Hafta sonu Halk Hizmet buluşmasının ikincisi gerçekleştirildi. Prof. Dr Yüksel Özden bu buluşmanın ilkinde olduğu gibi kent kadar dinamik bir süreci statik bir anlayışla yönetmeye çalışanlara yüklendi. Merkezi iktidarın kente yapmayı planladığı Yeni Hastane, Doğalgaz, Toki 2. Etap, İçme suyu gibi kentin en önemli yatırım kalemleri bu buluşmada halka bir kez daha anlatıldı.İlki yanılmıyorsam Kasım ayında yapılmıştı. Aradan aslında beş ay geçmiş ama nedense bana daha çok zaman geçmiş gibi geliyor. Mutlaka bir açıklaması vardır ama ben bu yanılsamayı bir türlü anlayabilmiş değilim. Olaylar ve yaşamın hızı zaman algımıza adeta kur yapıyor. Rakamlar, tarihler, müracatlar, açıklamalar takvimin yaprakları gibi birbirini takip ediyor ve biz onu takip etmekte zorlanıyoruz.
***
“45 dönümlük hastane alanı şehrin tarihi, nefes aldığı yerdir. Buranın başka bir şey olmasına izin vermeyeceğiz dedik, dediğimizi yaptık ve sözümüzü tuttuk. Burada ilk etapta 5 bin metrekare kapalı alanlı, 40 yataklı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ni teklif ettik. Bunun için 12 Mart’ta belediyeye başvurduk. Şimdi bizden önce mevcut hastane alanını korumalıyız diyenlere bizde buyurun diyoruz. Daha önce gerektiğinde mevcut hastane alanını “eğitim alanına”, yeni hastane için düşünülen Vakıf arazisini “sağlık alanı” ilan ettiniz. Şimdi gelin, başka bir niyet yoksa bu plan değişikliğini eski haline getirin. Belediye’den cevap bekliyoruz”.
***
Yukarıdaki sözler Prof. Dr. Yüksel Özden’e ait. Yüksel Hoca bu açıklaması ile mevcut hastane yerinde kalsın diyenlerin samimiyetini göstermeleri için adeta bir fırsat daha yarattı. 12 Mart tarihinde Belediye’ye 40 yataklı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi teklif edilmiş. Belediye bu teklife ne diyecek? diye düşünmek yersiz. Soruyu doğru soralım. Belediye bu teklife hayır diyebilir mi? Derse ne olur?
***
Hastane konusunda yüksek sesle başlayan tartışmalar yerini derin bir sessizliğe bıraktı. Hastane tartışması tam bitti derken, belediye’ye önerilen 40 yataklı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi teklifi yeni bir tartışma başlatabilir. Halk artık merkezi ve yerel iktidar arasında yaşanan tartışmanın tam merkezinde yer alır oldu. Kararların kendisi için alındığının farkında vardı ve artık özensiz ve derinliksiz söylemle idare istemiyor. Halk; artık bununla yetinmek is-te-mi-yor. Çünkü yaşanan tüm bu süreçte halkta “kamusal menfaat bilinci” hasıl oldu. Bu yüzdendir ki halk; tartışmaların doğal ortağı olarak kentin ve kenti yönetenlerin kendine sağlayacağı konforu, yaşam standardını sorgular, söylemleri de kıyaslar oldu.
***
“Mevcut koşullar bir idare lambasıdır ve elinizdeki ile idare edin, ideolojik algı her şeyin üstündedir” telkiniyle yetmeyi öğütleyenlerin önüne halk ; elektrik, su faturasını ve yakıt giderlerini koymaya hazırlanıyor. Tüm bunlara karşın birileri çıkıp; “Paranın ne önemi var mühim olan insanlık” diyebilir mi? Denizde balık, havada talih kuşu falan filan tamam da acıkan bir midenin huzursuzluğu ve giderek dikleşen hayat yokuşu” peki o ne olacak?
***
Elemtere fiş, kem gözlere şiş… Yatırımlar düşman çatlatıyor, hızı ise parmak ısırtıyor. Yukarıda belirtmiştim, bir kez daha vurgulayalım. 12 Haziran genel seçimlerinin üzerinden daha 10 ay, Halk-Hizmet buluşmasının üzerinden de 5 ay geçmiş. Söylemiştim; Yaşananların hızı zaman algımıza adeta kur yapıyor.
***
Zaman artık birilerinin ellerinden yere düşüyor ve saatler bir sonraya artık izinsiz çalışıyor. Resimler sararıyor ve duygular değişiyor. Ve muhalifler, artık değirmenlere karşı bile bile birer yitik savaşçı olmaktan kurtuluyor.