Sandıktan uzlaşma çıktı.
Uzlaşma çıktı çıkmasına ama şu süreçte görüyoruz ki kimsenin uzlaşmaya falan niyeti yok.
Liderlerin koalisyon konusundaki açıklamaları uzlaşmanın ötesinde, gerginliğe dönmüş durumda.
Vatandaş sandığa giderek görevini yaptı, üzerine düşeni yerine getirdi.
Sandıktan “Uzlaşın, bir arada çözüm bulun” sonucu çıktı.
Yani seçmen siyasetçiye çağrı yaptı.
Ancak bu çağrıya siyasilerden henüz ses veren olmadı.
Siyasi parti genel başkanları toplumsal uzlaşma noktasına bir türlü gelemediler.
Siyaset bilici bir büyüğümüz bu durumu şöyle açıkladı.
“Evet, siyasi parti genel başkanları toplumsal uzlaşma noktasına bir türlü gelemediler. Siyasete yöntem önermeleri devam ettiği sürece bu pek mümkün görünmüyor. Benim inancıma göre; siyasiler yemin etmeyi bekliyor. Tartışmaları ya da koalisyon arayışlarını meclis çatısı altında yapmak istiyorlar. Herkesin konuyu bir de bu açıdan görmesinde yarar var”
Neden olmasın?
Olabilir.
Zira seçimin üzerinden 15 gün, yani iki hafta geçti ve olası koalisyon modelleri konusunda ülkede neredeyse fikrini açıklamayan kalmadı.
Şu, şununla (!) bu bununla eşleştirmeleri aldı yürüdü.
Belki de parti genel merkezleri ve genel başkanları bu duruma bozuluyor olabilirler.
Olabilir, neden olmasın…
***
TÜSİAD’ın siyasi partilere yaptığı ziyaret sonrasında bir okurdan aldığımız iletiyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Gönderme yapılan okur iletisinde; “Milletvekilleri daha yemin etmedi. Siyaset henüz ‘hükümeti kurun’ komutunu ya da görevini almadı. Bu olmadan işin suyu çıkarıldı. Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği (TUSİAD) siyasi partileri dolaştı, telkinlerde bulundu. Bizde Türkiye Sıradan İnsanlar Derneği (TUSİD) olarak bir hatırlatma yapalım. ‘Biz seçmen olarak görevimizi yaptık. Seçim sonuçları ortada. İsteğimiz siyasilerin bu sonuçları iyi tahlil etmesi ve buna göre hareket etmesi”
Okur iletisinde yer alan Türkiye Sıradan İnsanlar Derneği (TUSİD) diye kurulmuş bir dernek yok.
Bu bir ironi.
Okur bu ironik göndermesiyle; ‘Siyasetin TUSİAD’ı memnun etmek gibi bir zorunluluğu yok (!)  Ama siyasetin sıradan insanlardan oluşan, bir çoğu asgari şartlarda yaşayan milyonlarca seçmeni memnun etmek gibi bir zorunluluğu var’ demeye getiriyor.
Okur; Eğer siyaset seçmenden gelen mesajı iyi okumaz, siyasetçiler kişisel hırslarını bir kenarda tutmayı beceremez, seçim sonuçlarına yönelik davranış geliştiremezse ne olur? Diye de soruyor.
***
Merakları giderelim, soruyu hemen cevaplayalım.
Koalisyon kurulamazsa Türkiye yeniden seçime gider.
Türkiye erken seçime giderse ne olur?
Olası bir erken seçimde hiçbir siyasi parti aynı sonuçlara ulaşamaz.
Birçoğu ölümcül barajın altında kalabilir.
Zira seçmen 7 Haziran milletvekili genel seçim sonuçlarıyla bir mesaj gönderdi.
Sandıktan ‘uzlaşın’ sonucu çıktı.
Eğer siyasi partiler uzlaşmanın adımlarını atmaz, uzlaşmanın aksine uzlaşmamayı tercih ederlerse Türkiye 2002 yılına geri dönebilir.
Kırmızı çizgiler bizi 2002 yılına götürebilir, siyasiler kendilerini yeni bir siyasi depremin kucağında bulabilir…
***
Peki 2002’de ne oldu?
3 Kasım 2002 tarihinde erken genel seçim yapıldı.
Seçim, sonuçları itibariyle bir tasfiye seçimine dönüştü.
ANAP kuruluşundan bu yana ilk kez Meclis’e giremedi.
DYP de, AP’den bu yana siyasi geleneğinde ilk kez TBMM dışında kaldı.
MHP de baraja takıldı,
DSP yüzde 1’lere inerek, siyasette düşüş rekoru kırdı.
Ama asıl önemlisi ilk kez, merkez sağın temsil edilemediği bir meclis yapısı ortaya çıktı.
Yetmedi (!)
Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, MHP Lideri Devlet Bahçeli, YTP Genel Başkanı İsmail Cem ve SP Genel Başkanı Recai Kutan, 22’nci dönem parlamentosuna giremedi…
Koalisyonlar dönemi sonrasında yapılan 2002 seçimlerinde seçmen uyarının ötesine geçmiş, bir dönemi sonlandırmıştı.
Hükümette yer alan merkez sağdaki iki rakibi MHP ile ANAP’a karşı, ana muhalefet kozunu sandığa yansıtamayan DYP de, seçimlerde hüsran yaşamıştı.
Demokrat Parti sonrasında Adalet Partisi’nin ve Doğruyol Partisi’nin kurucu iradesi merhum Süleyman Demirel’in desteği de o süreçte yetersiz kalmıştı.
O süreçte MHP’nin başında yine Devlet Bahçeli vardı. Bahçeli o günde kırmızı çizgilerin sahibiydi.
Sayın Bahçeli, barajı aşmak için ölümcül bir mücadele vermiş, ancak bu mücadele başarılı olamamış, partisi barajın altında kalmıştı.
2002 seçimleri o dönemin uzlaşmayan tüm siyasetçilerini tasfiye etmiş, yeni kurulan Ak Parti’yi iktidara getirmişti.
2002 seçimlerinde seçmen uzlaşmaz tavırlı, ‘kırmızı çizgili’ tüm siyasetçileri bir günde tasfiye etmişti.
Siyasi tarihimizin silinmeyen izlerini oluşturan 2002 siyasi depreminin üzerinden tam 13 yıl geçti.
7 Haziran milletvekili genel seçimlerinden de uzlaşın çağrısı çıktı.
Eğer siyasiler bu süreçte kırmızı çizgileri korumaya devam eder, uzlaşmadan yana tavır koymazlarsa yani bir hükümet kurulmazsa (!) bir kez daha erken seçime gideceğiz.
Erken seçimin bir kağıt helvası olmadığını ve hiçbir siyasi partinin erken seçimde aynı sonuçları alamayacağını hatırlatalım.
Biliyorsunuz, milletvekilleri bugün mecliste yemin edecek.
“Umarız 25. Dönemin yeminli siyaseti, meclis çatısı altında hükümet kurma becerisi gösterir” diyerek sonlayalım.