
Özensiz ve derinliksiz siyasetin eller pantolon çizgisine getirdiği birisi olmaktan uzak duran Adem Ülker, en sert eleştirileri yüksek siyasete yapmış bir dava adamıdır.
Bu özelliği ile saygı kazanmış bir şahsiyettir.
Memleket sevdalısı ve iyi bir gazetecidir.
Yıllara dayanan bir basın emekçisi, meslek erbabıdır üstelik.
Muhtemeldir ki Dalyan İztuzu’nda yaşadıkları kendisinde bir yüzleşmeye neden olmuştur.
Zira Adem Ülker’in olay sonrasında yaptığı; “Hayatımda ilk kez, MUÇEV görevlileri ve Dalyan Jandarması tarafından suratıma yapıştırılmak istenen terörist yaftasıyla uyandım. Yüzümü yıkarken baktım aynaya, terörist falan görmedim. Bildiğin Türk Milliyetçisi Adem Ülker” açıklaması oldukça manidardır.
İfade etmek gerekir ki; Adem Ülker’in İztuzu Plajı’nda ‘terör unsurları için kullanılabilir’ gerekçesiyle fotoğraf çekme engelline takılmasının akıl alacak bir tarafı yoktur.
Bu mesele geçiştirilecek bir mesele değildir, derinliğine bakmak gerekir.
Konuya ilişkin haber ve yorumlara yönelik şu saate kadar resmi bir açıklama yapılmaması dikkat çekicidir.
Bir başka dikkat çekici konu, il genelinde faaliyet gösteren basın meslek örgütlerinin bu vahim durum karşısında izledikleri yoldur.
Basın meslek örgütlerinin bu olağanüstü durum karşısında kuruluş amacına ve temsiliyet hakkına uygun davranış sergilemeleri beklenmektedir.
İki meslek örgütünden birisi olan Muğla Gazeteciler Cemiyeti’nin Adem Ülker’i aramaması (!)
Ötesinde Büyükşehir Cemiyetinin ‘İlgili yerlerle görüştük’ açıklaması tatmin edici değildir.
Bu açıklama ne Adem Ülker’i, ne gazetecileri ne de kamuoyunu tatmin etmemiştir.
Kendisi ile görüştüğümüz Adem Ülker, meslek örgütlerinden bir beklentisi olmadığını açıkça ifade etmiş ve şunları söylemiştir: “Kendilerinden böyle bir şey beklemiyorum. Buna da alışkın değilim. Çok şaşırmadım. Bu konuyu zamanla değerlendireceğim. Onların böyle bir şey yapacağına, etliye sütlüye karışacağına ihtimal vermiyorum. Öte yandan birçok gazeteci arkadaşım ve bürokrat beni aradı. ‘Biz seni tanıyoruz, böyle bir olay yaşanması talihsizlik, keşke yaşanmasaydı’ dediler”…
Halkın haber alma hakkının önündeki engellerin kaldırılması, otoriterleşme eğilimindeki yöneticilere karşı ifade özgürlüğünü ve basın hürriyetini savunmak, bu konuda oluşan mahzurları gidermek, ötesinde yaşananlardan endişe duymak kimin görevi?
“Bu meslek örgütleri neden kuruldu, kime hizmet ediyor?” Sorusuyla bitirelim.
***
Bu köşede yer alan içeriklerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarına yapılan yorumlarla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluk, yorum yapan kişilere aittir. Köşe yazısının yazılı ve görsel yayın kurumlarında ve internet medyasında izinsiz kullanımı yasaktır.