İl oluşumuzun 100 değil, 90 yılı olduğu anlaşıldıktan sonra 100. yıl meselesi rafa kaldırılmış.
Yaklaşık bir yıl önce başlatılan yüzüncü yıl ile ilgili çalışmaların da etiketi değiştirilmiş.
Bu süreçte yüzüncü yıl; yatırım ve ilişkilenme fırsatına değil bir tanıtım fırsatına dönüştürülmüş.
Bunu hafta sonu Sarıgerme Hilton’da Valilik, Turizm İl Müdürlüğü ve Hizmet Vakfı tarafından organize edilen “Muğla Destinasyon Markalaşma Projesi” tanıtım toplantısında anladık.
İl genelinde “Her yer Taksim, Her yer Direniş” sloganları atılırken biz merakımızı gidermek adına Markalaşma Projesi toplantısına katıldık.
“Muğla’da Değişim Başlıyor, Değişime Tanıklık Etmeye Hazır mısınız” daveti almıştık.
***
Toplantı öncesinde yine bu köşeden kaleme aldığımız bir yazıda;
“Ben tanıklık etmeye hazır değilim. Değişimin hangi zemine oturduğunu görmeden, hissetmeden biz değişime hazır olamayız. Derinliksiz ve özensiz sloganlarla bir değişim yaşanacağına da inanmıyoruz. Suni bir algının, suni bir olguya dönüşmesine gerçekten tahammülümüz yok. Ancak bahsedilen, önerilen bu değişimin ne olduğunu anlamak adına, bu toplantıya katılacağız. Daha önce yaşamıştık. Umarım bu konuda bir kez daha hayal kırıklığı yaşamayız” demiştik.
***
Toplantının sunumunu projeyi yürüten Arsnova Media Reklam Ajansı yaptı.
Markalaşma projesini de Sia İnsight Araştırma ve Danışmanlık Şirketi hazırlamış.
Projenin önemli başlıklarını; kurumsal kimlik, web portalı, tanıtım filmi, sosyal medya filmleri, sosyal medya ve basın kampanyaları oluşturuyor.
Araştırma kapsamında Muğla, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da hakla ve fikir önderleri ile 1279 görüşme yapılmış! Bu görüşmelerin ardından Muğla’ya özel kurumsal kimlik ve stratejik planlama çalışmaları yapılarak, Muğla’nın “sürdürülebilir şehirler” yaklaşımı ile hayata geçirebileceği kısa ve uzun dönemli iletişim ve yaklaşımları belirlenmiş.
Bir de; Muğla Destinasyon Pazarlama ve İletişim Stratejisi hazırlanmış. Bu strateji Muğla’yı ziyaret edeceklerin ve yatırımcıların faydalanması için geniş kapsamlı bir internet portalı ile desteklenmiş. Sosyal medya ve tüm dünya fuarlarında gösterilecek kısa filmler hazırlanmış.
Tüm bu hazırlıklar yabancı ülkelerde ve acentelerde 1 yıl sürecek geniş çaplı bir pazarlama için yapılmış.
***
Bu toplantı ile yazılacak, kamuoyunun bilgisine sunulacak çok konu var.
Ancak projenin sunumunda yer alan “sürdürülebilir şehirler” yaklaşımı ile ilgili birkaç şey söylemek isteriz.
Ulusal ölçekli ajansların üretim masalarında yer almış, sayısız markanın oluşmasına katkı koymuş birisi olarak belirtelim ki;
Bu projeyi hazırlayan ajansa bir lafımız yok.
Ajans; adı Muğla olan müşterisine elinden geleni yapmış.
Muğla’nın geleceğinin planlandığı markalaşma projesinin sürdürülebilir şehirler zeminine oturtulmasına da sözümüz yok. Ancak sürdürülebilir şehirler yaklaşımı henüz Avrupa’da bile tam anlamıyla uygulamaya sokulabilmiş değil. Avrupa da bunu yapabilmenin ekonomik ve siyasi zeminlerini yaratmaya, buna uygun kamu politikalarını oluşturmaya çalışıyor.
