15 Şubat 2012 tarihinde; “Yeni Dönemde Partinin Muğla Kodları” başlığı taşıyan bir yazı kaleme almışız. AKP’nin ‘Teşkilatı Durum’ üzerine hâsıl olan bu yazıda; “Muğla Ak Parti teşkilatı eğer 2014 seçimlerinde ciddi bir sonuç almayı hesaplıyorsa, büyükşehir belediyesini iktidar partisi olarak kazanmak istiyorsa (!) bunu dilek ve temennilerle yapamayacağını bilmeli” demişiz.
***
Yine aynı yazıya; “Ak Parti Muğla’da eğer bu süreçte il başkanlığında güçlü bir kadro oluşturulmazsa 2014 seçimlerindeki beklentisine ciddi bir darbe vurmuş olur ki (!) bunu da kimse genel merkeze, Ankara’ya anlatamaz. Etkisiz ve pasif siyasetçilerin diline doladıkları “Mutluyuz, mutlusunuz, mutlular” uydurması ile gününü gün eden, politik söylem ve yöntemlerden uzak duran, partiyi el freni çekilmiş hale getiren yöneticiler bu yüksek hedefin önündeki en büyük engeldir. Ak Parti’nin önündeki en büyük engeli, kendi içindedir” tanımlamasıyla devam etmişiz.
***
Yayınlandığı süreçte bu yazı sıkıntıya yaratmış, yeni hasımlıklar yanında yeni dostluklar kazanmamıza neden olmuştu. AKP’nin kurucularından Celal Karakaş’la ve Süleyman Reyhan’la da bu vesileyle tanışmıştık.
***
Bu yazının üzerinden neredeyse iki yıl geçti.
İki yıl önce “Hizmetin en temel prensibi halktır” söylemiyle kentin siyasi zeminini yeniden oluşturmak isteyen AKP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Özden, büyük şehir yasasını bir fırsat olarak görmüştü. Büyük şehir yasasıyla Muğla’nın uzunca bir süredir beklediği hareket kabiliyetine, kaynağa ve bütçeye kavuşacaktı. Özden, her şeyin farkındaydı…
Özden, Muğla’nın doğal kaynakları, sahip olduğu değerleri ile bölgenin yatırım merkezi konumuna sahip olacağını, bu süreçte sağlık, turizm, tarım, konaklama, ulaşım, kültür gibi yatırımlarla Muğla’nın hedeflerini büyüteceğini dile getirmişti.
***
Büyükşehir yasasının “Eli kulağındaydı”…
Bu süreçte Muğla bürokrasisi kamu yatırımları ve projeleri ile bir atağa kalkmış, Merkezi idare, Valilik, İl Özel İdaresi işbirliğiyle önemli yatırımların kararı alınmıştı.
Doğal Gaz Projesi, Muğla Üniversitesi yerleşkesine yapılacak olan Tıp Fakültesi Hastanesi, TOKİ 2. Etap, DSİ Su Projesi bu amaca yönelik birer göstergeydi. Bölünmüş turizm yolları, kültür turizmi projeleri, Dalaman, Milas, Ören ve Datça’da yapılacak 4 yeni marina ile kentin yatırım alma potansiyelini arttırmak amacı taşınıyordu. Turizm çeşitliliği ve kültür turizminde önemli bir rolü bulunan Bağyaka’daki Jeotermal kaynakları, golf alanları, Sarıgerme spor kompleksi gibi yatırımlarla Muğla’nın hizmet orucunun bozulması hedeflenmişti.
***
Bakanlar Kurulu ve komisyonlar büyük şehir yasasında sona gelmiş, “Ay’a haber salınmış, geceye çıkılmıştı.” Büyük şehir statüsünün ayak sesleri artık duyuluyordu.
AKP, büyük şehir hazırlığını erken başlatmış, büyük şehir statüsüne geçiş sürecini planlamakla da kalmamış, Valilik, Özel İdare gibi kurumlarla, bürokratlarla yerel ayaklarını inşa ederek CHP’nin farkına varmadığı bir zemini de oluşturmuştu.
CHP yerel örgütleri o sıra il kongresinin sonuçlarıyla ortaya çıkan sonuçların keyfini sürerken, CHP Ankara siyaseti de AKP eliyle hazırlanın büyük şehir yasasına karşı çıkmanın yollarını arıyordu.
