“Referandumda sandık, ön seçimde sadık” başlıklı yazının sonuç bölümü bizim sayfa editörü, yeni müdür, Duygu Kaplan hanımın gafletine uğradığı için yazının bir bölümü yayınlanamamış. O nedenle son kısmını bir kez daha okurun bilgisine sunmak istiyorum. ***

CHP genel merkezinin referandumda CHP’linin önüne sandık koyup, buradan çıkan irade üzerine politikalar geliştirdiğini ancak yine aynı örgütün önüne ön seçimde (merkez yoklamasında) sandık koymadığını eleştiren yazıyı; “Referandumdaki şeffaf sandığı özgürlük ve demokrasi olarak gör, önseçimde sandık koyma! Tabanın iradesini yok say ve sürekli mazeret bildir. Lazım olduğunda iradeyi raftan indir, kutudan çıkart, kullan! Sonra yeniden kutuya koy, rafa kaldır. Referandumda “sandık”, ön seçimde “sadık” olunmasını iste! Diğer siyasi partilerde olduğu gibi artık CHP’de de ; “Siyasetle ne yapılacağının söylenmesinin zamanı geliyor” diye sonlamıştık.
Kaldığımız yerden devam edelim.
***
İki de bir söyleyip duruyorsun! “Siyasetle ne yapılacağını söylemek” ne demek? “Bizim CHP çatısı altında yaptığımız siyaset, siyaset değil mi?” şeklindeki alıngan soruların daha iyi anlaşılması için bu sorunun cevabını vermemiz gerekiyor. Sorunun cevabı CHP içerisinde siyaset yapan siyasetçilerin yürüttüğü siyaset şeklinde gizli. Bu tespite CHP’nin genel siyaset anlayışını hangi temel üzerine inşa ettiğine bakarak başlayabiliriz.
***
CHP’de yürütülen siyaset, tabanın “Cumhuriyetçi, Laik, Kemalist ve Ulusalcı” refleksinden oluşuyor. CHP bu refleksten kaynaklı söylem ve davranış şekli ile tabanının ve seçmenin ideolojik ihtiyaçlarını karşılıyor. Kent egemenliğini bu algı üzerine kuruyor, Genel söylemlerini bu argüman üzerinden kurguluyor. Kentin genel seçmen yapısı içerisinde yer alan CHP tabanı, ideolojik ihtiyaçlarının siyaset tarafından karşılanmasını yeterli buluyor. Seçmen-siyaset ilişkisi bu algı üzerine kurulu. Onlara göre rejime dayalı her türlü tehdidin karşılığı CHP’nin sahip olduğu “Cumhuriyetçi, Laik, Kemalist ve Ulusalcı” misyonda mevcut ve CHP tabanı bu misyonla yetiniyor.
***
CHP seçmeninin dışında kalan, seçmen profili içinde yer alan seçmen grubu ise CHP’nin ideolojik ihtiyacı karşılamasının tam aksine siyasetin kendisine sağlayacağı avantajların hesabını yapıyor.
***
Bu yanı ile CHP tabanının siyasetten beklentisi diğer seçmen gruplarının beklentisi ile çelişiyor. Daha iyi anlaşılması için konuyu biraz daha açalım. CHP tabanı; siyasetin sadece ideolojik ihtiyaçlarını karşılamasından memnun. Yani; “CHP tabanının siyasetle olan ilişkisinin temeli hizmet prensibine dayanmıyor. Onlara göre laikliğe, rejime bir şey olmasın, gerisi önemli değil!” gerisi olur gider…
***
Ancak kentin seçmen portföyünde yüzde 50’ye yakın bir eğilime sahip olan CHP seçmeninin dışında iş; böyle değil. CHP dışında kalan seçmen profili ise siyasetle olan ilişkisini “hizmet prensibi” üzerinden kuruyor, siyasetin kendisine ne sağlayacağını bilmek istiyor.
***
“Cumhuriyetçi-laik” yaşam tarzı bu kentin siyasi geleneği oluşturur. Aslında sadece CHP’ye ait olduğu sanılan yaşam tarzı sadece CHP tabanına ait değildir. Diğer siyasi oluşumların içinde yer alan seçmen profili de en az CHP’li kadar Cumhuriyet’e ve onun kazanımlarına saygı duyar ve onu korur. Bu iki seçmen türünün organik olarak ayrıldığı en belirgin yer siyasetin kendilerine sağladığı olanaklardır. CHP tabanı siyasetten sadece ideolojik ihtiyaçlarını karşılarken, CHP dışında kalan seçmen siyasetle olan ilişkisini hizmet prensibi üzerinden kurmakta, siyasetin kendisine sağladığı olanakların yol, su ve elektrik olarak kendisine dönmesini istemektedir.
***
Uyaralım! Büyükşehir statülü seçim öncesinde işler değişiyor. CHP’li seçmenin talepleri de değişiyor. Talep değişikliğinin adresi ise hizmet anlayışı ve yöntemleri ile halkla çelişen, parti örgütünü arka bahçe durumuna getiren belediyeler ve belediye başkanları! Onlar; örgütün ve parti yöneticilerinin üzerinde sanki Olimpus dağında oturuyorlar. Partinin tüzük ve programı kimsenin umurunda değil. Önemli olan onların ikbal ve İstikballeri…
Büyükşehir statüsü ile gidilecek yerel seçimlerin siyasi mühendisliğini yapacak olan kanaat önderleri bu nedenle böylesine önem taşıyan bir seçim öncesinde kendi seçmenine ve partisine “Siyasetle ne yapılacağını söylemek” zorunda. Artık CHP’li seçmen de ideolojik ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında günlük yaşam koşullarının ve konforunun iyileştirilmesini istiyor. CHP’li siyasetçiler kendi tabanından gelen bu haklı isteği partinin kodlarını oluşturan söylemlerle geçiştiremezler. Geçiştirirse ne olur?