Kent bilimci Lewis Mumford, kentsel yaşamla medeniyet arasında çok yakın bir ilişki olduğunu varsayan görüşlerin yaygınlığına dikkat çeker. Kentler medeniyetin ve modernliğin mekanlarıdır. Yaklaşık bir yıl sonra büyükşehir için oy kullanacak kentin ve kentlinin modernliğe ve medeniyetine bir bakalım. Daha önce yazmıştık, bir kez daha hatırlatalım.***
“Ekonomi, sağlık ve eğitim alt yapısı orta halli. Sanatla ilgili aktiviteler neredeyse yok gibi. Mevduatta ciddi, ekonomik olarak orta şekerli, kent içi araç yoğunluğu yüksek. Kişi başı düşen gelir miktarı ana kentlerin üstünde, hava kalitesi kötü, suç oranı fena değil. İşyeri ve konut kiraları malum. Okur yazar oranı yüksek, mimarisi ve turizm potansiyeline rağmen kabuk kırılmamış, içme suyu idareli kullanılıyor, her an kesilebilir garantisi yok. 100. Yılını kutlamaya hazırlanan kentin kanalizasyonu, alt yapısı daha bir iki yıllık bir mesele, arıtma tesisi tartışmaları hala devam ediyor”.
***
Kent Yazılarına konu olan siyaset ve siyasetçiler bizim siyasete ve siyasetçiye bakarken hangi değerler üzerinden baktığımızı, değerlendirdiğimizi iyi anlamak zorunda. Kentin ve kentlinin durumu ortadayken ve bu durumun şekillenmesinde siyaset ve siyasetçi birincil derecede sorumluyken biz “nohutlu pilav” tarifini yazamayız. Hizmetin kalitesi siyasete, siyasetin kalitesi de siyasetçiye bağlı. Siyasetçi, siyasetçi olmanın değerlerini ve derinliğini taşımadığı sürece siyaset bizim gözümüzde iki numara bol gelmiş bir gömlekten farksız. Siyasetin kendi zeminine çekilmesi, siyasetçinin kalitesinin artması aslında demokratik bir zorunluluk.
***
Hizmetin en temel prensibi halktır ve demokrasi aslında halkın isteklerine, taleplerine göre politika üretmeyi gerektirir. Demokrasi, halkın tercihlerine, isteklerine ve arzularına göre şekil almaktır. Belirtelim; bu kentin bu anlamda demokrasisini zorlayan bir ekibin içindeyiz. Yazılardaki eleştiri yükünün nedeni bu. 2011 Haziran seçimlerinin hemen ardından kentin ve kentlinin demokrasisini halkın tercih ve isteklerine göre belirleme kararı alan üç beş kişinin arasındayız. “İdeolojik gerekçeli gecikmelerle” kentin 2011 Haziran’ına kadar geldiği yer ortadayken daha iyi bir kentte yaşamak adına kolları sıvamamız, siyaseti halka hizmet aracı görenlerle yanaşık düzende olmamız bu yüzden. Kent statükosuna karşın Toki 2-3 uygulamaları, Üniversite Hastanesi, Doğal Gaz, İçme suyu, Eğitim Kampüsü gibi başlıca temel hizmetleri ve sosyal projeleri halkla buluşturmak, kentin modernliğine ve insanca yaşam koşullarına katkı koymamız bu yüzdendir.
***
Kentin yeni bir anlayışı, yeni bir üslubu hak ettiğini düşünerek siyasetin halka hizmet merkezine oturması gerektiğine dikkat çekiyor, siyasetin davranış şeklini bu temel üzerine inşa etmeye çaba gösteriyoruz. Halkın iradesi ve taleplerini öncelik olarak gören ve kabul eden bir siyaset ve yönetim anlayışı yaratmak hedefindeyiz. Bu yüksek beklentili hedefin önündeki en büyük engelin de siyaset ve siyasetçi olduğunun farkındayız. Siyasetin kuzu postu giymiş, neo-liberal misyoneri olmuş siyasetçilerine bu nedenle tahammülümüz yok. Halka rağmen, halk için karar aldıklarını iddia eden siyasetçilerin ikiyüzlülüğü ile siyaset halkın isteklerine ve taleplerine göre politika üretmekten uzağa düşüyor, fırsatçısının elinde ikbal ve istikbal kaynağına dönüşüyor.
***
Siyasetçi; halkın iradesi ve taleplerini öncelik olarak gören ve kabul eden bir siyaset şeklini tercih etmediği, bu tür bir yönetim anlayışını inşa etmediği sürece köşe yazarı kaleminin konuğu olmaya devam edecektir. Ne şekilde olursa olsun, bir şekilde siyasetin içine girmiş ve siyasetçi sıfatı ile etiketiyle pazarlanmış, siyasi partilerde kendine yer bulmuş, koltuğa oturan modern postnişinler “inek altında buzağı aramaktan vazgeçmeliler.” Biz köşe yazarlarının siyasete ve siyasetçiye bakarken hangi değerler üzerinden baktığımız, değerlendirdiğimiz iyi anlaşılmalı. Siyasetçi, siyasetçi olmanın değerlerini ve derinliğini taşımadığı sürece siyaset; birilerinin üzerine bol gelmiş bir gömlek gibidir.