“Bir siyasi ürün olarak anketler” yazısına bir uzman görüşü geldi.
Bir akademisyen, yazı üzerine görüşlerini bize ulaştırdı.
İleti, siyaset adına yaşadıklarımıza tanıklık ediyordu.
Bize ulaşan iletiyi, noktasına, virgülüne dokunmadan sizlere aktaralım.
“Nejat Bey; Anketler, bilimsel yöntemlerle kamuoyu algısını ve eğilimini ölçmek için yapıldığı gibi kamuoyunu manipüle etmek ve yönlendirmek için de kullanılabilir.
Bireylerin kanaatlerini çoğu kez çoğunluğun düşüncelerine göre belirlediğini söyleyebiliriz.
Özellikle toplumsal muhalefetin oldukça zayıf olduğu ilimizde hemşehrilerimiz kanaatlerini kolay kolay değiştirmiyorlar, hatta bu konuda muhafazakar tutum sergiliyorlar.
Bu gerçek bilinerek anket gibi yöntemlerle mevcut algı güçlendirilebilir.
Örneğin büyükşehir yasasının geçmesiyle birlikte fiili durumda Merkez İlçe Belediye Başkanı olan Sayın Osman Gürün, kendisini adeta büyükşehir başkanı gibi göstermekte, böyle bir algı yaratmaya çalışmaktadır. Büyükşehir yasasının değerlendirildiği sempozyum da ‘yasa çıkarken bize sorulmadı’ demesi bu çabanın bir örneğidir.
Belediye başkanlığı seçimi dönemlerinde Muğla’nın gündemi; yerel yönetimin başarısı ya da başarısızlığını tartışmak yerine genellikle CHP adayı nasıl belirleyecek, aday kim olacak? noktasında düğümleniyor. Gerçek gündem böylece gizleniyor. Elbette seçimi kazanmaya en yakın parti CHP olduğu için bu durum bir ölçüde anlaşılabilir.
Ancak Muğla’nın sorunlarını tartışmamak, bu yönde gündem oluşturamamak özellikle iktidar partisinin sorunu olmalıdır. Aksi takdirde bu sorunları hiç dile getirmeden anket yoluyla da kamuoyu istenilen yere yönlendiriliyorsa şaşırmamak gerek”…
***
Akademisyenden (sosyolog) gelen bu tanımlama bizi rahatlattı.
Bir kent yazarı olarak bu köşeden “Bir siyasi ürün olarak anketler” yazısını son günlerde sıkça yapılan anketlerin planlanmış siyasi bir hedefi olduğuna dikkat çekmek için kaleme almıştık.
Amacımız toplumu uyarmaktı.
Bilim insanları fazla gecikmedi.
Yazdıklarımızı bir gün içinde doğruladı.
Yazının ardından bize gönderilen ileti bu sürece dikkat çekecek nitelikteydi.
***
Bu iletide ve daha sonra yaptığımız görüşmede yer alan bilimsel tanımlamalara göre;
Muğla’da toplumsal muhalefet olgusu yoktu.
Bu nedenle yerel yönetimin ya da yerel siyasetçinin başarılı olup olmadığı fazla sorgulanmıyordu.
Yapılan anketlerde toplumsal muhalefeti tespit edecek soruların yer almaması bu olgunun tespiti açısından önemliydi.
Anketler sorunları tespit amacından uzaklaşınca ortada sadece yerel siyasetçilerin bir kez daha, nasıl ve hangi yöntemle seçileceği kalıyordu.
Muğla’da başka sorun yoktu.
Tek sorun kimin, nasıl seçileceğiydi.
Bu nedenle yapılan anketler bir kasaba tespitinden öteye geçmiyordu.
***
Yeri ve zamanı geldi.
Ne günlük yaşamın içinde ne de anketlerde bir türlü yer alamayan toplumsal muhalefet ile ilgili bilimsel tespitleri sizlerle de paylaşalım.
Akademisyenlere göre kentte bir türlü oluşturulamayan toplumsal muhalefet, kent siyasetinin en önemli sorunu.
Siyasi partilerde, parti teşkilatlarında siyaseti kendi zemininde tutacak, disiplin sağlayacak türde bir muhalefet yok.
Ne siyasi partilerin kendi içinde, nede farklı siyasi partiler arasındaki ilişkilerde toplumsal muhalefet bulunmuyor. Bu nedenle rövanşist türde açıklamalar, bir söz düellosuna dönüşüyor, anlık krizler yaşanıyor olsa da ağız dalaşından, çene suyu çorbadan öteye geçemiyor.
Derinliksiz ve özensiz sloganlarla toplumsal hafıza yaratılamıyor.
Bu nedenle de toplum bu söylemlerin arkasına takılmıyor.
***
Bu konuyu örnekleyelim.
Akademisyenler, uzunca bir süredir CHP’nin kendi içinde muhalefete sahip olamadığını, yaklaşık 15 yıldır kendi iç muhalefetinden yoksun CHP’de bu sürecin büyük şehir belediye başkanlığına adaylığını açıklayan Musa Gökbel’in ön seçim isteği ile yaktığı “Çoban Ateşi” ile sona erdiğine dikkat çekiyorlar.
Sosyoloji; Çoban Ateşi’ni CHP’nin örgütsel muhalefeti anlamında son 15 yılın en önemli ve tek örneği olarak kabul ediyor.
Akademisyenler, Musa Gökbel ve bir grup CHP’linin elinde yakılan, ön seçim istekli Çoban Ateşi’nin, CHP içerisinde bir örgüt hareketine, taban hareketine dönüşmesini içindeki muhalif yapıya bağlıyorlar.
Sosyologlar, Çoban Ateşi Hareketini yerel yönetimlerin ve belediye başkanlarının elinde şekillenerek adeta bir arka bahçeye dönen örgüt yapısının önüne, yeni ve demokratik bir seçenek koyduğu için örgütler tarafından benimsendiğinin altını çiziyorlar.
Akademisyenler, Çoban Ateşi ile, CHP’nin kendi içinde sağladığı değişim olgusuyla bir başka siyasi yapının seçmene alternatif olmasını da engellediğine vurgu yapıyorlar.
Çoban Ateşi’nin bu nedenle tarihi bir fırsat olarak gördüklerini ifade ediyorlar.
***
Siyaset konusunda en önemli tespitler, sosyologlara ve akademisyenlere aittir.
Bu süreçte onların görüş ve tespitlerine çok ihtiyaç duyacağız.