Bir şeyin iyi anlaşılması ve bilinmesi gerekiyor. CHP’de Yakılan Çoban Ateşi adı taşıyan ve kısa bir yazı dizisi haline dönüşen CHP endeksli yazılar, hedefli ve adrese teslim yazılar değildir, parti içinde politika yapan siyasetçileri hedeflemez.
Onların üstünde analitik bir yanı vardır. ***
Bir önceki yazının son mahrecinde yer alan Musa Gökbel’in “İki aday vardı ve hepimiz o süreçte Osman Gürün’e destek verdik ve parti de kalıcı bir hatayı inşa ettik. Osman Gürün CHP’nin ortak hatasıdır!” açıklaması Başkan Gürün’ün şahsına yönelik bir muhaliflik gibi anlaşılmış! Doğrudur, Musa Gökbel, Başkan Osman Gürün’e muhaliftir. Belirtelim! Bir siyasetçi olarak Musa Gökbel bu muhalifliği “Deli Dumrul” tavrıyla açıklamaya gerek duymaz, hele bunu bizim aracılığımız ile hiç yapmaz. Onu tanıyanlar onun yöntemini de iyi bilirler. Gökbel’in bu tespitte asıl kast ettiği bir siyasetçinin “örgütsel emeğine” vurgu yapmak, dikkat çekmektir.
***
Bu konuyu açalım. Başkan Gürün’ün siyasete adım attığı ilk günlerdi. O günlerde CHP “Deve Dişi” gibi bir örgüttü. Siyasetin yeni ismi Doktor Osman Gürün’ün “örgütsel emek oranı” onu bu deve dişi örgütten, CHP’den belediye başkan aday adayı yapacak kadar yüksek değildi. Örgütsel emek oranı düşük olan yeni siyasetçi olarak Doktor Osman Gürün’ün örgüt geleneğinden gelmediği her zeminde tartışılıyordu. Ancak; dürüstlük ve ahlak unsurları, bir hekim olarak binlerce insana dokunuşu ve insancıl yapısı Osman Gürün’ün siyaset zemininde meşrulaşmasının öngörüsünü ve temelini oluşturdu. Osman Gürün bu yapısal özellikleri ile siyasetin kanaat önderlerinin referansı ile buluştu.
***
Söylemekte hiçbir sakınca görmüyorum. Önce Muğla siyasetinin kanaat önderlerinden Fettah Bardakçı, sonra da Sadettin Ünsal, Burhan Kılıç gibi isimler bu referansın oluşmasında en önemli etkendi ve her şeye karşın parti içinde yürütülen “Doktor” muhalifliğini üç beş kişi ile birlikte göğüslemişti. Bu referanslar Doktor Osman Gürün’ün yerel ve yüksek siyasette kabulünü sağlamış, aday adaylığı sürecini de bu referanslar başlatmıştı. Gazeteci Özcan Özgür de bu ekibin içinde yer almıştı.
***
Bugün; “Politika yapma hakkı hiçbir siyasetçiye kalıcı hata yapma hakkı vermez” diyerek masaya yumruk atan Musa Gökbel aslında bu tespiti ile “Doktor Osman Gürün’den, Başkan Osman Gürün’e” uzanan sürecin bir parçası olarak kendisi ile birlikte beraberindekileri de sorgulamak istiyordu. Musa Gökbel, Tufan Doğu, Orhan Çakır, Hüseyin Ülkü, Nevrez Yıldız, Tuncer Besi, Fettah Bardakçı, Sadettin Ünsal, Burhan Kılıç ve diğerleri! Onlar deve dişi gibi bir örgütün sıkı politikacıları idi, siyaset yapıyorlardı ve herkes gibi onlarda hata yapabilirlerdi. Hataya ortak olmuş bir siyasetçi olarak Musa Gökbel’in büyükşehir statülü seçimler öncesinde asıl söylemek istediği CHP’nin o süreçten bugüne kadar aday belirleme yöntemindeki yanlış tercihler ve bu tercihlerin yol açtığı kalıcı hatalardı.
Gökbel’in “Bu parti büyük bir emeğin partisidir, onca emeğin beşiğidir. Biz parti emeğine karşın hepimiz o süreçte Osman Gürün’e destek verdik ve kalıcı bir hatayı inşa ettik. Osman Gürün CHP’nin ortak hatasıdır” tespitinde yatan işte bu gerçekti.
***
Kimsenin Osman Gürün’le ya da belediye başkanlarının şahsı ile bir problemi yok. Ancak; parti geleneğinden gelmeyen “örgütsel hiçbir emeğe sahip olmadan” belediye başkanı seçilen ve bununla yetinmeyen, belediyenin mührü ile önce örgütü, arkasından partinin tamamını isteyen belediye başkanları ile artık tüm örgütün ve tabanın sorunu var. Örgütsel hiçbir emeğe sahip olmadan sadece belediye mührü ile “kendini örgütün üstünde gören” ve örgütü dizayn eden belediye başkanlarının neden olduğu tahribat partiyi kendi geleneklerinden, ideolojisinden kültürel ve sosyal kodlarından, tabanından uzaklaştırdı. En kötüsü de insana, tabana dokunmaktan vazgeçen yapısı ile örgütün insan kaynağı tamamen kurudu, gazal oldu.
***
Konuyu daha da açalım. CHP; “Deve Dişi” gibi bir parti iken, milletvekili seçilip belediye başkanlığının sona erdiği dönemde örgüt, Erman Şahin’in yerine en az üç beş ismi önerebilecek siyasetçi zenginliğine sahipti. Oysa bugün gelinen noktada parti, bu zenginlikten yoksun ve şimdi örgütün görevlerini devralacak isim bulmakta zorlanıyor. Bugün örgüt içindeki genç ve pırıl pırıl insan kaynağına parti geleneği değil, kişisel biat ve aidiyet duyguları yüklemesi yapılıyor.
***
Örgütsel emeği olan insan ve siyasetçi yapısından mahrum, bugünün CHP’sini “kim” yarattı? Bunu “kimlere” borçluyuz? Siyaseti “parti-belediye” arasına kim sıkıştırdı? Seçilebilmek ve “hep orada kalmak” isteyen kim? Bu örgüt bir kez daha “kalıcı hata” inşa eder mi? Parti kendi kodlarına ve şifrelerine nasıl döner? Kim “önseçim ve sandık” istemez? Kim “yok sayar”, tabanına güvenmez? Musa Gökbel’in “Mayıncı Katırı’nın sırtına binerek seçimi almak bu tür haysiyetsizliklerin sonucudur” sözü, ağır bir söz müdür?