Dün kaleme aldığımız “Bir Büyükşehir Hikayesi” adı taşıyan köşe yazısı “Büyük şehir; nazım imar planlarını ve çevre düzeni yapıyor. Yani büyük şehir “anayasa ve yasayı” yapıyor. Buna uygun olarak 1/1000’lik ve parselasyon planlarını ilçe belediyeleri yapıyor. Ancak ana kararlar 1/25000’lik ve 1/5000’lik planlarda verildiği için alt ölçekli planlar sadece bunu uygulama planları olarak kabul ediliyor ve bunları her ilçe kendisi yapıyor. Şehrin büyümesi, vizyonu ve planlaması kimsenin kararına bırakılmıyor. Sonuç olarak büyük şehir statüsü ile planlamalar bir standart’a bağlı olarak yapılıyor. Bu yöntemle ilçelerdeki yerel yönetimlerin hısım akraba, partizan ve yandaş gerekçeli kararları önleniyor. Yani anlayacağınız büyük şehir yapısı ile kentin siyaseti de, siyasetin işlevi de değişiyor. Özellikle yerel siyasetin belirleyenleri arasında bulanan ‘Yerel Baronların’ siyaset üzerindeki baskısı etkisiz kalıyor” tespiti ile sonlanıyordu.
***
Bu yazı özellikle internetteki veb sitemizden en çok okunan yazılar arasında yerini aldı. Yazının ardından meraklısından çok sayıda telefon aldık. Yazının geri dönüşü oldukça ilginçti.
“Yahu şimdi sen bu yazıyla büyük şehir belediye meclis üyeliği için milleti uyandıracaksın, Herhalde taslak size ulaştı ve sen ona göre yazıyorsun!, Sen aday olarak kimleri tahmin ediyorsun?” gibi tespit ve sorularla karşılaştık. Ancak bu tespitlerin en ilginci bir bürokrattan geldi. Bürokrat dostumuz “Yerel Baronlar” ile ilgili tespitimize bir yenisini daha ekledi. Onun iddiasına göre Muğla; ‘Memur Yığını’ bir kentti. Bürokrat dostumuz bu “yığın” yapıyı büyük şehrin önündeki en büyük engellerden birisi olarak görüyordu. Yerel yönetimin, büyük şehrin en büyük paydaşı olması gereken bürokrasideki bu ”yığın yapının” büyük şehir seçimlerine kadar yeniden dizayn edilmesi gerekiyordu. Gerekirse radikal kararlar ve uygulamalar yapılmalıydı.
***
Görevi anladık ama gazeteci olarak siyaset-bürokrat ilişkilerine girecek değiliz. O iş bizlere kalmaz, ayrıca bu konuda bizi ne siyaset, nede bürokrasi dinler. Kenti dizayn etmek gibi bir derdimiz yok. Ancak gazeteci olarak bir gün böyle bir derde sahip olursak işe nereden başlamamız gerektiğini biliyoruz. Siyaseti kendi zeminine çekmeden, bürokrat dostumuzun “memur yığını” tanımlamasında yer alan yapıyla yüzleşmeden bunu yapmanın pek mümkün olmadığını biliyoruz. Bu “kentsel dönüşüm planı” kadar zor bir iş. Deneyimli, yönetişim konusunda uzman bir yöneticiye göre bunu başarmak için “kent ittifakı” gerekli. Ancak ilk olarak kent ittifakının önemli paydaşlarından olan kitle örgütleri ve meslek odalarının arka bahçe olmaktan kurtulması gerekiyor.
***
Bu kente hizmet etmeye gelmiş bir yönetici olarak “Muğlalıları çok şanssız” gören bürokrat dostumuz, bizim “Cennet gibi bir yerde cehennem azabı” ile yaşadığımıza inanıyor ve bizi şu sözleri ile uyarıyor. “Bilmiyorsunuz! Çünkü siz başka kentlerde yaşamadınız, o yüzden bilmiyorsunuz, başka kentler böyle değil. Modern ve konforlu görünüyorsunuz ama alaturka taraflarınız çok. Siyaset-bürokrat-yerel yönetim üçlemesi bu kadar talihsiz bir kent olamaz. Bu yanınızla siz ülkenin en şanssız illerin başında yer alıyorsunuz. Kente yazık oluyor, çok iyi insanlarsınız, ülkenin en sorunsuz insan yapısına sahipsiniz ancak size de yazık oluyor. Bu haliyle bu yığın yapının başına sizi de getirseler, siz de bütün idealist düşüncenize, hizmet aşkınıza ve mücadeleci yapınıza rağmen bir şey yapamazsınız, zira bu kentin el fireni çekilmiş.”
***
El fireni çekilmiş bir kentin yazarları olarak içinde yaşadığımız kentle ilgili el fireninin aksine dinamik bir sürecin ve yüksek beklentilerin sahibiyiz. Bu türden beklentilerimizi her kaleme alışımızda bürokrattan, siyasetçiden, yerel yöneticilerinden belki de bu nedenle tepki görüyoruz.
***
Gazeteci Yazar Özcan Özgür’ün Melsa ile ilgili kaleme aldığı konuları bende tüm kamuoyu gibi yakından takip ediyorum. Özcan Özgür’ün bu konuyla ilgili kaleme aldığı konularla bir mizah dergisi çıkabilir inancındayız, İl Meclisi’nin de derginin büyük bir bölümünü kapsayacağı kanaatindeyiz. Ayrıca dergi de kurumların “genel sekreterlikler” bölümleri tevatürlerle dolu bir Yeşilçam başyapıtı olarak mutlaka kendine dergide haklı bir yer edinecektir diye düşünüyoruz.