Siyaset; yerel ve mümkün olandır. Ben bu tanımı çok seviyorum. Her ne kadar bu tanım politik bilimler açısından önem taşısa da bende çok derin bir anlam yaratıyor. Tarihsel süreç bizi sosyalist olarak ulusal mıyız yoksa evrensel miyiz düşüncesine sevk ederken siyasetin bu tanıma dayalı oluşmasından, bu tanıma dayandırılmasından hiçbir zaman rahatsızlık duymadığımızı fark ettik. Yerel olunmadan ulusal, ulusal olunmadan evrensel olunamıyordu. Bunu biliyorduk. Bütün sorunumuz daha doğrusu bir dönemin en büyük sorunu bu düşüncenin mümkünlüğü ile ilgiliydi. Bize göre bu mümkündü ama olmadı. Ancak siyasette değişen bir şey yok. Siyaset hala yerel ve mümkün olan…
***
Tarihini hatırlamıyorum ancak Ak Parti Yerel Yöretimler Sempozyumu sonuç bildirgesi de bu tanımla kamuoyuna paylaşılmıştı. Bu partinin içinde çok ciddi bir sosyalist birikim var. Analitik grubu da müthiş işler yapıyorlar. Bu yapılanlar kamuoyuna, parti teşkilatlarına ne kadar taşınıyor, taşınandan partilisi ne anlıyor bilemiyoruz. Ancak anlasalar ve yapılanların farkına varsalardı çoktan işaret parmakları ileri de kollarını göğe doğru kaldırırlardı. Bilgi konusunda teşkilatlarına deyim yerindeyse yağdıran bir genel merkez var. Ak Parti; bilgilenmek derdi olan, politik söylemlerini bu bilgiye dayalı yapmak isteyenler için cennet gibi bir yer. Bu partide yerelde ve genelde 4 mevsim siyaset için gerekli tüm argümanlar mevcut. Bu vaha da susuzluk çeken aslında aptallıktan çektiğini bilmeli. Çünkü bu çatıda bilgi sürekli geliyor ve güncelleniyor. Birileri alıp kullanmazsa da bilgi boşa akan suya dönüşüyor. Su boşa akıyor, birileri suya bakıyor.
***
Bu tür siyasetçinin elinde siyaset mevsimsel ve dönemsel bir hal alıyor. En pasif ve etkisiz türü de işte böyle ortaya çıkıyor. Seçim dediğin de zaten bu ilde öyle uzun uzun planlanması gereken bir durum değil! İki ay önce başlamalı on gün sonra bitmeli. Muğla siyaseti de turizmi gibi toplamda 90 günde işi bitmeli. Sonra herkes işine gücüne, ticaretine…
***
Bu topraklarda son süreçte bir referandum ve bir genel seçim geçirdik. Anlaşılan teşkilatlar bu süreçte çok yoruldular. Yorgunlukları o kadar ki aradan 7 ay geçmesine rağmen teşkilatlar hala seçim dönemine ait sonuçları, artıları yâda eksileri ile kamuoyu ile paylaşmadılar. Geride bıraktığımız bu süreçten kimse daha ne anladığını bir türlü söylemedi, bunun üzerine de toplumsal politikalar üretilemedi. Partiler; petit beurre bisküvi ile çay ikram edilen misafir odalarına dönüştürüldü. Kimin ne dediğine bakılmadı. Siyaset bir toplum bilimi olarak anlaşılamadı. Teşkilatlar bu kadar bilgi birikimine karşın strateji, planlama, geliştirilemedi. Siyaset tamamen “Anakara” endeksli bir hale getirilip, milletvekillerinin omuzlarına yıkıldı. Milletvekilleri’nin lojistiğini, bölgesel argümanını teşkilatlar sağlar. Yani siyaset yerelden yola çıkar, Anakara’ya ulaşır. Ben merak ediyorum, teşkilatlar yerelden yola çıkan kaç projenin ve çalışmanın sahibidirler. Usulden siyaset, usulden siyasetçi deyince kızıyorlar. Kızacak bir şey yok, durum ortada. “Adımız Hıdır, elimizden gelen budur” zihniyetine göre 2014’e daha çok var, o zamana kadar kim öle, kim kala! 2023’e falan çok erken hiç girilmesin! Hükümet ve Başbakanla tüm dünyaya kafa tutuyor diye gururlananlar, başbakanlarını, bakanlarını, genel merkezlerini tek bir yolla gururlandırabilirler.
O yolun adı da siyasettir.