“Seçmenin 1 Kasım Darbesi” tespitimizden rahatsız olanlar bu tesipin ağır kaçtığını düşünüyorlar.
Böyle düşünenlere sormak gerekiyor:
Darbeyi hep darbeciler mi yapar?
Halk darbe yapamaz mı?
Yapar, bal gibi de yapar.
Biliyoruz ki devir değişti.
Otoritenin yaptığı darbe yanına kalmıyor (!) halkın yaptığı da artık isyandan sayılmıyor.
***
Bize göre;
Bugüne kadar sahibinin elinden kerelerce darbeye ve darbe girişimine maruz kalan ve her türlü darbenin bedelini ödeyen halk (!) 1 Kasım’da sandık üzerinden bir darbe gerçekleştirdi.
7 Haziran seçimleri sonrasında “Ak Partisiz hükümet kurulamıyor” gerçeğini gören halk, “Sahipsiz kalmayalım” diyerek karar verdi ve bu kararını 1 Kasım’da sandıkta uyguladı.
***
Bu tespitte sinirlenecek bir şey yok.
“Bu halk bunu niye yaptı?” diye suçlamak yanlış.
Suçlamak, tercihleri nedeniyle halkın zeka düzeyine sallamak yerine, sürecin sorgulanması gerekiyor.
Bunun ötesinde de yaşam koşullarının ideolojinin ve siyasetin önüne geçtiğini de kabul etmek gerekiyor.
***
1 Kasım seçimlerine yönelik herkesin bizden beklediği türden bir yazı kaleme almak gibi bir niyetimiz yok.
Şimdi herkes bizden nokta atışlı, bireysel hedefli yazılar ile birilerini suçlu ilan etmemizi bekliyor.
Ancak bizim öyle bir niyetimiz yok.
Bu kez beklentiler boşa çıkacak.
Zira 1 Kasım seçim sonuçlarının arkasında siyasetçiler ya da siyasi partiler değil, büyük bir halk tercihi bulunuyor.
5 ay içinde gerçekleşen büyük değişimin arkasında halk varken, halktan hükümet kurma ihtimali en yüksek partiye verilmiş bir destek varken, bu tercihi ve desteği sorgulamak bizim haddimize değil.
İsteyen sorgulasın.
İsteyen don biçmeye ya da aysız gecelerde efkarlanmaya devam etsin.
Bu süreçte ne halka ve halkın iradesine söyleyecek tek sözümüz yok.
***
Daha önceden kerelerce ifade ettik.
Bir kez daha yineleyelim.
Siyasetle ne yapacağımızın kararını vermek zorundayız.
Siyasetin en temel prensibine halkı koyarak siyasetle olan ilişkimizi yeniden tanımlamak zorundayız.
Siyaset kimin, ne işine yarayacak?
Bunun kararını vermek zorundayız.
Bu karar verilmeden, söylenecek sözlerin hiç bir anlamı yok.
Siyasetin merkezinde halk yerine siyasetçi yer aldığı sürece siyaseten kurtulma imkanımız yok.
***
Toparlayalım.
Seçmenin geneline “Ak Partisiz hükümet kurulamıyor” gerçeğinin yerleştiği bir seçimde, önce MHP’ye, sonra HDP’ye sonra da Saadet-BBP ittifakına uğrayan seçmen sonuçta 4.5 milyon oyu karıncalar gibi sırtında taşıyarak Ak Parti’ye tek başına iktidar olmanın kapılarını açtı.
İki seçim arasında MHP; 1 milyon 900 bin oy, HDP ise 1 milyondan fazla oy kaybetti.
Bunların büyük çoğunluğu Ak Parti’ye ve CHP’ye gitti. HDP oylarının geri dönmesine karşın CHP 1 Kasım’da yerinde saydı.
Bu durumda kime ne söyleyeceğiz?
Söyleyebileceğimiz tek şey seçmenin 1 Kasım’da darbe yaptığı…
Hala aynı fikirdeyiz.