Hükümeti devirme suçu isnadı nedeniyle tutuklanan
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ,
Nâzım Hikmet’le ilk kez 2012’de cezaevinde tanışır.
Bu dürüst bir itiraftır.
Bu tanışıklık İlker Paşa’ya
Bir de şiir yazdırır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eski,
En rütbeli komutanı,
Yazdığı şiirle;
Komünist şair Nazım Hikmet’ten özür diler.
Bu özür tarihi olmasının yanında biraz da;
İnsanidir.
İnsan içerde olunca;
Biraz Nazım Hikmet’tir…
***
Paşa, yeni öğrenmiş olabilir (!)
Hapiste yatacak olana öğütlerin sahibi de
Nazım Hikmet’tir…
Önceden okumakta fayda var;
“Dünyadan, memleketinden, insandan
umudum kesik değil diye
İpe çekilmeyip de
Atılırsan içeriye,
Yatarsan on yıl, on beş yıl
Daha da yatacağından başka,
‘Sallansaydım ipin ucunda
Bir bayrak gibi keşke’
Demiyeceksin,
Yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
Boynunun borcudur fakat
Düşmana inat
Bir gün fazla yaşamak” dizelerini…
İçerdeki her adam;
Kıyısından köşesinden,
Biraz;
Nazım Hikmet’tir…
***
“İçerde mektup beklemek,
Yanık türküler söylemek bir de,
Bir de gözünü tavana dikip sabahlamak
Tatlıdır ama tehlikelidir.
Tıraştan tıraşa yüzüne bak,
Unut yaşını
Koru kendini bitten,
Bir de bahar akşamlarından;
Bir de ekmeği
Son lokmasına dek yemeği,
Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.
Bir de kimbilir,
Sevdiğin kadın sevmez olur,
Ufak bir iş deme,
Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,
İçerdeki adama”…
Mahkumun el kitabı
Her daim;
Nazım Hikmet’tir…
***
Yirminci asırda;
Şiire karşı çıkan askerler,
Askere karşı çıkan şairler,
Bir asır sonra,
İkisi birden cevahirdir.
Bir asker ve bir şair
Bu asırda
Bir şiirde buluşabilir…