Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ”Yerel ve Bölgesel Medya Buluşması” toplantısına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta katıldı. Ben katılan değil katılmayanlar arasındaydım. Katılmayanlar olarak, katılanları engellemek gibi bir derdin peşine düşmemiştik ama bu organizasyonun dışında kalan gazeteciler olarak katılmak isteyenleri engellediğimiz gerekçesiyle yine provakatif bir yaftanın sahibi olduk. Gidene neden gittin? gitmeyene de neden gitmedin? demek bize düşmez. Gidenin de gitmeyenin de mutlaka haklı gerekçeleri vardır diye düşünüyoruz.
***
Marmaris buluşmasında da sonuçta organizasyon yapma becerisi ve mahareti ile ortaya çıkan kargaşa bir kez daha yüksek siyasetin devreye girmesi ve işe el atması ile aşıldı. Öncesi ve sonrası ile hiçbir yerinde bulunmadığımız Marmaris buluşması’nın “i-pod figüranı” olarak hiçbir karenin içinde yer almadık. Yer alana da neden yer aldınız? demedik. İ-pod’da almış olsalardı da niye aldınız? demezdik…
***
Organizasyonun başında daha işin davet kısmında merkez basında kendini gösteren tercihli bir sisteme tanık olduk. Bu konuda kimin ne dediğinin bir önemi yok. Ve bize mazeret gerekmez. “Ben aslında” diye başlayan her açıklamanın yeri bizde bellidir. O nedenle organizasyonun ev sahipliğini yapanlar eğer doğru planlama yapmış olsalardı, son dakika da yüksek siyaset bizi arayıp bu toplantıya katılmamızı istemezdi. Bir dönem Basın Yayın Enformasyon yapısı içerisinde bürokrat olarak yer alan ve bugün Ak Parti Manisa Milletvekili olan sevgili hocamız Selçuk Özdağ, organizasyon adına yapılanın tercihin ve ihmalin farkına varıp, organizasyondaki beceri oranından rahatsız olmaz ve bizi aramazdı. Gerçi Sayın Özdağ’ın ricasını yerine getiremedik ama gitmeyerek de bir şeyi yerine getirmiş olduk.
***
Detaya fazla kafa yormaya gerek yok. Marmaris buluşması bizim için geride bıraktıkları açısından “oldu da bitti maşallah” noktasında. Gördük ki; Marmaris buluşmasında yerel gazetelerin resmi ilan konusundaki endişeleri yerini bir güvene bıraktı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç beklenen açıklamayı yaptı ve resmi ilanların kesilmeyeceğini, aksine tarifelerinde de iyileştirmeye gidileceğinin müjdesini verdi. Bu bizim için bu i-pod’lardan çok daha önemli.
***
Yerel Medya’da her şey güllük gülistanlık değil. Ortada yığınla sorunumuz var bunların nasıl açılacağı konusunda henüz netlik kazanmış bir fikrimiz yok. Basın İlan Kurumu Muğla şubesinin açılması ile birlikte gazetelerde sıkı bir denetim başlamasını bekliyoruz. Resmi ilanların denetimi, gazetelerdeki haber ilan dengelerinin kurulması, meslek erbaplarının öncelikli istihdam edilmesi beklentilerimiz arasında. Bu konular Marmaris buluşmasına ne kadar yansıdı bilemiyoruz. Yansıdı ise iyi, yansımadı ise orada bulunanlara neden yansıtılmadığını sormak gerek.
***
Gelelim asıl meseleye. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, partisinin Marmaris ilçe başkanlığında basına açık düzenlediği basın toplantısında Muğla’ya yönelik iddialı açıklamalar yaptı ve Muğla’nın CHP için cepte keklik olmadığını vurguladı. Arınç bu konuda tam olarak “Muğla hak ettiği büyükşehir statüsüne kavuştu. Kanun çıktı, şuanda Cumhurbaşkanlığında, umarım ki oradan da çıkmak suretiyle kanunlaşacaktır ve Muğla önümüzdeki seçimlere büyükşehir belediyesi olarak girecektir. Bu Ak Parti’nin Muğla için yapacağı çok hayırlı bir hizmet. Muhalefete yaranamıyoruz. CHP istemiyor. Hâlbuki CHP’liler bir taraftan arkalarına dönüp ‘nasıl olsa Muğla’yı kazanacağız’ diyorlar. Bu tarafa doğru dönüp ‘nereden çıktı bu büyükşehir, ülke bölünüyor parçalanıyor’ diyorlar. Çantada keklik olarak görüyorlar, hiç çantada keklik falan yok. Muğla büyükşehir olmakla, bütün şehir olmakla hizmetler daha da artacak. İnanıyorum ki çalışmak, gayret etmek suretiyle şu beraberliğimizi bütün Marmaris’e, Muğla’ya yaymak suretiyle önümüzdeki seçimlerde büyükşehir belediye başkanı da Marmaris Belediye Başkanı da Ak Partili olacak” dedi.
***
Bu tarihi bir açıklama. Bunun için politika değil strateji gerekli. Bu nedenle iktidar partisinin bu hedefinin gerçekleşmesinde parti teşkilatları kadar hükümetin hizmetlerini topluma ulaştıran “Uç beyi” konumuna sahip olan kurum müdürlerine de büyük iş düşüyor. Uç beyi olarak nitelendirdiğimiz kurum müdürlerinin başta toplumla, meslek odalarıyla, sivil toplum kuruluşları ve özellikle basınla ve gazetecilerle olan ilişkileri bu açıdan çok önemli. Toplumsal algı yaratma konusundaki en etkili iletişimi sağlayan basınla, kurum müdürleri arasındaki ilişki, bir siyasi partinin gazeteciler ile ilişkisinin belirleyeni olmamalı. Siyaset hiç kimseye böyle bir sorumluluk yüklemez, kimseye de böyle bir yetki vermez. “Uç beyliği” unvanı ile yetinmeyip, kentin özgün koşullarını hiçe sayarak siyaset yapmanın derdine düşenlere bir tavsiyede bulunmak isteriz. “Bu kenti siz dizayn edemezsiniz!”. Ayrıca siyasete bu kadar meraklıysanız istifa edip, politikaya atılır, sıkıyorsa da siyaseti kendi zemininde yaparsınız.”
***
Unutulmasın! İlişki sağlıklı olursa eleştiri de sağlıklı olur. Bu bir gazetecilik kuralı olduğu gibi aynı zamanda genel bir kuraldır. Basınla, gazetecilerle olan ilişkisinde siyasi düşünce derecelendirmesi yaparak, her türden davranış şeklini kendisine siyaseten yüklenen misyon olarak açıklayanlar bu halleri ile “Yüksek siyasetin ve yüksek beklentilerinin” önündeki en büyük kent engelidir. Solcu gazeteciye, demokrata ve muhafazakara, ülkücü gazeteciye, cemaatçiye, velhasıl her yapıdan gazeteciye her fırsatta sallamak için fırsat kollayanlar bilsinler ki; Biz fıkıhın; kişinin hak, yetki ve sorumluluklarının bilincinde olması olarak nitelendiririz.