Çoban Ateşi’ne devam edelim. İlk yazıda belirtmiştim bize de, size de buradan çok ekmek çıkar diye. Siyasetin duayeni Musa Gökbel ile tarihi buluşmamız her anı siyasi tahliller ve metaforlarla doluydu. Buluşmada bize ilettiği sıra dışı görüşlerin parti tabanına ulaşmasını istiyor, bize de gazeteci olarak “haydi çocuklar, işin ucundan tutun” diye sesleniyordu.
***
CHP’nin mevcut durumunu masaya yatırmıştı ve gerçeğin herkesçe paylaşılmasını istiyordu. Deneyimli bir siyasetçi olarak partinin yaşadığı sorun yumağının büyükşehir statülü seçim öncesinde çözülmesi gerektiğine inanıyordu.
Tespit ettiği en önemli sorunlardan birisinin de partinin insandan uzaklaşan yapısı olduğunu belirtiyor, bazı belediyelerin ve belediye başkanlarının parti üzerindeki etkisini şiddetle eleştiriyordu. “Örgütü belediyelerin arka bahçesine çevirdiler” görüşünün hakimliği ile siyasetin “parti-belediye” arasına sıkıştığına dikkat çekiyor, bunu aşmayı da bir partililik görevi olarak kabul ediyordu.
Bu aşılmalıydı! Çünkü partinin bu yanı ile insana dokunmaktan vazgeçtiğine, uzaklaştığına dikkat çekiyordu. Gökbel’e göre bu CHP geleneğine aykırıydı, büyük bir ayıptı ve büyük kayıplara sebebiyet verebilirdi.
***
Seçilebilmek, hep seçilebilmek ve orada kalmak adına partinin delegasyon yapısını kendi elleri ile oluşturan, partiyi arka bahçe durumuna getiren bazı belediye başkanlarını “Mayıncı Katırı’nın sırtına binerek seçimi almak bu tür haysiyetsizliklerin sonucudur” sözleri ile eleştiriyordu.
Gecenin en ilginç tespiti ise işte bu tanımlamadan sonra geldi.
***
Sürekli olarak belediye başkalarının elinden çıkmış parti delege yapısının taban iradesini yansıtmadığına vurgu yapan Musa Gökbel, durumun vehametine dikkat çekmek için “Muğla’ya Mustafa Kemal Atatürk bile çıksa gelse! bu yapıda o bile seçilemez” tespiti ile tarihi bir tespitin sahibi oluyordu. Bu bizim de red ettiğimiz bir durumdu ama biz işe hiç onun Atatürk mavisi gözleri ile bakmamıştık. Sonbaharlı bir gecenin hafif ayazında bu müthiş iddia suratımıza bir tokat gibi inmişti.
***
“Atatürk çıksa gelse Muğla’ya o bile seçilemez!”…
Uzunca bir süre donuk ve sessiz kaldık. Usta siyasetçi Gökbel’in “Bu parti büyük bir emeğin partisidir, onca emeğin beşiğidir” sözü ile neyi kast ettiğini daha iyi anlıyorduk.
Önce bu kent sonra da ülke için CHP dışında bir seçeneği alternatif olarak görmeyen Musa Gökbel, yakılan Çoban Ateşi’nin en uzak köşelerden görüleceğine bu nedenle inanıyordu.
***
Yumruk yaptığı sağ elini başının üstünden çevirip, yumruğunu masaya vurdu.
Masada soğumaya yüz tutmuş onca çeşnili meze havada tur atarken Gökbel, mavi gözlerini iyice açtı, masaya iyice yanaşarak “Partinin kalıcı hata inşa edenlerin elinden kurtulması, kendi kodlarına ve şifrelerine dönmesi gerekiyor” diye haykırdı. Yaklaşınca fark ettik ki gözleri hala yaşlıydı. Sorduğumuz onca soruya bir yenisini daha ekledik ve kendisine “Kalıcı hata” sözünden neyi kast ettiğini sorduk. O da cevapladı.
***
Musa Gökbel cevaben yaptığı konuşmada bizi tarihsel bir yolculuğa çıkardı.
Yıllar önce Muğla merkezde Kocamustafendi İlköğretim okulunda yapılan bir önseçime götürdü.
Siyasi tarihin arka yüzünü aydınlatan bir dolu anekdot sonrasında belki de kendisi ile bir yüzleşme fırsatı sağlayan “Politika yapma hakkı hiçbir siyasetçiye kalıcı hata yapma hakkı vermez” tespitinden sonra açıklamasına şöyle devam etti. “Özcan! Biliyorsun politika yapıyorduk. İki aday vardı ve hepimiz o süreçte Osman Gürün’e destek verdik ve parti de kalıcı bir hatayı inşa ettik. Osman Gürün CHP’nin ortak hatasıdır!”…