***
Tam da bu sıralarda, bu yapıyı erken fark etmiş ve yazılarımızda “Artık siyasete onunla ne yapmak istediğimizi söylemenin zamanı geldi” diye yazmış, meraklısını uyarmıştık.
AKP’nin ‘karar vakti’ üzerine siyaset yaptığına dikkat çekmiştik.
Uyarılarımıza kulak asılmamıştı.
Neyi, neden? Yazdığımız anlaşılmamıştı.
***
Büyük şehir hazırlığını erken başlatan AKP’nin büyük şehir statüsüne geçiş süreciyle yaptığı planlama ve bu planlamanın Merkezi İdare, Valilik ve Özel İdare gibi kurumlarla inşa ettiği yerel zemin, AKP’nin kendi içinde yaşadığı siyasi rekabet ve çekişmeden dolayı bir sonuca ulaşamadı, boşa gitti. Hizmetin oya dönüşmesi yolunda atılan adımlar sonuçsuz kaldı.
AKP’nin yerel teşkilatlarıyla, milletvekilleri arasında yaşanan çelişki bu planlamanın ve bu hamlelerin önüne geçmişti. İl- merkez ilçe (!) milletvekili-teşkilat (!) rekabeti, AKP’nin yerel siyasetini tartışılır noktaya getirmiş, bürokraside de kargaşaya neden olmuştu.
Bürokratlar rekabet rüzgârıyla; bir o yana, bir bu yana sallanır olmuştu.
Sorun parti içindeki siyasilerin, siyaset yapma şeklindeki farklılıklardı (!)
Bu konuda ortak bir zeminde buluşulabilirdi. Ancak yerel siyasetin egemen gücü, belirleyeni olmak hırsıyla hareket eden siyasiler, dava siyasetinin önüne geçmişti.
Büyük şehir statüsü öncesinde ortaya çıkan bu farklılıklar, parti içindeki egemen güç rekabeti AKP’yi sahibi olduğu planlamanın uzağına düşürmüştü. Yüksek beklentili hedeften sapılmıştı…
İç rekabet büyük planlamanın ve yüksek hedefin önüne geçmiş, AKP’nin değişim söylemi kamuoyunda da samimiyetini yitirmişti.
***
Sonuçta AKP yüksek siyaseti eliyle hazırlanan ve yasalaştırılan büyük şehir statüsü AKP’nin yerel kadroları tarafından toplumun tüm kesimlerine taşınamamıştı.
Parti içi rekabet ve egemen güç tartışmaları bunu engellemiş ve bu konudaki çabalar sonuçta yetersiz kalmıştı. Bu nedenle toplumun büyük şehir algısı AKP’den CHP’ye geçmişti. Sonuçta AKP kendi eliyle hazırladığı büyük şehir statüsünü ve getirilerini parti içi rekabet nedeniyle kaybetmiş, büyük şehir statüsü konusundaki toplumsal algı oluşturma görevini CHP’ye adeta hediye etmişti.
***
CHP, önce bu yasanın çıkmayacağı yönünde görüş bildirdi. CHP’li siyasiler uzun süre yasanın çıkmayacağı doğrultusunda, vatandaşın kandırıldığı konusunda toplumsal algı yarattılar. Ancak yasanın çıkmasıyla CHP’liler keskin bir muhalefet örneği gösterdiler ve yasayı Anayasa Mahkemesine kadar taşıdılar. Sonuçları biliyorsunuz (!) Sonuçta Muğla 2014 yerel seçimlerine büyük şehir statüsünde gidecek…
***
Belirtelim ki; yukarıda sizlerle paylaştığımız her şeyi, bizim bildiğimiz kadar Ankara’da biliyor (!) Başbakan Erdoğan; ‘Teşkilatı Durum’ tespiti yapmadan Muğla kararını vermez…
Başbakan Erdoğan, Mansur Harmandar’ın adaylığı konusunda mutlaka bir tespit yapmış ve bu sonuca öyle ulaşmıştır.
Biz bugün AKP’nin Muğla Büyük Şehir Adayı Muğla Üniversitesi Rektörü Mansur Harmandar tercihi üzerine tartışacak değiliz. Başbakan Erdoğan’ı bu tercihe götüren nedenleri tartışmadan, yerel siyasette başlatılan Mansur Harmandar tartışmalara ortak olamayız…