Eşraf Otoritesi ve kentte oluşturdukları icazet kültürünün siyasette ve hayatın her alanında yarattığı tahribatı araştırmaya ve yazmaya devam. Siyasetin, sosyal ve ekonomik hayatın kendi zeminine çekilmesi gibi bir derdimiz var ve Eşraf Otoritesi icazet kültürü ile kentin sosyal, siyasal ve ekonomik davranış şeklini belirlemeye devam ediyor. Feodal yapıyı var eden “Ekonomik alt yapıya sahip olanlar, üst yapı ilişkilerini de belirler” gerçeği bizi hastalıklı bir duruma getirdi. Bu; halinden memnun hastalıklı yapıyı çözmeden yol almak düşüncesinde değiliz. Bu nedenle Efendi ruhlu insanların oluşturduğu Eşraf Otoritesi’nin “iyi-kötü” ilişkilenmesini ve sunumunu toplumsal bir tercih olarak görmüyoruz.
***
Kent olarak geri kalmışlığımızın temelini Eşraf Otoritesi oluşturuyor. Bu nedenle biz tıpkı bilim insanları gibi bu otoriteyi ne islami, ne medeni ne de insani görmüyoruz. İnsanlar arasına “hiyerarşi” koyan alt-üst ilişkisini, el-etek öpmeyi bir yaşam geleneğine dönüştüren Eşraf Otoritesi’nin kent siyaseti üzerindeki tahakkümüne itirazımız bu yüzden. Genel seçmen eğiliminin belirleyeni konumunu hala özenle koruyan Eşraf Otoritesi’nin özellikle siyasette “Merkez Sol-Merkez Sağ” ilişkisinin sorgulanmasını tarihsel bir görev olarak kabul ediyoruz. Çünkü biz diğerleri gibi halimizden memnun değiliz, sunulanı hak etmediğimizi düşünüyoruz… Siyasetçilerin ya da kent yöneticilerinin topluma sunduğu hizmet ve olanaklardan şikayetçiyiz. Biz onlardan farklı olarak Muğla’nın geleceğinin medeni bir uygarlık olarak kurulmasını istiyoruz.
***
Yazdıklarımız bir muhalif gazeteci önermesi olarak algılatmaya çalışılsa da aslında meraklısına “Geleceğin Kenti” tariflemesini yapan çabanın ürünüdür. Bu çabanın kim neresinden tutar, kim karşısına geçer taş atar bilemeyiz. Ancak biz kentin geleceğinin siyasi bir imparatorluktan çok bir tasarım ve mühendislik harikası uygarlık olması gerektiğini bilenlerdeniz. 100. Yılını kutlamaya hazırlanan bir kentin gelecek kavramını oluşturmak ve tartışmaya açmak niyetindeyiz. Sonuçta biz mevcut statik yapılara ve Eşraf Otoritesine karşı kentin değiştirme iradesini oluşturmaya çalışıyoruz. ***
Bir seçim dönemi daha yaşıyoruz. Bu seçimde “halinden memnun olanlarla, halinden memnun olmayanları” bir kez daha karşı karşıya getirdi. Sıradan bir seçim kentte büyük ayrışmalara, kırılmalara ve travmalara neden oldu ve kentteki siyaset-ticaret sıkışmasının giderilmesi için birileri Eşraf Otoritesi’ni yeniden devreye soktu. Bu seçim döneminde de Eşraf, kendisinden icazet alınan mekanizmasını kurdu ve işin belirleyeni olmak adına kolları sıvadı.
***
Aktörleri değişse de bu işin senaryosu aynı. Bu filmi kaçıncı kez izlediğimizi hatırlamıyorum. Eşrafın hakim gücü olan icazet kültürü ile göreve gelenler, varlığını bu kültüre borçlu olanlar mevki ve makamlarını kaybedeceklerini anladılar ve soluğu bir kez daha “İkbal ve İstikbal” dağıtan Eşraf’ın yayında aldılar. Şifa aramak için yine aynı türbeye gittiler, medet için türbeye çaput bağladılar.
***
Bir kez daha hatırlatalım! Hatırlatmanın ötesinde bir kez daha uyaralım. Kentin geleceğinden çok kendi geleceklerinin peşine düşenler bu seçimin siyasi boyutunu, toplumsal kazanımlarını, sahip olunacak mesleki değerlerini ve ilişkilerini bir kez daha kenara bıraktılar. Onlar bir kez daha kendilerinin ve biat ettikleri Eşraf Otoritesinin yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik imparatorluğun sınırlarını korumak amacındalar.
Farklı siyasi zeminlerde ve oluşumlarda, farklı mevki ve makamlarda , farklı ekonomik yapılara sahip olsalar da aynı beklentinin bir araya getirdiği bu insanlar “Bu kent değişmesin istiyorlar, her yer ve her şey onlarda kalsın” istiyorlar. Bu kentte siyaset-ticaret ve feraset bu nedenle birbirine karışıyor, bu nedenle de meraklısına çözülmeyecek bir sorun olarak görünüyor. Birileri Eşraf Türbesi’ne çaput bağlamaya devam etsin, biz bir bilim adamının “Eşraf Otoritesi’nin olduğu kentler geri kalmış kentlerdir” sözü ile sonlayalım. Muğla il oluşunun yüzüncü yılından başlamak üzere ardı ardına seçimler yaşayacak. Bu süreç öncesinde de ne yapacağının kararını verecek.