Bunu yaratmak için imar anlayışını, inşaat politikalarını değiştirmenin yollarını arıyor.
Avrupa bu konuda daha çok yol almış değil.
Sürdürülebilir şehirler ile ilgili geniş katılımlı toplantıların beşincisi daha geçtiğimiz yıl içerisinde Kopenhang’ta yapıldı.
Karbon istilasındaki Kopenhang’ta yapılan Avrupa Bölgeler ve Şehirler Zirvesi’nde reel ekonomiden, yeşil ekonomiye geçişin yolları daha yeni aramaya başladı. Avrupa gibi gelişmiş ve modern bir toplum bunu yeni aramaya başlamışken, biz Türkiye’nin güney ucunda yer alan Muğla’da hangi vadede sürdürülebilir şehir uygulamasına geçebiliriz?
Mevcut imar uygulama ve mevzuatları yürürlükteyken, kapitalizmin ağzını sulandıran inşaat tarzı ve sektörel şehvetimiz ortadayken, arazilerimizin ve kıyılarımızın bir kısmı ranta gülümserken biz, il olarak sürdürülebilir şehir olmayı nasıl becereceğiz?
Bu süreç için Kopenhang zirvesinde bile ilk belirlenen tarih 2025.
Sağlıklı şehir tabelaları asmakla şehirler sağlıklı olmuyor.
Ayrıca Muğla, Monaco değil! Ve biz özel AB yasaları ile yönetilmiyoruz.
Projede yer alan sürdürülebilir şehirler yaklaşımını, reklamcılık sektörünün yüksek beklentilerinden birisi olarak algıladığımızı ifade edelim.
Bu konuya değinmeden geçmek olmazdı.
Umarız yetkililer Muğla’nın insan kaynaklarının farkındadırlar.
Umarız burası özensiz ve derinliksiz tanımlamalara tahammül gösterecek bir kasaba olarak görülmez.
Kentin bir ayağının Seki Yaylası’nda bir ayağının da Hyde Park’ta olduğu göz ardı edilmez.
***
Ev sahipliğini Turizm İl Müdürlüğü’nün yaptığı “Muğla Destinasyon Markalaşma Projesi” lansman (tanıtım) toplantısı bizde tam bir hayal kırıklığı yarattı.
Muğla’nın sahip olduğu değerleriyle bu proje sayesinde tanışan reklamcılar, projelerinde bir ürünü pazarlamanın temel kriterleri yerine getirmişler.
Muğla için düşünülen kurumsal kimlik, kısa tanıtım filmlerini izledikten sonra toplantıda daha fazla kalamadık. Toplantıdan ayrıldık.
Tekrar ifade edelim. Projeyi hazırlayan ajansa lafımız yok.
Uluslar arası kimliğe sahip olan ajans, kendi görgüsü ve disiplini içerisinde bir çalışma yapmış.
Ajansa lafımız yok.
Lafımız bu projeyi kabul eden bürokrat algısına.
Lafımız Muğla’nın bu yöntemle ve hazırlanan görsellerle tanıtılabileceğini düşününlere…
***
Muğla sahip olduğu insan kaynakları ile bu projeyi kendi içinde yapabilirdi.
Sanatın her dalında sayısız ustalar yetiştiren, sınırsız bir insan kaynağına sahip olan Muğla, kendi senaryolarını kendisi yazabilir, tanıtımını da kendisi yapabilirdi ama olmadı.
Muğla en önemli projelerinden birisi bir kez daha bürokrat algısına bıraktı.
Toparlayalım.
Destinasyon Markalaşma Projesi ile Muğla sonuçta kendisini uluslar arası platforma taşıyacak ama çok tartışılacak bir (M) logosuna, bir de her dilde derinliği olan bir tanıma “Zamanın Durduğu Yer” sloganına kavuştu.
Logo’nun (M) yer iminden oluşturulması, zamanın bir pause tuşu ile durdurulması ise projenin önemli detayları arasında.